Toplumsal ayrışmaların ürünü olan ve bu ayrışmalara ilişkin benzer tavır, düşünce ve değerlere sahip birey ve grupları temsil eden siyasi partilerin temel amacı yürütme erkinin, yani hükûmetin, oluşumuna etki etmek ve bu amaç için belirli aralıklarla yapılan seçimlere katılan siyasi partilerin ayrışma konularına ilişkin politikalarına göre, konumladıkları sistemdir. Bu sistemde, siyasi partiler birbirleri ile etkileşim içindedir. Birbirine yakın konumlanan siyasi partilerin etkileşimleri iş birliğini önceler. İş birliği odaklı etkileşimler için; seçim öncesi ittifak kurma, seçim sonrası hükûmet oluşumunda ortaklık etme, kritik bir meclis oylamasında aynı yönde oy kullanma örnekleri verilebilir. Birbirine uzak konumlanan siyasi partilerin etkileşimleriyse rekabet odaklıdır ve kuvvetle muhtemel sistemin kutuplaşmasına; böylece partiler arası iş birliği ihtimalinin zayıflamasına neden olur.
Parti sistemleri dinamik yapılarıdır; zira siyasi partilerin sistemdeki önem ve konumları zamanla değişiklik gösterebilir. Bu, ayrışma konularının, seçim sisteminin, parti liderinin değişimleri gibi veya parti bölünmeleri ve yeni parti oluşumları gibi etkenlerin sonucudur. Örneğin soğuk savaş dönemi sonrasında demokratikleşme sürecinin başladığı Polonya'da, 2001 seçimi özelinde, parti sistemi büyük ölçüde sosyal demokrat - muhafazakar ayrışmasını yansıtmaktadır. 2005 yılında itibaren, sosyal demokratların etkinliği zayıflarken, kültürel politikalar merkezinde liberal - muhafazakar ayrışması ön plana çıkmıştır. Fransa'da 1986 milletvekili seçimlerinde uygulanan nispi temsil sistemi radikal sağ Milliyetçi Cephe Partisi'nin 35 sandalye kazanmasında; böylece sistemdeki etkinliğinin artmasında rol oynamıştır. 1988 seçimlerinde uygulanan iki-turlu çoğunluk sistemi, partinin, oy oranını korumasına rağmen, sadece bir milletvekili kazanmasına; böylece sistemdeki etkinliğinin zayıflamasına neden olmuştur. İngiltere'de 1979 - 1997 yılları arasında yapılan dört seçimi art arda Muhafazakar Parti'ye kaybeden İşçi Partisi, 1995'te partinin liderliğine Tony Blair'in seçilmesinden sonra, geleneksel sol-ekonomi politikalarını revize etmiş ve 1997 seçimleri öncesi sistemin merkezine doğru konumlanmıştır. Türkiye'de, Şubat 2001 ekonomik krizinin ürettiği iklim, 1999 seçimlerinde birinci parti olan Demokratik Sol Parti'nin bölünmesinde ve sonrasında etkinliğini kaybetmesinde; buna karşın Ağustos 2001'de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sistemin yeni etkin aktörü olarak öne çıkmaya başlamasında rol oynamıştır. Parti sistemlerinin dinamik olması, siyasi partiler arası etkileşimlerin mahiyetini etkileyebilir. Belirli bir dönemde iş birliği merkezli etkileşimde olan partiler farklı bir dönemde rekabet merkezli etkileşime girebilirler.
