Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Sembolizm Nedir?

        1870'lerde Fransa'da ortaya çıkan şiir merkezli bir sanat hareketidir. Hareket daha sonra tiyatro, resim, müzik gibi farklı sanat dallarını da etkilemiştir. Paul Varlaine (ö. 1896), Arthur Rimbaud (ö. 1891) ve Stephane Mallarme (ö. 1898) gibi şairlerin eserleriyle Batı şiirinde modern bir gelenek oluşturarak dünya şiirini derinden etkilemiştir. 

        19. yüzyılın son çeyreğinden 20. yüzyılın başına kadar başta şiir olmak üzere farklı sanat dallarına damgasını vuran sembolizmin ilkeleri, hareketin temsilcisi olan sanatçılar tarafından açık şekilde ortaya konulmamıştır. Bununla birlikte sembolistler, klasik romantizm yapısı içinde yer alan Parnas şiire karşı yeni bir şiir anlayışını savunmuşlardır. Materyalist düşünceye ve pozitivizme karşı cephe almalarıyla sanat ve edebiyatta da kendilerine yeni bir yön çizmişlerdir. Klasisizmin kuralcılığına ve öğreticiliğine, romantizmin imajlarla yüklü diliyle aşırı duygusallığına, realizmin ve natüralizmin gerçekçiliğine ve nesnelciliğine karşı çıkmışlardır. Sembolistler bunların yerine sembol ve imgelerle yüklü, incelikli ve telkin edici bir dil aracılığıyla bireysel duygu ve tecrübelerini aktarmayı seçmişlerdir.

        Sembolistlere göre şiirlerde duygular parnasyenlerin yaptığı gibi açık seçik ya da romantiklerin yaptığı gibi uzun, abartılı betimlemelerle değil; örtük, dolaylı ve sezgisel olarak aktarılmalıdır. Bu sebeple adlarını dayandırdıkları sembol kavramını, maddi varlığın ardındaki gerçeği bulabilmek/aktarabilmek için duyuşun, sezginin ve hayalin sentezi olarak anlamışlardır. Onlara göre şiirin amacı ruha ve sezgilere seslenmek, insan ve tabiat arasındaki gizli ilişkiyi sezdirmek, gerçekliğin insan ruhunda yarattığı hisleri aktarmaktır. Şiirdeki açıklığın, gerçekçiliğin ve ağdalı duygusallığın duyuş, seziş ve hissediş zenginliğini ortadan kaldırdığına inanmaları, onları şiirde sezgiyi, müphemiyeti, hayali yeni imajlar ve sembollerle ön plana çıkarmaya itmiştir. Böylece gerek sanat ve edebiyatta gerekse düşüncede büyük bir yenilik getiren sembolistler bir yönleriyle geleneğe karşı çıkıp onu yıkarken bir yönleriyle de modern bir gelenek inşa etmişlerdir. Bunda Edgar Allan Poe'dan (ö. 1849) Alman romantiklerine, İngiliz ve Rus romancılardan Hegel (ö. 1831) ve Schopenhauer'a (ö. 1860) uzanan evrensel bir birikimden beslenerek evrenselliği bir ideal haline getirmelerinin payı da büyük olmuştur. Böylece ilk defa Fransız sembolistlerle birlikte ulusal edebiyatlar içe kapanık yapılarından kurtularak farklı ulusların sanat ve edebiyatlarıyla ilişki kurmaya başlamıştır. 

        Türk şiirinde sembolizmin etkilerini ilk olarak Cenab Şahabeddin'in (ö. 1934) şiirlerinde görmek mümkündür. Cenab Şahabeddin sadece şiirleriyle değil; şairane bir üslupla kaleme aldığı düz yazılarıyla da sembolizmin gündemde kalmasında etkili olmuştur. Sembolizmi daha çok kendi anladığı şekliyle anlatmaya çalıştığı görülen Cenab, sembolist şairleri değerlendirirken kendi şiirini merkeze almış; aslında sembolizmi kendi şiir anlayışını anlatmanın bir vasıtası yapmıştır.

        Türk şiirinde kendine has bir yeri olan Ahmet Haşim (ö. 1933) de Cenab Şahabeddin'den (ö. 1934) sonra sembolizm denilince akla gelen isimlerdendir. Haşim'in sembolist olup olmadığı; sembolizmi ortaya çıkaran toplumsal, tarihsel, kültürel koşulların Türk edebiyatında varlığı ve yokluğu gibi konular üzerine birçok tartışma yapılmıştır. Bunda, Ahmet Haşim'in şiirlerinin müzikalite, mısra anlayışı, hayal ve imajlar bakımından zengin çağrışımlı oluşu, anlam bakımından kapalılık taşıması gibi yönleriyle sembolist şiirin birçok unsurunu barındırmasının etkisi büyüktür. Ayrıca Cenab Şahabeddin gibi o da sembolizme, sembolist şairlere, sembolizmin meselelerine dair yazılar yazmıştır. Türk edebiyatında kendi şiir anlayışını derli toplu olarak kaleme alan ilk şair olma hüviyetine de sahip olan Haşim'in poetikasına bakıldığında da sembolist şiirin ulaşmaya çalıştığı bütün imkanları aradığı, onlara ulaşmaya çalıştığı görülür. 

        Türk edebiyatında bu iki önemli ismin dışında sembolizme dair bir literatür taraması yapıldığında Abdullah Cevdet (ö. 1932), Mahmut Sadık (ö. 1930) gibi yazarların sembolizme dair yüzeysel yazılarına rastlandığı gibi sembolizmin felsefi ve estetik temellerine derinlemesine vakıf oldukları anlaşılan yazarların teorik, eleştirel, bilimsel değerlendirmelerine de rastlamak mümkündür. 

        Sonuç olarak sembolizm kaynağından doğrudan beslenen Cenab Şahabeddin ve Ahmet Haşim gibi şairlerin; Hüseyin Cahit (ö. 1957), Ahmet Rasim (ö. 1932) ve Ali Canip Yöntem (ö. 1967) gibi yazarların eserleri ve yazıları dışında sembolizmin Türk edebiyatındaki seyri belli bir zümre, nesil, silsile şeklinde takip edilmeye imkan verecek bütünlükten uzak ve bireysel çalışmalar halinde kalmıştır.

        YAZAR

        Mesut Koçak