Pamukkale'nin 'Cehennem Kapısı' nerede ve gizemi nedir?
Pamukkale'deki travertenler, Türkiye'nin en gözde turizm merkezlerinden birisi. Bu benzersiz yapı aynı zamanda UNESCO tarafından koruma altına alındı. Pamukkale'de bir zamanlar var olan Hierapolis Antik Kenti'nde bir efsane haline gelen 'Cehennem Kapısı'nın sırrı çözüldü. Yüz yıllardır sırrı araştırılan 'Cehennem Kapısı'nın gizemi modern bilim ile çözüldü.
400 BİN YIL ÖNCE OLUŞAN TRAVERTENLER
Pamukkale travertenleri, 400 bin yıl boyunca zengin minarallere sahip doğal kaynak suyunun köpürmesi sonucu geride bıraktığı kireçtaşı kayalılarının yavaş yavaş aşınması sonucu oluşmuştur.
Doğal kaynak suyu yamaçtan aşağı akarken içindeki gazlardan da arınıyor. Böylece arkasında yaklaşık 3 kilometre uzunluğunda ve 160 metre yüksekliğinde parlak beyaz kalsiyum karbonat tortusu bırakıyor.
Pamukkale travertenlerinin arkasında kalan Hierapolis Antik Kenti ise büyüleyici bir cazibe ve gizeme sahip. M.Ö. 2'inci yüzyılın sonlarına doğru Bergama'daki Attalos Hanedanlığı tarafından kurulan Hierapolis Antik Kenti, M.S. 133 yılında Romalıların eline geçmiştir.
Roma yönetimi altına giren Hierapolis giderek gelişen bir kaplıca kentine dönüşmüştür. 3. yüzyıla gelindiğinde, İmparatorluğun her yerinden ziyaretçiler bu büyüleyici manzarayı seyretmek ve şifa bulmak için akın etmiştir.
YERALTINA AÇILAN "CEHENNEM KAPISI"
Hierapolis Antik Kenti'nin sunduğu tüm bu güzelliklere rağmen, Roma döneminde uğursuz bir nedenle de biliniyordu. Roma dönemindeki rivayetlere göre yeraltına açılan bir "Cehennem Kapısı" bulunuyordu.
Yine rivayete göre "Cehennem Kapısı"ndan geçilerek girilen yeraltı dünyasında üç başlı cehennem köpeği olan Kerberos'un zehirli nefesi yerden akıyor ve tanrı olarak kabul ettiği Hades'e (Plüton) masumları kurban ediyordu.
Bu nedenle buraya "Cehennem Kapısı" denmiş ve Plütonyum'ın yanına Apollon Tapınağı'na inşa edilmiştir. Buraya gelenler, tapınaktaki din adamlarına kendileri adına tanrılarına kurban vermeleri için ödeme yapmışlardır.
Antik Roma döneminin ünlü tarihçilerinden Yaşlı Plinius ve Yunan coğrafyacı Strabon gibi dönemin önde gelen yazarları, kurban verme ayinlerini "Tüyler ürpetici bir gösteri" olarak tanımlamıştır.
AYİNLERDE HAYVANLAR KURBAN EDİLİYORDU
"Cehennem Kapısı" kurban ayinlerinde bir din adamı, kuzu ya da boğa gibi bir hayvanı tapınağın içine götürür ve sanki bir ilahi müdahale olmuş gibi hayan gerçekten oracıkta ölüyordu, din adamı da canlı olarak dışarı çıkıyordu.
Starbon, 17 ciltlik Coğrafya ansiklopedisinin 13. cildinde, "Cehennem Kapısı"nda tanık olduğu ayin anlatılır "İçeriye serçeleri attım, hemen oracıkta son nefesini verip yere düştüler" kelimeleri yazar.
HAYVANLAR NEDEN ÖLÜYOR VE DİN ADAMLARI NASIL SAĞ ÇIKIYORDU?
"Cehennem Kapısı"na giren hayvanların neden öldüğü ve din adamlarının nasıl sapa sağlam dışarı çıktığı sorusu, Almanya'nın Duisburg-Essen Üniversitesi'nden Hardy Pfanz tarafından cevaplandı.
Pfanz "Cehennem Kapısı"na şöyle açıklık getiriyor "Antik dönemin yazarlarının yazdıklarını okuduğumda, bu olup bitenin bilimsel bir açıklaması olup olmadığını merak etmeye başladım. Acaba bu "Cehennem Kapısı" volkanik bir havalandırma olabilir mi?
"Cehennem Kapısı"nı ziyaret ettiğimizde girişin içerisinde düzinelerce ölü hayvan gördük, fare, serçe, karatavuk, birçok böcek, eşek arıları vb. böylece anlatılan hikayenin doğru olduğunu hemen anladık."
Pfanz, portatif bir gaz analizörü ile yapının etrafındaki havayı test etti ve testin sonucunda da çok yüksek düzeylerde karbondioksit olduğunu tespit etti.
YÜZDE 80 ORANINDA KARBONDİOKSİT BULUNUYOR
Normal bir havada karbondioksit düzeyi 0,04 civarında olur. Ancak tapınak etrafındaki karbondioksit oranı şaşırtıcı derece yüzde 80 oranlarında olduğu anlaşıldı.
Pfanz "Sadece birkaç dakika boyunca yüzde 10'luk bir karbondioksite maruz kalmak yaşamsal bir tehlike yaratır. Buradaki miktar ölümcül düzeyde."
Aşırı karbondioksit seviyeleri, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran aynı jeolojik sistemden kaynaklanıyor.
Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde yer alıyor. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı'na uzanıyor.
Doğa güçlerine bu kadar yakın olması nedeniyle aktif fay hatları M.S. 17, M.S. 60 yıllarda şehri yerle bir eden depremlere yol açtı. Bu yıkımların ardından Hierapolis Antik Kenti terk edildi.
PEKİ DİN ADAMLARI NASIL SAĞ ÇIKTI?
Pfanz, bu sorunun peşinden giderek bu kez farklı saatlerde ölçüm yaptı. "Gün boyunca, hava sıcak ve güneş olduğunda, karbondioksitin hızla dağıldığını fark ettik. Ancak, karbondioksit havadan ağır olduğu geceleri hava daha soğuk olduğundan zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü meydana geliyor."
Pfanz bu bulgulardan yola çıkarak burunları yere daha yakın olan hayvanların zehirli bulutta çabucak boğulduklarını ancak daha uzun boylu olan din adamlarının ise daha düşük karbondioksit soludukları için hayatta kaldıkları sonucuna vardı.
Kaynak: BBC