Kişinin bireysel liyakatten ziyade ait olduğu sınıfa ya da kategoriye göre, tarafgirce ya da ön yargılı muamele görmesidir. Bir şey, kişi ya da durumun diğeri karşısında tercih edilmesi anlamına gelen eylemlerin tamamını kapsayan, geniş ve çok boyutlu bir olgudur. Ayrımcılığı yapanın, gücü elinde tutması nedeniyle, karşısındakinin ırkı, milliyeti, etnik grubu ve etnik kökeni hakkındaki algıları, bazı önemli sonuçlara yol açar. Ayrımcılık sosyal olarak hususi bir kategoriyle ilişkilendirilmiş tüm kişilerin olumsuz muameleye maruz kalması anlamına gelir. Yaşlılık, engellilik, yoksulluk, eğitim, cinsiyet ve hastalıkla ilişkili temel ayrımcılıklar da zikredilmelidir.
Ayrımcılık kavramının, kalıp yargı, ön yargı, ayrımcılık, nefret suçu kavramları arasındaki ilişkiyi belirleyici bir rolü de vardır. Kalıp yargı "bir grubun bütün üyelerine yönelik sabit, aşırı basitleştirilmiş, aşırı genelleştirilmiş, genellikle ön yargılı bir kanı"; "bilişsel bir şema"dır. Cinsiyetçi kalıp yargılara örnek olarak "saçı uzun aklı kısa" gibi atasözlerini veya "saf aklın sadece erkeklere mahsus olup tanrısal ruhla ilişkili olduğu" gibi yargıları verebiliriz. Ön yargı ise duyuşsal bir kategoridir. Ön yargıda da grupsal sınıflama ve grubun üyelerine yönelik olumsuz, düşmanca, kuşku, korku ve nefret yüklü tutumlar söz konusudur. Bunlar olgulara açıkça ters düşen tutumlar da olabilir. Ön yargı, bir grubun davranış, değer, yetenek ve özellikleri nedeniyle değersizleştirilmesi, küçümsenmesidir.
Ayrımcılık ise yukarıda sözü edilen bilişsel ve duyuşsal tutumun eyleme yansıması halinde söz konusu olmaktadır. Ön yargılı olunan grubun mensuplarının belli kaynaklara erişimini engelleme, onlarla ilgili ayrımcı yasalar çıkarma gibi eylemlerde bulunulmasıdır. Uygulamada arkadaşlık, komşuluk, evlilik ilişkilerinin kesilmesi; mahalleyi, iş yerini, okulları ayırma bunun örnekleridir. De facto ayrımcılık yasalarda karşılığı olmasa da davranışlarda ayrımcılığın olduğu durumu; De jure ayrımcılık ise ayrımcı uygulamaların yasalarla pekiştirildiği durumu ifade eder. Örneğin, ABD'nin güneyinde ve Güney Afrika'da ırk ayrımcılığı yasal temellere dayanıyordu. Kalıp yargı, ön yargı ve ayrımcılık, grup düşmanlığının bilişsel, duyuşsal, davranışsal bileşenleridir. Grup düşmanlığı iç grubun (biz) üyeleri, dış grubun (onlar) üyelerine karşı olumsuz tutumlar sergilediğinde ortaya çıkar. Nefret suçlarında kurban, dini, dili, ırkı, etnik kökeni, cinsiyeti, cinsel tercihi farklı olan bir gruba mensup olduğu için suça maruz kalır.
Ekonomik, siyasal ve kültürel dışlamaya/ayrımcılığa uğrayan bireylerin sisteme nasıl dahil edileceği önemli bir sosyal politika konusudur. Ekonomik ayrımcılıkla mücadelede eğitime ve ücretli işe erişim merkezi bir yer tutmaktadır. Eşit işe eşit ücret, esnek çalışma, ücretli ve sigortalı çalışma; kadınlar, göçmenler, azınlık ırk ve etnik grup mensupları açısından küresel bir talep olmaya devam etmektedir. Modern dünyada eğitim iyi bir işe erişimin temel koşuludur, bu nedenle ekonomik ayrımcılık her zaman eğitimdeki ayrımcılıkla birlikte gitmiştir. Politik ayrımcılık ise belirli grupların güç merkezlerine erişiminin ve karar alma süreçlerine katılımının engellendiğini ifade eder. Yurttaşlık haklarının kazanımını ve sivil toplumun bilinçlendirme faaliyetlerini gündeme getirir. Üçüncü dışlama/ayrımcılık biçimi ise belirli bir gruba mensup olduğu için ideolojik, politik ve kültürel söylem üretme hak ve araçlarından yoksun bırak(ıl)madır. Ayrımcılıkla mücadele yasal düzenlemeler yanında dezavantajlı grupların güçlendirilmesine dönük çalışmalarla yürütülmektedir. Güçlendirim de "bireyler ve örgütlü gruplar kendi dünyalarını şimdikinden farklı hayal edebildikleri ve onları yoksul halde tutan, seslerini kısan ve özerkliklerinden yoksun bırakan güç ilişkilerini değiştirerek bu vizyonu hayata aktarmaya muktedir hale gelebildikleri zaman gerçekleşir".
YAZAR
Alev Erkilet