Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Realizm (Uluslararası İlişkiler) Nedir?

        Realizm uluslararası ilişkilerin temelini uluslararası politika olarak gören ve güvenlik sorununu bu ilişkilerin kurucu unsuru olarak tanımlayan uluslararası ilişkiler teorisidir. Realizm 1. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan ve uluslararası barışı korumak için çeşitli varsayımlar ortaya koyan idealizme karşı gelişmiştir. Özellikle 2. Dünya Savaşı'nın yarattığı tahribat ve olası bir savaş olasılığını engellemek için kurulan Milletler Cemiyeti'nin başarısız olması dünyayı devlet ve güç temelinde yorumlayan realizmi uluslararası ilişkilerin egemen yaklaşımı yapmıştır. İnsan doğası, uluslararası sistem ve devletlerin davranışlara yaklaşımları bakımından farklılaşsa da, realizmin tüm çeşitleri uluslararası ilişkileri devletler arası güç ilişkisi olarak görmektedir. Realizmde uluslararası ilişkilerin temelini uluslararası politika ve güvenlik gereksinimini oluşturur. Güvenlik gereksinimi ekonomik kalkınmadan ya da kültürel ilişkilerden önce gelir ve dolayısıyla bu gereksinimin karşılanmasını sağlayan uluslararası politika, uluslararası ekonomi ya da uluslararası kültürel ilişkilerden daha önemlidir. Realizm bu anlamda bize güvenlik eksenli bir uluslararası ilişkiler anlayışını sunar.

        Realizm uluslararası sistemi açıklamada çeşitli varsayımlar üzerinden hareket etmektedir. Uluslararası ilişkiler, devletin merkezi otorite olduğu ulusal ilişkilerden farklı olarak merkezi otoritesi olmayan bir ilişki biçimidir ve birincil düzeyde, devletlerarası ilişkiler tarzında hareket eder. Devlet uluslararası ilişkilerin ana aktörüdür ve özünde güvenlik eksenli bir yaklaşıma sahiptir. Merkezi otoritenin olmadığı bir ortamda ilişkiye giren devletler özünde birbirlerine güvenmezler; birbirlerinin amaçları ve kararlarına şüpheyle yaklaşırlar ve bu nedenle de kendilerini ve ülkelerinin alansal bütünlüğünü korumak için güvenlik gereksinimini ön plana çıkarırlar. Güvenlik bu bağlamda devletin temel çıkarı ve amacıdır. Devletler bu amaç için özellikle askeri güçlerini arttırma yoluna giderler. Güç özünde diğer devletleri etkilemek ya da caydırmak için askeri güç kapasitesi olarak düşünülür. Bu bakımdan realist kuram yumuşak güce karşı sert gücü ön plana çıkarır. Devletler güçler dengesi siyaseti ile uluslararası sistemde hayatta kalmaya çalışırlar.

        Kavramsal ve teorik temelleri Antik Yunan'da Thucycdides'in Pelloponnesian Savaşı'na, 16. yüzyıl Floransalı düşünür Machiavelli'ye ve 17. yüzyıl İngiliz düşünürü Thomas Hobbes'a uzanan realizm, uluslararası ilişkiler kuramı olarak 1930'larda gelişmiştir. Klasik realizm, yapısal realizm ve neoklasik realizm olarak farklı alt dallardan oluşmaktadır. Klasik realizm devleti insan doğası üzerinden anlamlandırarak devletler arası ilişkileri incelemekte; yapısal ya da neorealizm devletler arası ilişkilerin sistemik faktörlerine bakmaktadır. Neoklasik realizm ise devletlerin dış politikalarının uluslararası sistemin baskısı, ulusal ve ulus altı dinamiklerle şekillendiğini ortaya koyar. Realist kuramda, güvenlik edinimi olarak tanımlanan devlet çıkarı uluslararası ilişkilerin ana hareket tarzını tanımlar; uluslararası ilişkiler esas olarak çıkar temelli ilişkilerdir. Uluslararası örgütler, uluslararası şirketler ve sivil toplum kuruluşları devlet çıkarından sonra gelir ve ikincil öneme sahiptir. Son yıllarda, özellikle küreselleşme süreçleriyle birlikte, realizm ekonomik ilişkilere ve uluslararası örgütlere daha önem veren bir eğilime girse de bu eğilim yukarıdaki noktaların geçerliliğini günün şartlarına göre güçlendirmeyi amaçlamaktadır.

        Realizm uluslararası ilişkiler disiplininde en fazla kullanılan kuramlardandır. Disiplindeki ilk büyük tartışmayı başlatmış ve ardından gelen eleştiriler disiplinin yönünü belirlemiştir. Nitekim eleştirel kuramlar realist kuramın uluslararası ilişkiler alanını disipline edici özelliğine vurgu yapmaktadır. Diğerleri realizmin uluslararası iş birliği, kurumsallaşma ve norm inşasını açıklayamadığını ve kültürel ve kimlik temelli dönüşümleri göz ardı ettiğini savunmaktadır. Realizmin yapısala olan vurgusundan dolayı uluslararası sistemlerin nasıl dönüştüğünü açıklayamadığı da savunulmaktadır. Liberal kurumsalcılık, inşa edici kuram ve eleştirel kuramlar realizme karşı varsayım ve savlar ortaya atan kuramlardan sadece birkaçıdır.

        YAZAR

        E. Fuat Keyman