Migrenin tedavisi var mı?
Migren ağrısı, diğer baş ağrılarından nasıl ayırt edilir? Migrenin kesin tedavisi mümkün mü?
Kulak Burun Boğaz Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu, milyonlarca insanı olumsuz etkileyen migren hakkında açıklamalarda bulundu.
MİGREN HAYATTAN ALIKOYUYOR
“Migren kısaca; kafa içerisinde belirli bölgelerde var olan sinirlerin, kaslar tarafından sıkıştırılması nedeniyle oluşan kronik ağrıdır’’ diyen Kayabaşoğlu, “Migrenin beyin kimyasallarındaki değişimlerden dolayı kaynaklandığı düşünülüyor. Migren nöbeti sırasında özellikle ‘serotonin’ adlı kimyasalın seviyelerinde düşme gözlemlenir. Serotonin düzeyinin azalması, beynin bir bölümündeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olabilir. Hemen sonrasında damarlar genişler ve bu durumun baş ağrısına neden olduğu düşünülür. Uyku düzensizliği, stres, düzensiz beslenme, bazı ilaçlar, çevresel etkenler ve hormanal değişimler migrenin tetikleyici sebepleri arasında yer alır. Migren, artık insanları hayattan alıkoyan ve çözümü olmayan bir hastalık olarak görülmemelidir çünkü tedavisi mümkündür’’ dedi.
HER BAŞ AĞRISI "MİGREN" DEĞİL
Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu, “Her baş ağrısı migren değildir. Migren ağrısını, diğer baş ağrılarından ayırt edebilmek aslında oldukça basittir. Migren kendi içinde; uyarı, aura, ağrı ve geçme dönemlerine ayrılır. Uyarı dönemi, hastanın başının ağrıyacağına dair sinyaller aldığı dönemdir. Kişide halsizlik, esneme, ruh hali değişkenliği, dışarıdan gelen sese, kokuya ve ışığa aşırı hassasiyet gösterme gibi belirtiler yaşanır.
Aura dönemi ise baş ağrısı meydana gelmeden 1 ya da 2 saat kadar önce yaşanan dönemdir. Hasta bu dönemde duyusu ile ilgili aksamalar yaşar. Göz önünden geçen çizgiler, bulanık görmeler, renkleri ayırt edememe ve yüzde karıncalanmaların yaşandığı görülür.
Ardından ağrı dönemi yaşanır ve bu hastanın en çok zorlandığı dönemdir. Başın sol ya da sağ yarısında var olan ağrı şiddetli olarak artış gösterir, hastanın ışığa ve sese karşı aşırı bir tolerans kaybı olur. Karın ağrısı midede bulantı ve sık idarara çıkma eylemleri görülür. Hasta, ağrının geçme dönemindeyse bir önceki döneme oranla daha rahattır fakat huzursuzluk, konsantrasyon bozukluğu ve yorgunluk ağrının ardında bıraktığı etkilerdir” diye konuştu.
YAZA GİRMEDEN MİGRENE VEDA EDİN!
Doç. Dr. Gürkan Kayabaşoğlu, migren ağrısı yaşayan hastalar için, bu hastalığın tedavisinin mümkün olduğu yorumunu yaparak, “Migren ağrısı yaşayan hastalar, ilaçlı tedavi yöntemini uygulayabilirler. Alternatif tedavi yöntemi olarak biz cerrahlar botoks tedavisi ve kalıcı migren cerrahisini önerebiliriz. Bu yöntemler, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin ardından, ülkemizde de onaylanan yöntemlerdir. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucu, kronik migren tedavisinde botoks uygulamasının etkili olduğu görüldü. Bu tedavide botoks; alın, şakaklar, ense ve boyun bölgesine uygulanmaktadır. Belirttiğimiz bölgelerde, belirli noktalarda deri altına botulinum toksini iğne ile enjekte edilir.
Kronik migren tedavisinde botoks uygulamasını tercih eden hastalar, baş ağrılarının azaldığını ve yok olduğunu belirtmektedirler. Etkisi 4-6 ay kadar süren botoks uygulamalarına, hastaların belirli periyotlarda tekrar girmeleri gerekir. Sürekli olarak botoks uygulamaları dışında, kalıcı olarak migren cerrahisi de hastaların migren ağrısından tamamen kurtulmalarını sağlar. Bu cerrahi ameliyatlar sırasında, migren ağrısını yaratmaya sebep olan kaslar alınarak bu kasların baskı uyguladığı sinirler gevşetilir veya sinirler komple alınır. Böylece hasta geçirdiği bu cerrahi uygulamadan sonra migren hastalığından tamamen kurtulmuş olur’’ açıklamalarında bulundu.
MİGRENİN FATURASI: 112 MİLYON İŞ GÜNÜ KAYBI, 14 MİLYAR DOLAR MALİYET!
Doç. Dr. Kayabaşoğlu, “Migren sözcüğü yunanca kökenlidir ve ‘yarım kafalı’ anlamına gelen ‘Hemicrania’ kelimesinden türetilmiştir. Tarihi 4.000 yıl öncesine dayanan bu hastalık, dünyada çok yaygın olarak görülür. Migren, bireysel etkileri olan bir hastalık olmakla birlikte, toplumsal etkileri de olan spesifik kronik baş ağrısıdır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde migrene yönelik yapılan çalışmalarda nüfusun yüzde 28’inin migren hastası olduğu saptanmıştır. Kadın - erkek oranı 3/1 olan bu hastalığın, ekonomiye 112 milyon iş günü kaybı yaşattığı belirlenerek, kullanılan ilaçlar ile birlikte 14 milyar dolarlık bir maliyeti olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında sosyal hayatta beraberinde getirdiği zorluklar ve kişisel ilişkilere olan negatif etkisi de defalarca ortaya konmuştur. Genel atak sıklığının 6 haftada bir olmakla beraber, atak süresinin 24 saat sürdüğü, hastaların yüzde 10’unda atakların her hafta yaşandığı, yüzde 20’sinde ise atak süresinin 48 saat ile 72 saate kadar sürebildiği verileri açıklanmıştır” diyerek migren hastalığını matematiksel verilere dayanarak ele aldı.
MİGREN GENETİK BİR HASTALIK MI?
Geliştirmiş olduğu 6 farklı cerrahi tekniği tıp literatürüne kazandıran Doç. Dr. Kayabaşoğlu, ’’Migren hastalığı genetik nedenlere bağlı olabilir mi?’’ sorusuna ise şu yanıtı verdi: ’’Migren, çocuklarda genellikle ergenlik sonrası görülebilen bir hastalıktır. Migren ataklarının sıklığı çocuklarda yaş ile doğru orantılı olarak artış gösterir. Gerçekleştirilen araştırmalar sonucu ebeveynlerinden birinde migren olan çocuklarda bu hastalığın görülme oranı yüzde 50 iken, ebeveynlerinin ikisinde de migren olan çocukların migren hastası olma ihtimali yüzde 75 oranındadır. Bunun yanı sıra kadınlarda migren hastalığı, erkeklere oranla daha sık görülmektedir.’’