Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: 3 Rus gemisine izin vermedik
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Habertürk TV'de Kübra Par'ın programında açıklamalarda bulundu. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişiminin dünyayı şoke ettiğini söyleyen Çavuşoğlu, "Ateşkesin tesis edilmesi için çok çaba sarf ediyoruz" dedi. İlkesel bir tutum sergilediklerini, Rusya'nın temsil hakkının sona ermesinin bir yararı olduğuna inanmadıkları için ihraç oylamasında 'çekimser' oy kullandıklarını ifade eden Çavuşoğlu, Rusya'nın 27-28 Şubat'ta boğazlardan savaş gemisi geçirmek istediğini ancak Türkiye'nin dostane bir şekilde ricası üzerine bundan vazgeçtiğini açıkladı.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"İşin doğrusu gerginliğin sürekli arttığını görüyoruz. Sadece Ukrayna-Rusya arasında Rusya-NATO ve Rusya ABD arasında. Diyalog sürecinde NATO ile Rusya arasında diyaloğun devam etmesi konusunda. Sonuçta karşılıklı mektup değişimi oldu. Toplantılar oldu. Saldırıyla ilgili endişelerimiz artınca özellikle her iki ülke nezdinde de temaslarımız oldu. Bu saldırı başlamadan 1 gün önce sayın Cumhurbaşkanımız Putin'le görüşmüştü telefonla. İki lideri bir araya getirme düşüncesini iletmişti.
Sayın Putin de bunları dikkate alacağını sayın Cumhurbaşkanımıza söylemişti. Bazı bilgilere göre sadece Donbass bölgesine saldıracaktı. "Topyekün işgal edecek" diyenler de vardı. Genel kanaat Donbass bölgesine yönelik, saldırıdan iki gün önce iki bölgenin bağımsızlığını tanıyınca o bölgeye yönelik müdahale olacağı idi.
"RUSYA'NIN SALDIRISI DÜNYAYI ŞOKE ETTİ"
Ukrayna'ya Rusya'nın saldırması tüm dünyayı şoke etti. Kuzey, güney, doğu, batıdan Kiev'e kadar saldırısı oldu. Önemli şehirlerde çatışma ve saldırılar devam ediyor. Doğuda şehirler kuşatılmış durumda. Çatışma hali halen devam ediyor.
Savaşla ilgili önceden kestirimde bulunmak, kesin tahminde bulunmak zordur. Rusya kısa bir süre içinde önemli şehirleri ele geçirmeyi planlıyordu. Özellikle bir çatışma, sokak savaşına dönüştüğü zaman, Libya'da da bu endişeyi paylaşıyorduk. Trablus'a yönelik saldırı durdurulmasaydı sokak savaşına dönüşecekti. Sokak savaşının ne zaman biteceği belli olmaz. Tabii bu savaş başladıktan sonra biz savaşın tamamen durdurulması, ateşkesin tesis edilmesi konusunda çok çaba sarf ettik. Savaş durdurulmayacaksa en az 24 saatlik insani ateşkes konusunda çaba sarf ettik, halen çaba sarf ediyoruz. İki ülke nezdinde, uluslararası toplum nezdinde girişimlerimiz oldu. BM ve AGİT Genel Sekreteri ile. Çağrılar oldu. Daha sonra Fransa devreye girdi.
"YARINKİ MÜZAKERE ERTELENEBİLİR"
İki ülke arasında müzakerelerin başlamasını telkinlerimizi ilettik. En son Ukrayna'ya yerin önemli olmadığını, elbette İstanbul'u Ukrayna tercih ediyordu. Biz memnuniyetle ev sahipliği yaparız ama şu aşamada yerin önemi yok. Orta yol buldular. Sınırın Belarus kenarında, nehrin kenarında ilk görüşmeyi yaptılar.
