Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Kıdem-İ Alem Nedir?

        Alemin zaman bakımından öncesiz olduğunu kabul eden felsefi görüştür. "Varlığının üzerinden uzun zaman geçmek, bir başlangıcı olmamak, başkasına ihtiyacı bulunmamak" gibi anlamlara gelen "kıdem" ve Yaratıcı dışındaki varlıkların tümünü demek olan "alem" kelimelerinden oluşan kıdem-i alem tamlaması, kelam ve felsefede en çok tartışılan sorunu işaret etmektedir. Alemin bir yaratıcısının bulunmadığı yani kadim/öncesiz olduğunu savunan materyalist-ateist felsefe akımlarına karşı teist filozof ve kelamcılar tarafından savunulan alemin bir yaratıcısı bulunduğu fikri farklı şekillerde temellendirilmiştir. Allah ile alem arasında sebep-sebepli ilişkisi olduğu açıksa da bunun ne şekilde gerçekleştiği hususu kelamcı ve filozofları hayli uğraştırmış ve tehafüt tartışmalarının başat konusu olmuştur. İbn Rüşd, bu konuda iki karşı uçta yer alan ehlü'l-kümûn ve ehlü'l-ibda' ve'l-ihtira' ile bu ikisini uzlaştırmaya çalışan ehlü's-sudûr tarafından sergilenen üç ana yaklaşım bulunduğunu belirtir. Kümûn nazariyesine göre her şey her şeyde yahut iç içedir; oluş şeylerin birbirinden çıkması fail yahut yaratıcının işlevi de yalnızca şeyleri birbirinden çıkarmak ve ayırmaktan ibarettir. Buna karşı kelamcı ve teologlar ile Kindi (ö. 873), önceden bir imkan hali ve bir ilk prensip bulunmaksızın alemin Allah tarafından yoktan ve sonradan yaratılmış (hadis) olduğunu savunurlar. 

        Bu yaklaşımların tevhid ve tenzih ilkesi ile bağdaşmadığı düşüncesiyle Farabi (ö. 950) ve İbn Sina (ö. 1037), değişmeyen ile değişime uğrayan, mutlak bir ve zorunlu olan ile çok ve mümkün olan varlıklar arasındaki ilişkiyi sudûr/feyiz nazariyesi ile açıklamışlardır. "Birden ancak bir çıkar" ilkesinin yanlış yorumuna dayanan sudur nazariyesinin de diğerleri gibi mantıki çelişkiler barındırdığını belirten İbn Rüşd'e göre ay-üstü ve ay-altı alemdeki tek tek bütün her şey, aralarındaki sebep-sebepli ilişkisiyle var olmakta ve bu sayede "bir-bütün olarak alemi" oluşturmaktadır. Bu "irtibat"ı sağlayan, varlığı başkasına bağlı olmayıp özü gereği var olan İlk Fail'in fiilidir. Dolayısıyla İlk Fail, bir bakıma alemdeki birliğin, bir bakıma da ondaki çokluğun sebebidir.

        Alemin öncesizliği (kıdem) ve sonradanlığı (hudûs) tartışmalarının isimlendirmeden kaynaklandığını düşünen İbn Rüşd'e göre alemin ne gerçek manasıyla öncesiz, ne de tam anlamıyla sonradan olduğu söylenebilir. Burada olmazsa olmaz husus, alemin bir Yaratıcı tarafından yaratılmış olduğunun kabulüdür. Bu temel kabulden sonra artık konuyla ilgili olarak ileri sürülen çeşitli yorum ve tartışmalar, yalnızca bir isimlendirme ve terminoloji farklılığından yahut aynı terimlere farklı anlamlar yüklenmesinden ibaret kalır. Bu karmaşa ise "sürekli yaratma" (el-halku'l-müstemirr, el-ihdasü'd-daim, el-hudûsü'd-daim) düşüncesiyle aşılabilir. 

        YAZAR

        Hüseyin Sarıoğlu