Zihinsel Gelişim Bozuklukları nedir?
Çocukluk döneminde başlayan ve zihinsel zorlukların yanı sıra, kavramsal, sosyal ve gündelik yaşam pratiğinde yaşanan zorluklarla karakterize bir nörogelişimsel bozukluktur. Genel zihinsel becerilerde üç temel boyutta uyumu güçleştiren bozulmaları içerir. Bu boyutlar kişinin günlük yaşamdaki görevlerin üstesinden gelmedeki yeterliliğini yansıtmaktadır. Kavramsal boyut, bellek, mantık yürütme, genel bilgi, dil, okuma-yazma ve matematik becerileriyle ilişkilidir. Sosyal boyut, bireyin kişiler arası iletişim, arkadaşlık ilişkileri kurma ve sürdürme, empati, sosyal yargılama becerisi ve benzer alanlardaki kapasitesini temsil etmektedir. Pratik boyut ise öz bakım, sağlık, günlük rutinler, iş ve okulla ilgili görevlerin düzenlenmesi, paranın kullanımı, boş zaman etkinlikleri gibi alanlarda kendini yönetebilme becerilerini kapsamaktadır.
Daha önce 'zeka geriliği' ya da "zihinsel gerilik" (mental retardasyon) olarak isimlendirilen bu bozukluk için, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nın son sürümü olan DSM-5'le birlikte zihinsel gelişim bozukluğu/zihinsel engellilik (intellectual developmental disorder/intellectual disability) terimleri kullanılmaya başlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü'nün yayımladığı Uluslararası Hastalıkların Sınıflandırılmasının son sürümü ICD-11'de de benzer bir değişiklik yapılmıştır. Terminolojideki bu değişimin temel gerekçesi, kullanılan dilde, bu zihinsel koşula sahip bireyleri etiketleme potansiyeli taşıyan olumsuz çağrışımı ortadan kaldırmak olmuştur. Ayrıca, bozukluğun en yaygın kullanılan iki tanısal sistemde de nörogelişimsel bozukluklar kategorisi altında sınıflandırılıyor olması, bu engellilik durumunun gelişimsel bir sağlık sorunu olduğunun vurgulanması açısından önem taşımaktadır.
DSM-5'te, zihinsel gelişim bozukluğu tanısı koymak için karşılanması gereken üç ölçüt belirtilmiştir. Bunlardan ilki, zihinsel işleyişte klinik değerlendirme ve standardize edilmiş zeka testleri ile de doğrulanmış bir bozulmanın olmasıdır. Zihinsel işleyişteki bu bozulmanın mantık yürütme, yargılama, sorun çözme, plan yapma, soyut düşünme, akademik ve yaşantısal öğrenme gibi alanlarda kendini göstermesi beklenmektedir. İkinci ölçüt uyuma yönelik işlevsellikte bozulmanın ortaya çıkmasıdır. Bu bozulma, kişinin yaşı ve sosyokültürel özellikleri gereği kendinden beklenen düzeyde bağımsız davranabilme ve sorumluluk alma becerisi göstermesine engel olacak düzeydedir. Ayrıca, tanı için, bu bozulmaların çocuklukta başlamış olması gerekmektedir.
Zihinsel gelişim bozukluğunun etiyolojisinde doğum öncesi (annedeki metabolik sorunlar, hamilelikte toksik maddelere maruz kalınması, enfeksiyonlar, fetüsün gelişimini etkileyen etkenler vb.), doğum sırası (doğumdan önceki 1 hafta ile doğum sonrasındaki 4 haftayı kapsayan zaman diliminde oluşan enfeksiyonlar, oksijen yetersizliği nedeniyle hipoksik/iskemik hasar, erken doğumun yol açtığı komplikasyonlar vb.) ve doğum sonrası (enfeksiyonlar, toksine maruz kalma, merkezi sinir sistemi tümörleri, kazalar vb.) etkenler rol oynamaktadır.
Zihinsel gelişim bozukluğunun değerlendirilmesinde standardize edilmiş zeka testleri kullanılmaktadır. Normal evrenin yaklaşık iki standart sapma ya da daha fazla altında kalan zeka bölümü (ZB) puanları (yaklaşık 70 ve altı) zihinsel engelliliğe işaret etmektedir. Ancak DSM-5 ile birlikte zeka bölümü puanını temel alan bu değerlendirmenin tanı ölçütü olarak kullanılmasından vazgeçilmiştir. Tanının kesinleştirilmesi için klinisyenler tarafından zekanın üç boyutunun (kavramsal, sosyal, pratik) değerlendirilmesi ve zihinsel bozulmanın günlük yaşamı sürdürmek üzere gereken genel zihinsel beceriler üzerindeki etkisinin saptanması gerekmektedir. Özetle tanının koyulmasında, tek başına zeka bölümü puanını ölçüt almak yerine, uyuma yönelik işlevsellik dikkate alınmaktadır.
Zihinsel gelişim bozukluğu genel toplumun yaklaşık yüzde 1'nde görülmektedir; yaygınlığı ise yetişkinlere kıyasla çocuklarda daha yüksektir. Bunun olası nedenleri, zihinsel gelişim bozukluğu olan bireylerin daha kısa süre yaşaması ya da okulla ilişkili zorluklar nedeniyle çocukluk döneminde kliniğe başvuru oranının daha yüksek olması olabilir. Kronik bir rahatsızlık olarak nitelendirilen zihinsel gelişim bozukluğu, sıklıkla depresyon, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve otizm spektrum bozukluğu ile birlikte görülmektedir. Ayrıca, zihinsel gelişim bozukluğu tanısı alan kişilerin nörogelişimsel etkenler, iletişimde yaşadıkları zorluklar ve sosyal yalıtım nedeniyle psikolojik bozukluklar açısından normal evrenden daha yüksek risk taşıdıkları rapor edilmektedir.
YAZAR
Ilgın Gökler Danışman