Şu anda taraflarla görüşüyoruz, genel bilgi alıyoruz. Son yaptıkları açıklamada bunu gizli götüreceklerini söylediler. İlk toplantıdan bir netice çıkmadığını biliyoruz. Sonuçta müzakere heyetine katılanları tanıyoruz. Oradan alınan mesajlar liderler düzeyine, başkentlere taşındı. İkinci toplantı konusunda zemin yokluyorlar. Biz olmasını arzu ederiz ama öyle görünüyor ki yarınki toplantı bir iki gün ertelenebilir. Bundan sonra müzakerelerin sonuç odaklı olmasını arzu ediyoruz. Ateşkesle sonuçlanacak müzakere olması lazım.
"İLKESEL TUTUM SERGİLİYORUZ"
Siyasi konuları müzakere etme bakımından yeterince zamanları olacaktır. Şimdi acil olan ateşkes. Çatışmalar, bombardımanlar devam ederken bir netice çıkmaz. Önce ateşkes diyoruz.
Sonuçta Türkiye taraf tutmak zorunda değil. Elbette NATO üyesi. NATO'nun kararlarına uyan ve katkı sağlayan ülke. Türkiye ilkesel tutum sergiliyor. Görüş ayrılıklarına rağmen her iki ülkeyle işbirliğini geliştiren ülkeyiz. Savaş olduğu zaman taraf tutmak zorunda değiliz; tam tersi savaşın sona erdirilmesinde her iki tarafta eşit bir şekilde diyalog kurabilen ülkeyiz. Taraf tutma lüksümüz yok. Bir şey yanlışsa onu söylemek durumundayız. Rusya'nın saldırısı uluslararası hukukun ihlalidir. Şu anda insani dramlar var. Bu yanlışları kim yaparsa yapsın biz bunu açıkça söyleriz. Başka krizlerde de ilkesel tutumumuzu sergiledik.
"RUSYA'NIN TEMSİL HAKKI SON ERECEĞİ İÇİN ÇEKİMSER OY KULLANDIK"
Burada Türkiye'nin takındığı tavırda çelişki yok. BM Güvenlik Konseyi'ne giden karar tasarısında biz eş sunucuyduk. Aynı şekilde BM Genel Kurulu'nda bir acil özel oturum başladı. 2 Mart'ta Rusya'nın Ukrayna konusu konuşulacak. Burada da taslak karar tasarısını yazan grubun içinde olduk. NATO'da tavrımız açık ve net. Aynı şeyi Avrupa Koınseyi'nde yaptık. 23 Şubat'ta tepkimizi gösteren Ukrayna'yı destekleyen karara biz de destek verdik.
İlkesel tutumumuzun sebebini anlatıyorum. 24 Şubat'ta yine saldırıdan sonra Rusya'ya yönelik kınama, ağır ifadeler içeren, yaptırım olabileceği ifade eden tasarıya evet dedik. 25 Şubat'taki karara neden çekimser oy kullandık? O kararda Rusya'nın temsil hakkı sona erdiriliyor. Rusya'nın o örgütteki temsil hakkını askıya alan ya da tamamen kaldıran bir girişim var mı? Bu kadar diyalogdan, müzakereden bahsettik. Sonuçta Rusya'nın buradan atılması demek Rus vatandaşların AİHM'e gidememesi demektir. Buradan bağları kopardığınız zaman bunun faydası ne olacak? İkinci seçenek ortak tamamlayıcı sürecin başlatılması. Yoğun ve etkin diyaloğun başlatılması. Bu seçenek maalesef tercih edilmedi.
"TÜRKİYE'YE BATI'DAN BİR YAPTIRIM BASKISI GELMEDİ"
Bundan da netice alınamazsa ondan sonra belki askıya alınması. Sonuçta diyaloğun kopmaması için, İnsan Hakları Konseyi'nde oturum olacak. Orada da karar tasarısının içindeyiz. Sonuçta tüm platformda ilkeli şekilde tutum sergilerken diyaloğun kopmasını istemediğimiz için ilkeli şekilde çekimser oy kullandık."
