İslam'da mümin, kafir ve münafık şeklinde isimlendirilen üç inanç grubundan biri olarak münafık, inanmadığı halde inkarını gizleyerek kendini mümin gösteren veya imanla küfür arasında bocalayan kimse demektir.
Arapçada "tarla faresinin yuvasına girmesi; kişinin olduğundan başka türlü görünmesi" anlamına gelen "nifak" mastarından türeyen münafık, "dinin bir kapısından girip diğerinden kaçan çifte şahsiyetli kişi" şeklinde de tanımlanmıştır.
Kur'an'da münafıklara dair özel bir sûre bulunmakta; ayrıca pek çok ayette onların durumları konu edilmekte ve bu metinlerde iki farklı tipteki insandan bahsedilmektedir. İlki saf münafıklar olup bunlar, aslında inanmadıkları halde Allah'a ve ahiret gününe iman ettik demektedirler. Genelde halk arasında münafık denince bu tip anlaşılır. İkincisi ise zihin karışıklığı, psikoloji bozukluğu veya irade zayıflığı yüzünden imanla küfür arasında gidip gelen, şüphe içinde bocalayan, imandan çok küfre yakın olanlardır. Bu kişiler inandıklarını sanmakla birlikte önemli işlerde din dışı otoritelere gitmeyi tercih etmekte, ancak başlarına bir felaket gelince Hz. Peygamber'e başvurmakta, esasen hak dine bağlılıkları maddi çıkarlarına göre değişmektedir.
Münafıkların psikolojik durumunu konu eden ayetlerde onların Allah'ı ve müminleri alaya aldıkları, Müslümanlara yardım edilmesinin önünü kesmeye çabaladıkları, müminlere kin besledikleri, günah, düşmanlık ve Hz. Peygamber'e isyan konusunda gizli çalışmalarda bulundukları, kötü haberler yaydıkları, ekini ve nesli bozmaya uğraştıkları, kötülüğü yaygınlaştırıp iyiliği engellemeye çalıştıkları anlatılmaktadır. Yine onların her şeyden korktukları, özellikle savaşa girmekten endişe duydukları; cimri, yalancı ve kibirli oldukları, gösterişe önem verdikleri, maddi menfaat için namaz kıldıkları, gerçekte ise dua ve ibadet hayatına karşı isteksiz durdukları belirtilmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber'in, onların cenaze namazını kılması yasaklanmaktadır. Zira münafıkların, kafirlerden ayrı tutulması, sadece dünyadaki toplumsal statüleriyle ilgili bir niteleme olup ahirette cezayı hak etmeleri bakımından aralarında fark yoktur. Hatta ayetlerde münafıkların cehennemdeki yerinin daha alta tabakada olduğu açıklanmıştır.
Hadislerde münafıklar iki sürünün ortasında durup nereye katılacağını bilemeyen koyuna benzetilmiş; özellikle yalan söylemek, sözünde durmamak ve emanete hıyanet etmek münafıklık alameti olarak zikredilmiştir. Bir rivayette ise "anlaşmazlığa düştüğünde haksızlığa sapma" eklenmiş ve böyle bir kimse oruç tutup namaz kılsa ve Müslüman olduğunu zannetse de durumunun değişmeyeceği bildirilmiştir. Yine çirkin söz ve gereğinden fazla konuşma nifak alameti olarak sayılmıştır. Bu durum dikkate alınarak bazı ilim adamları tarafından İslam'da nifak, itikadi ve ameli veya büyük ve küçük şeklinde ikiye ayrılmıştır.
Temel dini metinlerde münafıkların bu şekilde tasvir edilmesi, şüphesiz Müslümanları bu gibi durumlara düşmekten sakındırma anlamı taşımaktadır. Esasen nifak nitelikleri sadece ahiret açısından değil, bu dünya açısından da toplumsal düzenin bozulmasına, insanlar arasında güven ilişkisinin zedelenmesine yol açması sebebiyle tehlikeli sonuçlar doğurur.
YAZAR
Hülya Alper