Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Parnas Ekolü Nedir?

        XIX. yüzyılın ikinci yarısında duygunun ön planda yer aldığı Romantik şiire tepki olarak Fransa'da ortaya çıkmış ve 1900'lere kadar sürmüş bir şiir akımıdır. Parnas akımı, bu dönemde hiç olmadığı şekliyle ilerleme kaydeden ve eskisinden farklı olarak hayatı değiştiren pozitif bilimlerde yaşanan gelişmelerin sanattaki yansıması olan akımlardan Realizm ve Natüralizmin şiirdeki karşılığıdır. Akım adını Yunan mitolojisinde ilham perilerinin yaşadığı yer olarak kabul edilen Parnas dağından esinlenerek 1866'da çıkarılan Le Parnasse Contemporain (Çağdaş Parnas) dergisinden almıştır. 

        Parnas akımının ön sırada gelen özelliği hayat, insan ve tabiat karşısında gayri şahsiliği ve objektifliği önemsemeleridir. Bu akıma mensup olanlara göre şair eserinde kendi duygu ve düşüncelerinden olabildiğince uzak olmalı, ele aldıkları konuları nesnel bir şekilde işlemelidirler. Onlara göre şiir gayrişahsi olmalıdır. Akımın önde gelen şairlerinden Leconte de Lisle (ö. 1894) bu durumu "Sarhoşluğumu ve acımı sana satmayacağım/ Hayatımı senin yuhalarına teslim etmeyeceğim" mısralarında açıkça dile getirir. Ayrıca "Nesneli aramalıyız, kişisel olmayana yönelmeliyiz. Bu duygusuzluk anlamına gelmez. Lirizmi artık bir yana bırakalım. Şiir bireysel bir destanda kanatlanamaz. Bilge bir kuşaktanız. Çağın aydınlık yoluna girmek için geçmişe yönelmeliyiz, geçmişten günümüze gelmeliyiz. Bilimin yoluna pozitivizmin yoluna böyle girebiliriz." diyerek sanat ile bilimi birleştirmek gerektiğini savunur.

        Parnasyenlere göre şiir hayatın, tabiatın ve varlıkların güzelliklerini mimari, resim ve heykel sanatını örnek alarak ifade etmelidir. Şiirde tasvir ön planda olmalıdır. Temalarına ayrıntıya önem veren bir gözlemci gibi dışarıdan bakan Parnasyenler, canlı ve parlak tasvirlere yer vermişler, geçmişe ve egzotik kültürlere yönelme adına Antik Yunan, Alman, İskandinav, Hint ve Uzakdoğu kültürleriyle ilgilenmişlerdir. Ayrıca evrensel değerleri gündeme getirmek adına düşünceye dayalı şiirler yazmışlar, bu tavırlarıyla Klasisizme bir nevi yeni bir yorum getirmeye çalışmışlardır. 

        Şiirde mükemmeli aramak, Parnasyen şairlerin başlıca kaygılarından birisidir. Şiiri teknik anlamda yoğun bir çalışma sonucunda ortaya çıkan bir sanat eseri olarak görmüşler ve nazım şekli, nazım birimi, mısra, vezin ve kafiye olmak üzere şiirin şekil özellikleri üzerinde titizlikle durmuşlardır. "Kolay, şiiri öldürür." düşüncesinden hareketle şiirin bir emek ürünü olmasını isterler. Onlara göre şair dile hakim olmalı ve heykeltıraşın mermer üzerinde çalışmasını örnek almalıdır. Theodore Banville'in (ö. 1891) ifadesiyle kafiye "şairlerin hülyalarını tespit eden ve süsleyen altın çivi"dir. Şekil mükemmelliğinin bir sonucu olarak ritme önem veren parnasyenler kelime seçimine ve seslerin uyumuna azami dikkat göstermişler, nazım şekli olarak sıklıkla soneyi kullanmışlardır.

        Aynı zamanda resimle de ilgilenen ve "Sanat" adlı şiiriyle Parnas şiirin ana ilkelerini ortaya koyan Theophile Gautier'nin (ö. 1872) dile getirdiği "sanat için sanat" düşüncesi pek çok şiir akımında olduğu gibi Parnasyenlerin de ilkesi olmuştur. Şiirde temel gaye, güzelliğin mükemmel bir şekilde ortaya koyulmasıdır. Şiirin kendisi dışında amacı yoktur. Şiir ya da genel anlamıyla sanat politik, dini, ahlaki ve didaktik amaçlar için kullanılamaz, kendisi dışındaki alanların ve disiplinlerin aracı olamaz. Bunun dışında şiiri ve sanatı dünyanın çirkinliklerinden uzaklaşma yolunda bir sığınak olarak görmüşlerdir.

        Parnas akımının Türk edebiyatındaki etkisini Servet-i Fünun döneminden itibaren görmek mümkündür. Özellikle Tevfik Fikret (ö. 1915) yoğun olarak bu akımın etkisinde şiirler yazmıştır. Ayrıca Yahya Kemal Beyatlı (ö. 1958) da Paris'te bulunduğu yıllarda Parnas akımına mensup şairlerden Jose Maria de Heredia'nın (ö. 1905) dil ve şekil üzerine ortaya koyduğu görüşlerden etkilenmiştir.

        YAZAR

        Ali Şükrü Çoruk