Kabine toplantımızda konu gündeme geldi. Elbette yaptırımlar Rus ekonomisini de etkiler. Bu yaptırım kararını alan AB'yi ve diğer ülkeleri etkiler. Biz tek tek yaptırım kararlarını inceliyoruz. Ekonomimize, enerji arz güvenliğine etkisi ne olacaktır, hava sahasına dahil. Biz yaptırımlara ilkesel olarak katılmadık, katılma eğilimimiz yok. Telefonda görüştüğümüz muhataplarımız da 'Bu yaptırımlara katılacak mısınız' diye soruyorlar. Biz de kendilerine mevcut yaptırımların ekonomimizi nasıl etkileyeceğini sektörlerimizi nasıl etkileyebileceğini söyledik. Herhangi bir talep ve baskı gelmedi bu konuda Türkiye'ye, sadece soruydu.
Orada bir yanlış anlaşılma olmuş. Ayaküstü diplomasi muhabirleriyle sohbet ediyorduk. Biz Montrö Anlaşması'nı harfiyen, çifte standarda düşmeden, şeffaf biçimde uygulayacağımızı söyledik. Kıyıdaş olmayan ülkelerin Karadeniz'e geçireceği gemilerin Boğazlardan geçişleri, Karadeniz'de kalma sürecini, toplam tonajını Montrö düzenliyor. Hiç mearak etmeyin uygulayacaığız diyorduk. Şimdi savaş durumu var. Bir savaş olduğuna göre bu sebep savaşın tarafı olan ülkelerle ilgili Montrö'nün 19. maddesini uygulamak durumundayız.
"RUSYA'YA 'BOĞAZDAN GEMİLERİNİ GEÇİRME' DEDİK, KABUL ETTİLER"
Genel hükme istisna getiren paragraf da var, ona da uymak durumundayız. Bunu Ruslara da söyledik, diğer ülkelere de söyledik. 19. madde nedir? Şu anda savaş var, iki tarafı var. Rusya'nın savaş gemisinin fazla olması var. 19. madde savaşın tarafı olan ülkelerin gemilerinin savaş gemilerinin boğazdan geçişinin engellenmesi. Şöyle bir istisna var. Eğer o savaş gemisi Karadeniz'de kendi üssüne, savaş öncesinde kayıtlı olan üssüne ya da bağlama limanına, daha çok sivil gemiler için kullanılıyor, döneceğini söylerse o zaman o savaş geminin geçişini engelleyemiyoruz. Çünkü üssüne dönecek. En son Rusların 27-28 Şubat'ta 4 gemisinin geleceğini söylemişti. Bunlardan 3 tanesi Karadeniz'de üslere kayıtlı değildir. Biz 'Bu gemileri göndermeyin' dedik. Montrö'ye taraf olan ülkelere bildirdik. Resmi şekilde bildirdik.
Dostane bir şekilde Rusya'ya bu gemileri göndermeyin dedik. O zaman savaş olup olmama kararı yoktu. Burada Rusya veya diğerleri alınganlık göstermesin. Bu dört gemiden üç tanesinin savaş durumunda geçiş hakkı yoktu. Bizdeki bilgiye göre Karadeniz'deki üslere kayıtlı gemiler değildi. Böyle bir durumda gelseydi 1 tanesi geçebilirdi, 3 tanesi geçemezdi.
