Suriye'de teröre geçit yok
Neresinden bakarsanız bakın Suriye’de olup bitenler ve şekillenen siyasi süreç çok geniş bir alanda etkiler uyandıracak. Yaşananların özellikle Türkiye kamuoyunda farklı zeminlerde ve bakış açılarıyla tartışılması elbette çok normal hatta bunun daha da zenginleşmesi son derece önemli.
Ancak bu tartışmaların yaşanan süreçleri yeterince doğru değerlendirdiği ya da en azından kamuoyuna sağlıklı bilgiler aktarabildiği söylenemez.
Bunun nedenine gelince. Türkiye’nin de içinde olduğu, hatta çok da tevazu göstermeden ortaya koyduğu yeni rol; daha işin başında pek çok ezberi ve coğrafyamızdaki dinamikleri açıklama özelliğini altüst etmiş durumda.
DAHA YOLUN BAŞINDAYIZ
Ancak başarı için daha alınması gereken çok mesafe var. Ankara’nın Suriye’deki hamlelerinin başarısız olmasını isteyen pek çok bölgesel ve küresel aktör aktör pusuda bekliyor. Bunların şu andaki tabloda görünür olmamaları, yakın bir zamanda karşı hamleler yapmayacakları anlamına gelmiyor.
Meselenin burasında çok daha dikkatli ve kuşatıcı stratejilerle ilerlemek gerekiyor. Zira Türkiye’nin başarılı olması, aynı zamanda Suriye’den başlayıp çok daha geniş alanlara yayılacak bir barışın tarifi.
TRUMP, TERSİNİ SÖYLER Mİ?
Amerikan Başkanı Trump‘ın cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’ye dair değerlendirmeleri pek çok önemli mesajı içinde barındırıyor. Bunları söyleyen Trump‘ın yarın öbür gün doğrudan Türkiye’yi hedef alan yaklaşımlar ortaya koyabileceğini düşünenlerin sayısı hayli fazla. Söz konusu Trump olunca bu da bir ihtimal.
Ancak ABD’nin bölgemizdeki politikalarını doğru okumak ve Türkiye’nin de merkezinde olduğu coğrafyada hangi konularda ön planda, hangilerinde ise geri çekilme pozisyonunda olabileceklerini değerlendirmek gerekiyor. ABD’nin bölgeye yeni dönemde geniş zaman ayırmayacağının sinyalleri çok güçlü. Herhangi bir çıkarından vazgeçerek değil, onları farklı bir yöntemle sürdürmek ve asıl ilgilenmek istediği bölgelere yönelmek. Asıl soru, bölgedeki dengelerde kiminle ittifak edeceği.
ABD KİMİNLE İTTİFAK EDECEK?
Çok uzun zamandır Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerilim ve sorunlu alanlar, bu kadar hassas ve çatışmalara gebe olan bir başlıkta ittifakı mümkün kılar mı? Bunu da dikkatle değerlendirdiği çok açık Ankara’nın.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin, belki de Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük değişim sürecine hayli hazırlıklı olduğunu söyleyebiliriz.
Ekranda, sokakta, çarşıda pazarda her yerde şu soruyla karşı karşıya kalıyorum. Suriye üzerindeki hamlelerimiz, güvenliğimizi daha da tehdit eden boyutlar kazanabilir mi?
TÜRKİYE NEYİ YÖNETİYOR?
Hemen her programda ve konuşabildiğim herkese öncelikle şunu söylüyorum. Türkiye yakın tarihinde hiç olmadığı kadar etkin biçimde yumuşak güç unsurlarını sahada tutuyor ve sonuç alıyor. Sıkça Ankara’nın politikalarını askeri yaklaşım ve güvenlik merkezli olmakla suçlayanlar, ortaya çıkan bu yeni durumu kavramakta güçlük çekiyor.
Suriye yeniden şekillenirken Türkiye’nin devlet aklının devrede olması, oradaki hareketliliği, bir başka ifadeyle toplumsal arayışları yönetip yönlendirmesi anlamına geliyor.
Ankara’nın siyasi sınırlarına kendisini kapattığı dönemler çok geride kaldı. Orta Doğu‘yu bataklık olarak tarif eden zihin dünyası, Türkiye’nin ne yapmak istediğini kabullenmek ya da kavramak istemiyor. İçe kapanmak, kendi döneminin şartlarında doğru olsa bile, bugün coğrafyanın kaderinde var olmak için etkin ve müdahil olmaktan, nüfuz alanları oluşturmaktan çekinmeyen bir vizyona ve cesarete ihtiyacımız var.
KURALLARI KİM KOYUYOR?
Kuralların başka güçler tarafından konulduğu ve diğerlerinin onlara uyduğu bir dünya her zaman var oldu. Ama artık kurallara tabi olan değil, yeri geldiğinde kendi kurallarını koyan bir rol üstleniyoruz. Bu önemli bir fark.
Suriye’deki son birkaç haftaya baktığımızda görmemiz gereken rejimin 12 günde nasıl düştüğü değil; o noktaya nasıl gelindiği. Şundan eminim dünyanın dört bir yanında Türkiye’nin Suriye stratejisi ve elde ettiği sonuçlar enine boyuna didikleniyor.
DEMODE İDEOLOJİLER
Sınırlarımızın ötesinde olup bitenle ilgili kuşkusuz en çok merak edilen YPG/PKK yapısının mevcut pozisyonunu ve yaklaşımını koruyup koruyamayacağı.Türkiye gayet net ve açık biçimde Suriye’de herhangi bir terör yapısına en küçük bir taviz vermeyeceğini ifade etti.
İlk günden itibaren söyledim. HTŞ’nin silah bırakma konusunda gösterdiği kararlı tutum, yeni Suriye’nin oluşumunda temel dinamiklerden birisi olacak. YPG/PKK’nın bunun dışında kalabilmesi, gerek coğrafya, gerekse dünyanın gidişatında iyiden iyiye demode olmuş bir ideoloji ve modelle yola devam etmesi söz konusu bile değil.
Burada artık mesele sadece Türkiye’nin sınırlarının hemen ötesindeki bir tehdidi bertaraf etmesi değil. Suriye’nin ordusu, bayrağı ve üniter yapısıyla, kendi başına hareket eden bir silahlı gücü kabullenmesi, kendi bütünlüğünü ciddi ölçüde tehdit edecektir.
Düzenli ordusu ve geniş katılımlı siyasi süreçleriyle birlikte Suriye, ne kendi içinde ne de bölgesinde çatışmaların, terörün ve bölgesel tehditlerin kaynağı olan bir ülke olmamalı. Devlet aklı nerede diyenler buraya bakabilirler.
Silahı bırakan herkesin siyasi süreçlerde ve meşru zeminlerde yer alma imkanına bulacağı bir geleceğe karşı direnmek, kimseye kazandırmayacaktır.
- Trump gerçekçi, Ankara sakin1 gün önce
- Türkiye, Suriye'yi yalnız bırakmayacak2 gün önce
- Şam'da Türkiye coşkusu6 gün önce
- Suriye'de işleyen akıl6 gün önce
- Suriye'de insanlık sınavı1 hafta önce
- Türkiye bu işin neresinde?1 hafta önce
- Türkiye tuzağa mı düşüyor?1 hafta önce
- Suriye'nin kaderi kimin elinde?1 hafta önce
- Suriye'de ne istiyoruz ?2 hafta önce
- Suriye'de ektiğini biçenler2 hafta önce