Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Sinema Nedir?

        Film, beyaz perde ve yedinci sanat olarak da adlandırılır. Önceden belirlenmiş bir senaryoya göre görüntülerin bir kaydedici araç vasıtasıyla kaydedilmesi; kurgu, seslendirme ve efekt gibi işlemlerden geçirildikten sonra bir perde veya ekran üzerinde yansıtılarak hareket oluşturulması şeklinde, teknik ve sanatsal bir üretim faaliyetidir. En basit tanımıyla sinema, hareketli görüntüler sanatıdır.

        Gösterilen ilk filmler; 'İşçilerin Lumiere Fabrikasından Çıkışı', 'Trenin Gara Girişi', 'Duvarın Yıkılışı' gibi olayları kaydetmekle yetinen belge niteliğindeki filmlerdir. 1895'te Lumiere Kardeşler'in "cinematoghraphe" adını verdikleri aygıtla halka açık ilk film gösterimini yapmalarıyla başlayan sinema, geçen yüzyıl boyunca bünyesine ses, renk, müzik ve dijital efektleri eklemiş, sinema perdesinden dijital ortama taşınarak büyümüş ve zenginleşmiştir. İlk sinema filmleri, hayata dair gerçek görüntülerin kamera aracılığıyla kaydedilmesi şeklinde belgesel tarzda olsa da zamanla senaryo ve oyunculuğun devreye girdiği kurmaca filmler sinema anlatısına hakim olmuştur.

        Birçok sanat dalı tek bir sanatçının bireysel yaratıcı faaliyetiyle oluşturulabilirken sinema sanatı ve tekniği ekip çalışması gerektiren çok sayıda alt uzmanlık alanı içerir. Bunların başlıcaları senaryo, kamera, kurgu, efekt, oyunculuk, ışık, kostüm, sahne düzenlemesi (mizansen), seslendirme ve müziktir. 

        Edebiyat, resim, müzik, dans ve tiyatro gibi binlerce yıllık bir süreçte şekillenmiş klasik sanat dallarına ait birikimi yeni aygıtın imkanları ve sınırlılıkları çerçevesinde yeniden şekillendiren sinemacılar, 20. yüzyılın en etkin ve popüler sanat biçimini yaratmışlardır. Sinema sanatı teknik ve estetik olarak ilerleyip daha geniş kitlelere ulaşmaya başladıkça bu yeni sanatın amacı, özü ve işlevi üzerine tartışmalar da ortaya çıkmıştır. Görüntünün ontolojisi, sinemanın gerçeklikle ilişkisi, görüntünün anlamı ve temsil ettikleri konusunda farklı görüşler çoğalmış, kimi zaman sinemanın diyaloğa yaslanması gerektiği kimi zamansa minimal ve görsel bir dilden vazgeçmemesi gerektiği savunulmuştur. Her koşulda sinema, içinde yeşerdiği toplumun dinamiklerinden ayrı düşünülemeyen, onunla birlikte şekillenen ve onu da şekillendiren bir sanattır.

        Yedinci sanat olarak da anılan sinema, imgenin ya da gerçeğin izleyicideki kalıntısıdır. Sinema seyirciye göremediğini gösterme, hissettirme ya da görünenin ardındaki görünmeyen anlamı sezdirme gibi farklı işlevleri üstlenen; kimi zaman ideolojik bir aygıt, düşünce aktaran ya da propaganda yapan bir araç olarak görülür. Tarihin, kültürün ögelerini içererek kendi kültür ve gerçekliğini inşa eden, insanı anlatan ve gözlemleyen, insanın iç bunalımlarını açığa vurup işleyen, duygulandıran, düşündüren kimi zamansa zıtların diyalektik mücadelesi olarak görülen bir sanat biçimi olmuştur. Sinema kuramları ve akımları da bütün bu unsurların farklı yorumuna dayalı olarak oluşturulmuştur. Sinemanın estetik ve psikolojisiyle ilgilenen, sinemayı kendi grameri ve sözdizimiyle birlikte bir dil, montajla çarpıcı etki uyandıran bir biçem olarak ele alan kuramcı ve düşünürlerin yanı sıra, sinemanın arzu ve haz oluşturma işlevi üzerinde duran; sinemanın karnavalesk bir estetik sunduğunu, seyirciyi dünyanın "sine-göz" ile keşfine davet ettiğini düşünen; film ile dil arasında analoji kurup filmi şiirsel kullanımıyla öne çıkaran; sosyolojik şiirselliği savunan ya da filmin rüya olma metaforunun kendisi, büyülü bir uzamın devamı ve bilinçli bir rüya hali olduğunu ileri süren pek çok sinema kuramcısı olmuştur. 

        19. yüzyıldan bugüne klasik, modern ve postmodern dönüşüm geçiren sinema, temelde "görsel bir dil" olma vasfını yitirmemiştir. Sıradan, gündelik olayların kaydıyla başlayan, türlerin varlığıyla genişleyen, teknolojinin hız tanımadığı bu çağda her saniye dönüşmeye devam eden sinema, kurguyu anlatan ya da gerçeği ortaya koyan görsel bir ortamdır. 

        Son zamanlarda, özellikle dijitalleşmeyle birlikte ortaya çıkan yeni platformların sinemayı öldürdüğü yoğun şekilde tartışılsa da karanlık bir odada aynı ışıklı ekrana bakıp hayallere, gerçeğin iz düşümlerine yahut yeni bir gerçekliğe dalmak, gözetlemek ihtiyacı hiçbir zaman dinmeyeceği, sinemanın yedinci sanat olarak varlığını sürdürmeye devam edeceği de ifade edilmelidir. 

        YAZAR

        Şükrü Sim