"TOPLAMDA 5 BİN 850 VATANDAŞI TAHLİYE ETTİK"
Ukrayna'da riskli bölgeler var. Bunlardan bir tanesi Harkov. Biz 12 Şubat'tan itibaren duyurularımızı yaptık, vatandaşlarımıza ulaştık. Aslında 12 Şubat'ta biz 16 bin kişiye telefon ve sms ile ulaşmışız. Daha tanıma kararından 10 gün önce. Birçok öğrenci kardeşimiz, vatandaşımız katıldığı programlarda bunu söyledi. Özellikle doğu bölgelerinden ayrılmasını istedik vatandaşlarımızdan. Telefonla tek tek izah ettim. 22 Şubat'ta ayrılmalarını söyledik. 22 Şubat'ta THY ek seferi düzenledik. Maalesef sadece 4 bilet satıldı. Ek sefer için 220 dolar THY fiyat belirlemişti. 12 Şubat'tan itibaren THY geniş gövdeli uçaklar gönderdi. THY; Pegasus, Anadolu Jet'in savaştan önce 110 seferdi. 12 Şubat'tan itibaren vatandaşlarımızı uyardık gitmemeleri konusunda. Maalesef 4 tane bilet satıldığı için THY iptal etti.
Savaşın başlamasına kadar uyarılarımızla 5 bin kadar vatandaşımız Ukrayna'yı terk etti. Hava savası kapandı, karadan tahliyeleri başlatalım dedik. İlk gün ciddi kaos vardı, otobüslerle 25 Şubat'ta tahliyeleri başlattık. Bugün 3 noktadan kalkan trenlerimizle birlikte güzergah üzerinde farklı şehirlerde durarak vatandaşlarımızı aldılar. Yola çıktı şimdi trenlerimiz. Toplamda bugün itibariyle yola çıkan vatandaşlarımızla 5 bin 850 vatandaşımızı tahliye ettik ve ediyoruz.
"TAHMİNİMİZE GÖRE 7 BİN VATANDAŞIMIZ UKRAYNA'DA"
Bunlar Romanya sınırına geliyor. Orada bekleyen otobüslerimiz vatandaşlarımızı Bükreş'e getiriyorlar. Bükreş'ten de THY ile konuştuk, düzenlemelerimizi yaptık. İlgili ülkelerde büyükelçilerimizle toplantımızı yaptık. Görev dağılımını yaptık. THY ile Bükreş'ten hızlı bir şekilde getireceğiz. Otobüslerimiz shuttle yapacaklar. Odessa'dan da mutlaka ayrılın dedik. 2 otobüs doldu. Üçüncü otobüse 30 vatandaşımız geldi. 140 vatandaşımız Odessa'dan tahliye edildi. 2 bin 200 vatandaşımız sınırdaki elçilerimizin destekleriyle ayrıldı. Bugün 8 bin 50 vatandaşımızı tahliye ettik. Yaklaşık 20 bin vatandaşımız vardı. Her gün tahliye ilgili rakamlar değişiyor. Bizim tahminimizce 7 bin vatandaşımız halen orada. Yarından itibaren aynı gayretleri göstereceğiz.
Burada Ukrayna demiryolları yetkililerinden bu trenlerle ilgili sürekli çalışma yapıyoruz, fakat saatini alamıyoruz. Orada karmaşa var. Ücretini ödüyoruz. Saati belli olduktan sonra vatandaşlarımıza duyuruda bulunuyoruz. Ukrayna'daki vatandaşlarımızdan rica ediyoruz, duyurularımızı, misyonlarımızın duyuralarını takip edin.
"LAVROV, 'SAVUNMA BAKANLARIMIZ GÖRÜŞSÜN' DEDİ"
Şimdi tahliyesi zor olan yerler var. Kırım'a yakın yerler var. Buradan tahliyelerin yapılabilmeleri için, maalesef ateşkesi gerçekleştiremedik. BM de netice çıkmazsa devreye gireceklerini söyledik. Ruslarla konuşmaya başladık. Lavrov'la görüşmelerimizde savunma bakanlarımız görüşsün dedi. Özellikle Rusya'ya bir kanal açılması ve oradan vatandaşlarımızın tahliye edilmesi. Benim vatandaşım bir an önce ülkesine dönmek istiyor.
