Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Ruh Ve Beden Problemi Nedir?

        Ruhun varlığı, yani bedenden ayrı bir temel gerçeklik olarak ruhun var olup olmadığı; ruhun ölümsüzlüğü, yani ölüm ile bedenle birlikte ruhun da ortadan kalkıp kalkmadığı; ruhun bedenle olan ilişkisi, yani ruhun bedeni nasıl yönlendirdiği/yönettiği ya da kontrol ettiği ve bedendeki değişikliklerin ruhu nasıl etkilediği vb. tartışmalar çerçevesinde ortaya çıkan problemdir.

        Beden, ruh ve zihin gibi temel kavramlar, bütün inançların ve felsefelerin evrenin -özellikle insanın- mahiyetini anlamada ve açıklamada kullandıkları kavramlardır. Ruh ve beden ya bir arada/birlikte ya da ayrı ayrı bağımsız gerçeklikler olarak düşünülür. Bu iki temel gerçekliğin ne oldukları ve birbiriyle olan ilişkisi, en eski uygarlıklardan günümüze kadar tartışılmıştır.

        Psyche, anima, pneûma, spiritus, logos, nous, can, nefes, nefs gibi çok farklı terimlerle ifade edilen 'ruh', genel olarak maddi olana canlılık veren; yaşamı, canlılığı sürdürdüğüne inanılan; tüm evrenin "yaşam ilkesi"dir. İnsan söz konusu olduğunda ruh, canlılık vermesi yanı sıra insanın duyu, idrak, akıl ve bilgiden sorumlu idrak edici ve bilici unsurudur. Madde, cisim, vücut vb. terimlerle ifade edilen 'beden', canlı ve cansız tüm var olanların, özellikle insanın maddesi, cismi, vücududur. Ruh, genel olarak evrenin, özel olarak da insanın maddi olmayan özü; ilahi/tanrısal olana iştirak eden tarafıdır; ölümden sonra kişinin varlığını sürdüren 'ben(lik)i, kendi(lik)i, kişi(lik)i, bireysel(lik)i'dir. Beden ise genel olarak evrenin, özel olarak da insanın maddi olan, görünen tarafı, ölümden sonra kişinin birliği/bütünlüğü dağılan, bozulan 'vücut(u), cisim(i), madde(si)'dir.

        Ruh "sûretlerin ve bedenlerin kendisiyle hayat bulduğu şey" ve "bedenin ve bedendeki organların 'fonksiyonlarını yerine getirmesi ve işlerlik kazanması'nın sebebi"dir. Felsefi ve dini anlamlarıyla irade, sorumluluk, özgürlük, bilme, beğenme, ölüm, ölümden sonra yaşam, öte dünya gibi kavramlar da doğrudan ruh ile ilişkili olup ruh ve beden ilişkisine işaret eder.

        Ruh ve beden problemi, genel olarak varlıkların nasıl var oldukları, nasıl eyledikleri/hareket ettikleri; insanların nasıl algıladıkları, düşündükleri, bildikleri, şüphe ettikleri; nasıl seçtikleri, karar verdikleri ve davrandıkları vb. çok geniş bir problem alanını içine alan dinin, felsefenin -kozmoloji, metafizik/ontoloji, teoloji, epistemoloji ve etik- hatta bilimin temel ilgilerindendir. 

        Ruh ile beden ilişkisinde genel olarak "ruh" aktif/etkin bir ilke, "beden" ise pasif/edilgin bir unsurdur. Bedene "canlılık" veren ruhtur; insanın duyma, hissetme, inanma, düşünme, anlama, algılama, öğrenme, anımsama, karar verme, beğenme, problem çözme ve yargılama gibi entelektüel edimleri de ruh/zihin dolayısıyla gerçekleşir.

        Probleme dair açıklama ve tartışmalar, farklı bağlamlarda, canlılık söz konusu olduğunda "ruh-beden", insanın entelektüel yetileri söz konusu olduğunda "zihin-beden" ilişkisi olarak, en eski uygarlıklardan günümüze kadar kesintisiz devam etmiştir.

        Antik Yunanlar için ruh, bedene hayat veren şeydir. Platon, ruhun ve bedenin yaşamımız boyunca bir arada bulunduğunu, ölüm ile birlikte ayrıldıklarını varsayar. Bedene ait durumlar ruhu, ruha ait durumlar da bedeni etkiler. Ruh; bedene canlılık veren, bedeni yöneten ve ölümle birlikte bedenden ayrılan bir güçtür. Aristoteles'e göre ruh, formel bir tözdür; bedenin formudur; "organik doğal bir cismin ilk yetkinliği"dir. Beden, ruh tarafından oluşturulmuş maddedir. Ruh ile beden bir arada/bütündür. Ruh belirli bir cismin/bedenin ayrılmaz bir parçasıdır: görebilen göz için görme, işe yarar bir balta için kesme gücüdür.

        Rene Descartes, temel niteliği yer kaplamak (res extensa) olan 'madde' ile temel niteliği düşünmek (res cogitans) olan 'ruh' olmak üzere iki töz bulunduğunu ileri sürer. Ruh/zihin ve beden/cisim kendilerine özgü doğaları içindedirler ve birbirlerinden bağımsızdırlar. Bu iki farklı töz, insanda birlikte ve bir arada bulunur; duyum, duygu ve bilgi bu birliktelikten kaynaklanır. Ruh/zihin ile beden etkileşiminin gerçekleştiği yer insan beyninin merkezinde bulunan "kozalaksı bez"dir.

        Descartes'ın bu konudaki düşünceleri, problemin kendisinden sonraki dönemde ele alınışında belirleyici bir rol oynar. Ruh/zihin ve beden; birbiriyle uyumlu, mükemmel işleyen iki saatle karşılaştırılabilir. Saatler arasındaki bu uyum ya iki saat arasında fiziksel bir bağlantı olduğu varsayılarak doğal/nedensel bir ilişki ile açıklanabilir (Descartes'ın zihin-beden etkileşimi görüşü); ya da birinin aynı anda her iki saati izlediğini ve onlarla sürekli ilgilenerek onların uyumlu olmasını sağladığını varsayarak, ara nedenlerle açıklanabilir (Kartezyen felsefenin aranedenciliği); yahut da saatlerin her zaman birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde kalacak biçimde, ustalıkla yapıldığı varsayılarak açıklanabilir (Leibniz'in 'önceden kurulmuş uyum' görüşü).

        Bedenin daha çok davranış, ruhun ise zihinsel süreçler çerçevesinde ele alındığı çağdaş yaklaşımların temel kaygısı, beynin fiziksel çalışması ile zihin halleri arasındaki ilişkiyi anlamaktır.

        YAZAR

        Sebahattin Çevikbaş