Akademik çalışmalarda parti sistemleri bağımlı değişken veya bağımsız değişken olarak incelenebilir. Örneğin seçim sistemlerinin, demografik değişimlerin veya yeni oluşumların parti sistemini nasıl (ve ne derecede) etkileyebileceği sorusunu konu alan bir araştırmada parti sistemi bağımlı değişkendir. Bir ülke için (veya mukayeseli olarak farklı ülkeler için) ekonomi, sosyal ve dış politika alternatiflerini parti sistemi üzerinden tartışan bir çalışma, parti sistemini bağımsız değişken olarak dikkate alır. Parti sistemlerinin standart kurallara göre sınıflandırılarak incelenmesi, bilhassa karşılaştırmalı çalışmalarda, araştırma sorusuna sistemli bir cevap önermede yardımcı olur. Literatürde, parti sistemlerinin sınıflandırmasında iki temel kural dikkate alınmaktadır: 1) partiler arası etkileşim sayısı; 2) etkileşimlerin niteliği (iş birliği - rekabet). Etkileşim sayısı için parti sistemindeki etkin parti sayısı, etkileşimlerin niteliği için partilerin sistemdeki konumları dikkate alınır. Buna göre, tek bir siyasi partinin bulunduğu otoriter ve totaliter rejimlerde parti sistemi bulunmadığını söylemek mümkündür; zira sistemin varlığı için siyasal çoğulculuğun gereği birden fazla siyasi partinin bulunması gereklidir. Örneğin Franco İspanya'sında veya Nazi Almanya'sında parti sistemi bulunmuyordu. Her iki ülkede demokratikleşme süreçlerinin başlaması ile parti sistemleri oluşmaya başlamıştır.
Parti sistemlerinin sınıflandırılmasında ilk olarak etkin aktör sayısının dikkate alındığı belirtilmişti. "Etkin aktör" ifadesi yürütme erkinin oluşumunu ve/veya yasama faaliyetlerini etkileyebilme potansiyeli olan partiler için kullanılır. Dolayısıyla, bu potansiyelden yoksun partiler parti sistemlerinin sınıflandırılmasında dikkate alınmaz. Örneğin Türkiye'de 2 Haziran 2020 tarihi itibarıyla 88 adet siyasi parti bulunmaktadır. Bununla birlikte, Haziran 2018'de yapılan milletvekili seçimlerine ise 11 parti katılmış, bu partilerden 5 tanesi seçim sonrasında meclis grubu oluşturabilmiştir. Dahası, siyasi partilerin yürütme erkinin oluşumundaki ve/veya yasama çalışmalarındaki etkinliği sahip oldukları milletvekili sayısına göre değişiklik gösterir. Bu değişkeni dikkate alarak etkin parti sayısının belirlenmesi için 1 / ΣPi2 formülü kullanılır (p değeri, "i partisinin" milletvekili sayısının toplam milletvekili sayısına olan oranına eşittir). Örneğin 200 sandalyeli bir parlamentoya sahip X ülkesinde A partisinin 140, B partisinin 60 sandalye kazandığını varsayalım. Buna göre, X ülkesindeki etkin parti sayısı 1 / [(140 / 200)2 + (60 / 200)2] yaklaşık 1.73 olacaktır. Şayet iki partinin milletvekili sayısı eşit olsaydı, etkin parti sayısı 2'ye eşit olacaktı. Bununla birlikte, formülün tek başına uygulanmasındaki sakınca, belirli sayıda milletvekili kazanmasına rağmen farklı sebeplerden dolayı diğer partilerle etkileşimi olmayan; bu sebeple etkinliği oldukça sınırlı olan partileri, etkinlikleri sınırlı değilmiş gibi hesaba katmasıdır. Ancak, bu tür partilerin hükûmet oluşumunu ve/veya yasama faaliyetlerini etkileyebilme potansiyelleri, diğer partilerle etkileşime gir(e)medikleri için, çok düşüktür. Çekya'da Bohemya ve Moravya Komünist Partisi ve Belçika'da Vlaams Belang bu tür partilere örnektir. Dolayısıyla, formülün kullanımı, bir siyasi partinin diğer partilerle ilişki kurabilme ihtimalinin tartışılması ile desteklenmelidir. Parti sistemlerinin sınıflandırması için siyasi parti etkileşimlerinin niteliğinin de dikkate alındığı belirtilmişti. Bu sayede, siyasi partilerinin konumları arasındaki mesafe üzerinde sistemin ne derece kutuplaştığı tartışılabilir. Siyasi partilerin sistemdeki konumunu belirlemek için, parti programları ve/veya parti politikalarının değerlendirildiği uzman anketleri dikkate alınarak hazırlanan veri tabanları kullanılabilir.
