Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Monastisizm (Ruhbanlık) Nedir?

        Hristiyanlıkta toplumsal yaşamı terk ederek, tanrının ibadetine adanmış münzevi yaşam tarzı, bunu benimsemiş kimselerin oluşturduğu sosyal sınıf ya da meslek grubu ve bu yaşamı idame ettiren kurumlardır.

        Bu kurumlarda yaşayan kimselere yalnız yaşama ve kendini toplumdan uzaklaştırma manasına gelen Grekçe "monakhos"/μοναχός ismi verilir. Bu zahitler, Türkçe'de "keşiş", İngilizce'de "monk/nun" olarak adlandırılır. Manastır da aynı kökten gelen "monasterion"/μοναστερίον kelimesinin Türkçeleşmiş halidir (İng. "monastery") ve söz konusu erkek ya da kadın keşişlerin toplu yaşadıkları mekanları ifade eder. 

        Riyazet yaparak bedeni kontrol altına alıp disipline etmeye yönelik teori ve uygulamalar Grekçe "askesis"/ἄσκησις kelimesinden türetilmiş asketizm kavramı ile karşılanır. Hristiyanlıkta asketizm uygulamaları manastırcılıktan önce de vardı; asketizm Helenistik dünyada da yaygındı ve ilk asırlarda Origen (ö. 254) gibi Kilise Babaları tarafından Hristiyanlaştırıldı. Daha sonra Doğu'da ve Batı'da manastır yaşamının temelini oluşturacak ortak asketik teoloji dördüncü asırda "çöl babaları" denilen bir grup keşiş tarafından, büyük ölçüde Origen'in görüşleri esas alınarak Mısır'da oluşturulmuştur. Bu teorisyen grubun piri, geleneğin manastırcılığın ilk kurucusu kabul ettiği Mısırlı Antonius'tur (ö. 356). Onun ekolünden Pontuslu Evagrius (ö. 399) ise Hristiyan manastırcılığının en önemli asketizm teorisyenidir. John Cassian (ö. 432) ise Evagrius'un asketik teolojisini Batı manastırcılığına aktaran teorisyendir. 

        Manastırcılığın ortaya çıkışı büyük ölçüde Hristiyan zahitlerinin sayısının özellikle Doğu Roma topraklarında, Mısır, Filistin, Suriye ve Anadolu'da üçüncü asırda birdenbire artmasının sonucudur. Doğu'da ortaya çıkmış olan manastırcılık, dört ve beşinci asırlarda bütün Hristiyan aleminde temel kurumlardan biri haline gelmiştir. Manastır kurumu, Orta Çağ'da sosyal, siyasi ve dini kültürü çok hızlı ve köklü şekilde değiştirmiş ve dönüştürmüştür. Bu tarihten itibaren Hristiyan asketizmi büyük ölçüde manastırlarda uygulanmıştır.

        Mısır manastırcılığı Antonius, Pakhomius ve Çöl Babaları dediğimiz ve başlarını Makarius (ö. 390) ve Amoun (ö. 347) adlı keşişlerin çektikleri grubun kurduğu manastırlar şeklinde üç ayrı bölgede kurumsallaşmış ve kısmen günümüze kadar gelmişlerdir. Filistin manastırları özellikle John Saba (ö. 532) tarafından sistemli hale geldi. Burada önce başlangıç seviyesindeki keşişler toplu halde manastırda eğitilir, sonra ilerleme gösterenler laura denilen hücrelerde manevi eğitimlerine devam ederlerdi. Anadolu manastırcılığının kurucu babası ise Kayzerialı (Kayseri) Basileus'tur (ö. 379). Kapadokya bölgesinde toplu yaşama dayanan ılımlı bir asketizm modeli geliştirmiş ve manastırları şehir merkezlerinde getirmiştir. Böylece Bizans manastırları yetim evleri, hastaneler vb. hayır faaliyetlerinde bulunmuştur. Batı manastırcılığının en etkili kurucusu ise Aziz Benedikt'tir (ö. 547). Mutedil bir asketizm anlayışın benimseyen Benedikt bir nizamname yazarak buna bağlı bir sistem kurmuştur; bu nizamnameyi benimseyen manastırların dört temel kuralı, fakirlik, bekarlık, itaat ve istikrardır. Keşişler belirli bir hazırlık döneminden sonra bu kurallara hayat boyu uyacaklarına dair yemin ederler ve keşiş olurlardı. Benedikt'in nizamnamesini esas alan binlerce erkek ve kadın manastırı Orta Çağ'dan günümüze Avrupa'nın her yerinde faaliyet göstermişlerdir. Avrupa'da geç Orta Çağ'da Kartuzianlar, Cistersianlar, Cizvitler ve benzeri çok sayıda tarikat ortaya çıkmış ve manastırcılık çok köklü bir kurum olarak devam etmiştir. Protestan reformu ise manastırları kapatmış ve yasaklamıştır. Ancak Katolik kalan tüm bölgelerde manastırcılık günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Modern dünyada hem manastırların hem de keşişlerin sayıları çok azalmıştır.

        Keşişler kendi el emekleriyle yaptıkları üretimin yanında kendilerine teveccüh gösteren halkın yaptığı bağışlarla ekonomik bakımdan çok güçlü konuma gelmişlerdir. Özellikle Orta Çağ'da manastırlar tüm Hristiyan aleminde devasa mülklerin sahibi olmuşlar ve bu maddi imkanlarını profesyonel yatırımlarla çok iyi değerlendirmişlerdir. Nitekim altıncı asırda yazılan Benedikt yönetmeliği manastır idaresinde baş keşişe bağlı çalışan bir "muhasip" ya da "kilerci" denilen ekonomik işlerden sorumlu bir kişinin bulunmasını zorunlu hale getiriyordu. Doğuda ve Batıda manastırlar Hristiyan toplumunun hayır faaliyetlerini büyük ölçüde tek başlarına üstlenmişlerdir. Aşevleri, hastaneler, yetimhaneler gibi tüm yardım faaliyetleri büyük ölçüde manastırlar tarafından deruhte edilmiştir. Hem Doğuda hem de Batıda bilgi üretimi ve aktarımı faaliyetleri Orta Çağ' boyunca manastırlar tarafından yapıldı. Manastırların hepsinde bir istinsah odası scriptorium ve bir kütüphane bulunurdu. Kitap üretimi faaliyetleri büyük ölçüde buralarda olurdu. Özellikle batıda çocuk ve gençlerin eğitimleri büyük ölçüde manastırlarda yapılmıştır. Kızlar ise tamamen manastırlarda eğitim görmüşlerdir. Manastırlar rahiplerin evlenmemesi kuralı gibi pek çok konuda kiliseyi derinden etkilemişlerdir; iki kurum adeta iç içe geçmiştir. Doğu'da ve Batı'da, her rütbedeki kilise ruhbanlarının çoğunluğu manastır keşişleri arasından seçilir hale gelmiştir.

        YAZAR

        Bilal Baş