Benim görevim vatandaşımın taleplerini yerine getirmek için gayret sarf etmek. Ruslarla bugün de askeri düzeyde konuştuk. Elimizdeki listede nerede ne kadar vatandaşımız var bilgileri Ruslara bildirdik. Rusya içinde de mümkünse otobüsleri ayarladık. Rostov havalanlarına vatandaşlarımıza geçireceğiz, THY ile alacağız. AGİT gözlemcilerinin de o tarafa geçme ihtimali var. AGİT bizden destek istedi. Bugün Kiev'den ayrılan çok sayıda Azerbaycanlı kardeşlerimiz trene bindi. Türkmen kardeşlerimiz de bindi. Kendi vatandaşlarımızı tahliye ederken kardeşlerimize de elimizi uzatıyoruz.
Cumhurbaşkanımızın içinde sitem olan konuşmasının anlamı budur. Avrupa'nın bütünlüğünü, küresel bir aktör olabilmesi için Türkiye gibi ülkeyi üye yapması gerekiyor. Etkisinin giderek azalmasından rahatsız değilse kendisi bilir. Bana göre genişleme politikası AB'nin önemini arttıran en önemli politikalardan birisi.
"CUMHURBAŞKANI DEĞERLENDİRME TOPLANTISI YAPAMAZ MI"
Gazi meclisiz bizi davet etti. Büyük memnuniyetle gidip son gelişmeleri, vatandaşlarımızın merak ettiği konularda değerli milletvekillerine bilgi vereceğim. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bugünkü konuşması gerçekten çok garip. Çünkü bir ülkenin Cumhurbaşkanı, bir ülkenin lideri yanı başında olay olduğu zaman kurmayları, çalışma arkadaşlarıyla değerlendime toplantısı yapamaz mı?
Kısa bir süre önce MGK toplantımızı yaptık. Bu bize yönelik bir saldırı değil ki. Bu savaşı durdurmak için ne yapabiliriz? Sayın Cumhurbaşkanı uygun gördüğü arkadaşları davet edebilir. Bizi ilgilendiren krizler olduğu zaman sayın Cumhurbaşkanımız bizleri toplar. Yol haritası belirleriz, bundan doğal ne olabilir. Savaşın olabilecek etkilerini tüm arkadaşlarımızla değerlendirdik. O günkü toplantıda Kazakistan'da olduğumuz için ben katılamadım.
Sonuçta butoplantıdan doğal ne olabilir? Devletin başındaki sayın Cumhurbaşkanımız böyle bir durumda ekibiyle, uzmanlarıyla, danışmanlarıyla, bakanlarıyla oturur değerlendirir. O toplantıdan sonra saldırıyla ilgili açıklamamızı yaptık. Tüm dünya gördü. Herkes bu süreçte Türkiye'ye teşekkür ederken, her iki tarafla diyaloğu olan Türkiye'ye teşekkür ederken muhalefetin illa iktidarı, Cumhurbaşkanımızı,bizleri suçlama gayreti içine girmesi alışılmış bir tutumdur, yadırgamıyorum o yüzden. Böyle durumlarda eleştirmek için bir şey bulmaya çalışmayın. Yanı başımızda savaş var. Ülkemizi ne kadar etkiler, bunun için ne yapabiliriz bunları konuşmamız lazım.
TAHLİYE EDİLEN TÜRK VATANDAŞI SAYISI 8 BİN 50'YE YÜKSELDİ
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "2 bin 604 kardeşimiz daha yola çıktı. Böylece tahliye ettiğimiz vatandaşlarımızın sayısı 8 bin 50 oldu" dedi.
Bakan Çavuşoğlu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Rusya'nın askeri harekat düzenlediği Ukrayna'daki Türklerin tahliye işlemlerinin devam ettiğini belirtti. Çavuşoğlu, "Bugün Kiev, Harkiv, Odesa, Zaporijya ve Lviv'den Can Azerbaycan vatandaşlarının da dahil olduğu 2 bin 604 kardeşimiz daha yola çıktı. Böylece tahliye ettiğimiz vatandaşlarımızın sayısı 8 bin 50 oldu. Vatandaşlarımızın güvenli tahliyesi için planlamalarımız devam ediyor" dedi.