Etkin parti sayısına ve partilerin sistemdeki konumlarına göre, parti sistemleri üç temel kategoriye ayrılmaktadır: 1) hakim/egemen parti sistemi, 2) iki partili sistem, 3) çok partili sistem. Aynı siyasi partinin, ikinci sıradaki partiden minimum %10 daha fazla oy alarak art arda yapılan en az üç seçimde meclis çoğunluğunu kazandığı bir parti sistemi, egemen parti sistemi olarak tanımlanır. Hükûmet modelinin temelde parlamenter sistemin özelliklerini taşıdığı bir ülkede, egemen parti sistemi tek başına çoğunluk hükûmetini beraberinde getirir. Örneğin 2011 seçimi sonrası, Türkiye'deki parti sistemi egemen parti sistemi olarak tanımlanabilir; zira 2002, 2007 ve 2011 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi, ikinci sıradaki Cumhuriyet Halk Partisi'nden sırasıyla %14.9, %25.7 ve %23.8 oranında fazla oy almış, meclis çoğunluğunu kazanmış ve yürütme erkini tek parti çoğunluk hükûmeti kurarak kontrol etmiştir. Yine, 1932 - 1976 yılları arasında İsveç'te, Sosyal Demokratların egemen olduğu egemen parti sistemi görülmüştür. Günümüzde, Japonya'da, parti sistemi, Liberal Demokrat Parti'nin başat aktör olduğu egemen parti sistemi olarak tanımlanabilir. İki partili sistemde, diğer partilere göre, hükûmet oluşumunu etkileme potansiyeli güçlü olan iki siyasi parti bulunur. Çoğunlukla bu iki partiden birisi tek parti çoğunluk hükûmeti kurar. İktidar - muhalefet değişimi yine bu iki parti arasında görülür. Tek parti azınlık veya koalisyon hükûmetleri istisnadır. İki partili sistemin tipik örneği, İşçi Partisi ve Muhafazakar Parti'nin öne çıktığı, Birleşik Krallık parti sistemidir. 1945'ten bu yana tek parti hükûmetlerinin yönetiminde olan ülke (1975 - 80 arası tek parti azınlık hükûmetleri oluştu), 2010 - 15 yılları arası Muhafazakar Parti - Liberal Demokrat Parti koalisyon hükûmeti tarafından yönetilmiştir. Çok partili sistemde etkin parti sayısı minimum 3'tür. İsviçre, Hollanda ve Belçika ülkelerindeki parti sistemleri çok partili sistemin güncel örnekleridir. Çok partili sistemlerde nadiren görülen tek parti çoğunluk hükûmetleri yerine kimi zaman çok sayıda partinin katıldığı koalisyon hükûmetleri görülür. Örneğin Belçika'da, Haziran 2010 seçimleri, 541 gün süren müzakere süreci sonunda 6 partili-koalisyon hükûmetinin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Partilerin, sistemin merkezine yakın konumlandıkları sistemler "ılımlı çok-partili sistem," sistemin iki zıt kutbuna doğru konumlandıkları sistemler "kutuplaşmış çok-partili sistem" olarak tanımlanır. Kutuplaşmış çok-partili sistemlerde, sistemin bir ucuna yakın konumlanmış partiler iş birliği merkezli etkileşime girerek bloklar oluştursa, parti sistemi "iki kutuplu çok partili sistem" olarak tanımlanır. Alman parti sistemi, bu çeşit parti sisteminin örneği olarak dikkate alınabilir.
YAZAR
Mustafa Çağatay Aslan