Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Denizden gelecek ortaklık…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ULUSLARARASI öyle antlaşmalar vardır ki ilk imzalandığında önemi fark edilmez.

        Sonrasında yaşananlarla önemi anlaşılır…

        Daha önce de yazdım; Türkiye’nin Suriye ile imzaladığı Adana Mutabakatı bunun iyi örneklerinden biridir.

        Veya yakın geçmişte Libya ile imzalanan Denizdeki Alanların Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat…

        Bir diğer adıyla Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Mutabakatı…

        Eğer bugün Suriye ile de benzer bir mutabakatın imzalanması için uğraşılıyorsa onun önünü açan en önemli süreç Libya MEB Mutabakatı ile başladı…

        Burada da bırakmayıp, Filistin ve Mısır, hatta İsrail ile de devam ettirmek gerekir.

        Bugün Gazze’de yaşanan insanlık dramına karşı en güçlü çıkışı yapan Türkiye’nin, Gazze ile karşılıklı kıyısı olan Filistin Devleti ile de bu anlaşmayı yapacağı kesindir.

        Bundan en çok da Filistin kazançlı çıkacaktır…

        Çünkü BM, sahilleri bitişik veya karşılıklı devletler arasında kalan denizdeki tüm kaynakların araştırılması ve kullanılmasında, su ve rüzgar enerjisi dahil olmak üzere, iki ülkenin aralarında çektikleri ortay hat ile özel haklara sahip olduğu belirleyen bir MEB anlaşması yapma hakkı tanıyor.

        DİRENENLER GİTTİ

        Türkiye Libya Mutabakatı ile önemli bir kazanım elde eldi…

        İşin ilginç yanı o gün Libya ile Mutabakatı protesto eden liderler, bugün ülkelerini yönetmiyor.

        Bunun başında da Esad geliyor…

        Şunu da bu aşamada kayda geçirmem gerekir ki bu bizzat tanıklık ettiğim 16-17 yıl boyunca bu Mutabakatın yapılması için uğraş veren iki ismin de emeği görmezden gelinemez…

        Biri Deniz Kuvvetleri Müstafi Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, diğeri de deniz hukukunda bilgi kütüphanesi, hepimizin hocası Prof. Dr. Sertaç Başeren…

        Her iki isim o gün Libya ile birlikte, sırasıyla Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin ve Mısır ile de bu mutabakatın yapılması gerektiği konusunda ısrarlı oldular; bu ülkelerin ilgili birimleriyle bizzat temas kordular…

        Ancak o dönem yaşanan politik gerginlik amaçlananı sağlamadı; İsrail’in insanlık dışı davranışları ve Suriye sahasındaki gelişmeler ise aradaki soğukluğu yeniden ısıttı.

        ONBİR KIBRIS ADASI KADAR ALAN KAZANDI

        Bu mutabakatlar ne sağlıyor diye meseleye yaklaşılabilir.

        Yanıtı net, yukarıda da sıraladığım gibi kıyıdaş ülkeler arasındaki deniz alanında, altındaki ve üstündeki zenginlikleri de dahil hepsi üzerinde hak elde etmesi anlamına gelir…

        Türkiye ile yapacağı mutabakat da Mısır’a da Doğu Akdeniz üzerinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığından daha fazlasını, bir Kıbrıs Adası kadar daha hak kazandırır…

        Bu bölgede bugünkü fiyatıyla toplam değeri 3 trilyon doları bulan ve Türkiye’nin 572 yıl ihtiyacını karşılayacak miktarda hidrokarbon rezervinin bulunduğunu söylersem sanırım önemi daha iyi anlaşılır.

        Nitekim Türkiye, Libya ile yaptığı anlaşma sonucu 11 Kıbrıs adası büyüklüğünde 189 bin kilometrekarelik deniz yetki alanına sahip oldu.

        Bütün bunlar da Türkiye’nin 2011 sonrası konuyla daha yoğun ilgilenmesi sonucu oldu…

        Çünkü öncesi soğuk savaşın yaşandığı yıllardı ve Türkiye NATO’nun doğusunun en önemli gücü olarak bütün enerjisini Karadeniz’e veriyordu.

        Akdeniz’de fazla risk görmüyordu.

        “DENİZE HAKİM OLAN, CİHANA HAKİM OLUR”

        Ancak aradan geçen zaman Akdeniz’in ne denli önemli olduğunu da gözler önüne serdi…

        Barbaros Hayrettin Paşa’nın o ünlü, “Denize hakim olan, cihana hakim olur” sözünün ardından gitmeye başladı.

        Doğu Akdeniz’in stratejik önemi tek başına enerji yatakları da bitmiyor…

        Yüzyıllardır süregelen deniz ticaretinin de en önemli geçiş noktasında duruyor.

        Akdeniz, dünya denizlerinin sadece %1’ini kapsamasına rağmen, yılda 220 bini geçen gemi hareketi ile dünya deniz ticaretinin üçte birini bünyesinde barındırıyor.

        Bunun ağırlıklı bölümünün petrol ve doğalgaz tankerleri olduğu da unutulmamalı.

        JEOSTRATEJİK ÖNEMİ

        Çin’in Kuşak-Yol projesinin en önemli geçiş güzergahı arasında bulunmasına karşın, Hint Okyanusundan Avrupa’ya giden ticaret yolunun da en önemli geçiş güzergahını teşkil ediyor.

        Sadece Orta Doğu’dan da değil, BTC ile Ceyhan’a kadar gelen boru hattıyla bugün Kafkaslardan gelen enerjinin de en önemli taşıma merkezi olarak duruyor.

        Zaten jeostratejik önemi de buradan geliyor.

        Türkiye’nin Suriye’nin yeni yönetimiyle MEB anlaşması imzalamak için attığı adım, bölgedeki gücünü de olması gerektiği noktaya taşımakta faktör oluşturacak.

        Bunun ardından Libya, Filistin ve Mısır’ın da gelmesi gerekir…

        Denizden gelecek ortaklık, sadece ülkenin bekasına değil, gelecek nesillerin de rahat etmesine katkı sağlar…