Sözlükte "dost ve arkadaş" olan "sahib" kelimesinin çoğulu olan sahabe, terim olarak "Hz. Peygamber döneminde yaşayan, onunla bir şekilde karşılaşıp iman eden ve Müslüman olarak ölen kimseler" grubunu ifade eder. Tekili "sahabi"dir. Ashap kelimesi de sahabe ile aynı anlamda kullanılmaktadır.
İslam'ın ilk nesli olan sahabe, ümmet arasında ayrıcalıklı bir tabaka kabul edilmiş, yüksek makama ve eşsiz şerefe sahip bir nesil olarak değerlendirilmiştir. Onlar gönül rızasıyla iman etmiş, Hz. Peygamber'e içten gelerek tabi olmuş, itaatte kusur göstermemiş, emredilen ve yasaklanan hususları yerine getirme konusunda biat etmiş, Allah'ın ve Resûlü'nün rızası için yerini yurdunu terk edip hicret etmiş, cihada davet edildiğinde tereddüt göstermeden koşmuş, mali yardım istendiğinde infaktan çekinmemiş, kardeşleriyle yardımlaşma ve dayanışma konusunda fedakarlıkta bulunmuş, mallarını ve canlarını seve seve Allah yolunda feda etmişlerdir. Bundan dolayıdır ki Allahu Teala sahabeyi Kur'an-ı Kerim'de "insanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet" (Al-i İmran 3/110) olarak, Hz. Peygamber de onları "insanlık tarihinin ve ümmetin en hayırlı nesli" (Buhari, "Fezailü Ashabi'n-Nebi", 1) şeklinde tanımlamıştır. İlave olarak Kur'an'da birçok yerde Allahu Teala sahabeden razı olduğunu, onların da kendisinden razı olduklarını vurgulamış, kendileri için sürekli kalacakları cennetler hazırladığını ve büyük kurtuluşu hakettiklerini belirtmiş, gerçek mü'min olduklarına işaret etmiştir (Tevbe 9/100; Fetih 48/10, 18, 29).
Sahabe dinde önemli bir yere sahiptir. Allah Resûlü'nün her alandaki başarısını onlarsız düşünmek mümkün değildir. Onlar, bizzat Allah'ın elçisinden öğrendikleri İslam'ı pratik hayatta güzel bir şekilde tatbik etmek suretiyle kendilerinden sonra gelen ümmete canlı birer örnek olmuşlardır. Hata ve sevaplarıyla sahabe Hz. Peygamber'den sonra İslam'ı hayata geçiren ilk nesildir. Bundan dolayı Allah Resûlü onların çizgisini, getirdiği dinin ve kurduğu hayat nizamının devamı olarak göstermiş ve ümmetin onları örnek almasını tavsiye etmiştir. Ashabın İslam'ı yaymak ve Allah Resûlü'nü korumak uğruna yaptığı bedeni ve mali fedakarlıklar, kendilerinden sonra gelen nesilleri imrendirecek ve hayrette bırakacak niteliktedir. İslam, onların bu fedakarca davranışları sayesinde kök salmış ve yayılarak sonraki nesillere ulaşmıştır. Hz. Peygamber ve O'nun hayatı, ahlakı ve şahsiyeti ile ilgili bilinenler gözden geçirildiğinde, bunların tamamının sahabeden nakledilen bilgiler olduğu görülmektedir. Bunun yanında Kur'an-ı Kerim'in sûre ve ayetlerinin iniş sebepleri, hadislerin söyleniş nedenleri, Kur'an hükümlerinin pratik hayata tatbiki ve açıklanması ile Allah Resûlü'nün peygamberliği süresince yaptığı icraat hep ashabın nakilleri sayesinde sonraki nesillere ulaşmıştır.
Ashabın değerli ve faziletli bir nesil olması onların masum oldukları, yani hata etmedikleri ve günah işlemedikleri anlamına gelmez. Birer beşer olarak aralarında hata eden ve günah işleyenler olmuş, bu sebeple zaman zaman Allah veya Hz. Peygamber tarafından uyarılmışlardır. Bunun üzerine onların pişman olup tövbe ettikleri ve günahında ısrar edenlerin bulunmadığı belirtilmiştir.
Sahabenin sayısı hakkında kaynaklara intikal etmiş kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Aslında o günün şartlarında bunun tespiti de mümkün değildir. Bununla birlikte bu sayının 100.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bunlardan ismi bilinenler ve hayatı hakkında kaynaklara bilgi intikal edenlerin sayısı 10.000 civarındadır. Bunlardan da yaklaşık 1.000'i hanımdır. Doğal olarak sahabilerin tamamına yakını Arap olmakla birlikte 120 civarında Habeş, Fars, Rum, Kıpt ve Yahudi asıllı sahabi de vardır. Bunlar arasında yirmi civarında hanım sahabi bulunmaktadır.
Sahabi olarak değerlendirilmek için Hz. Peygamber'le birlikte uzun zaman geçirmiş olmak şart değildir. Kısa bir süre de olsa onu görüp iman etmiş ve sohbet etmiş (yanında bulunmuş) olmak yeterlidir.
Sahabenin tamamı Hz. Peygamber'le görüşmüş, az veya çok onun yanında bulunmuş, ancak hepsi kendisinden hadis nakletmemiştir. Hadis rivayet eden sahabe sayısı 1.000 civarında olup bunlardan yedisi 1000'den fazla sayıda hadis nakletmiştir. Yaklaşık 500 sahabinin de sadece birer rivayeti bulunmaktadır. Hadis rivayet eden hanım sahabilerin sayısı 125 civarındadır. Sahabilerden 50'den fazlasının hadis yazdığı bilinmektedir.
Hz. Peygamber'den sonra fetih veya İslam'ı öğretmek gibi sebeplerle Arap yarımadası dışına çıkan sahabiler geniş coğrafyaya dağılmış ve bir kısmı buralara yerleşmişlerdir. Irak, Suriye ve Mısır'ın yanı sıra Kuzey Afrika'dan Kafkaslara, İran ve Horasan'dan Türkistan ve Hindistan'a; daha özelde Yemen'den Basra ve Kûfe'ye, Kudüs ve Dımaşk'tan (Şam) İstanbul'a ve İsfahan'dan Semerkant'a kadar birçok bölge ve şehre sahabilerin gittiği bilinmektedir. Sahabe nesli, hicri 110 (728) yılında vefat eden son sahabi Ebu't-Tufeyl Amir b. Vasile el-Leysi'nin vefatıyla sona ermiştir.
Hadis ilminde ve İslam tarihinde önemli bir yere sahip olan sahabe, nesil olarak geçmişten günümüze özellikle hadis alimleri tarafından detaylı bir şekilde ele alınmış, hadis ravisi olarak güvenilirlik açısından titizlikle incelenmiş; kimlikleri, kişilikleri ve biyografileri hakkında çok farklı ve detaylı eserler kaleme alınmıştır. Bunların en muhtevalısı ve en meşhuru İbn Hacer el-Askalani'nin el-İsabe fi temyizi's-sahabe isimli eseri olup 10.000 civarında sahabi biyografisi ihtiva etmektedir.
YAZAR
Mehmet Efendioğlu