Uluslararası veya küresel pazarlar içinde işletmecilik faaliyetlerinin yönetilmesine ilişkin geniş bir alanı ifade eder. Farklı tanımlar olmakla birlikte, uluslararası işletmecilik, firmaların kendi ulusal sınırları dışında sahip oldukları veya kontrol ettikleri katma değer yaratılan faaliyetlerine odaklanır. Uluslararası işletmecilik, aynı zamanda hukuk, ekonomi, sosyoloji, davranış bilimi, psikoloji, sosyal antropoloji, dil bilimi, tarih ve coğrafya gibi diğer sosyal ve toplum bilimleri ile de ortak yönleri olan ve bu alanlar ile disiplinler arası çalışmaya uygun bir işletmecilik alanıdır.
Oldukça çeşitlilik gösteren uluslararası işletmecilik (ticaret ve yatırım) işlemleri, ihracat veya ithalat faaliyetleri, lisans anlaşmaları, teknik yardımlaşma anlaşmaları, anahtar teslimi projeler gibi sözleşmeye dayalı faaliyetler olabileceği gibi daha yuksek düzeyde kaynak bağlanmasını gerektiren mülkiyet edinilmesine yol açan faaliyetler de olabilir. Örgütlerin yurtdışına doğru genişlemesine yolaçan mülkiyete bağlı stratejiler, uluslararası işletmeciliğin çok önemli bir kısmını oluşturur ve doğrudan yabancı yatırım adı altında incelenir.
İşletme genel merkezinin olduğu ülke dışında bir veya birden fazla ülkede faaliyet gösteren firmalar çokuluslu şirket olarak tanımlanmaktadır. Çoğu zaman bu tür firmalar yabancı sermayeli olduklarını ön plana çıkarmadıklarından, bunların gerçek kökenini bilmek zor olabilir. Çokuluslu şirketlerin yabancı ülkelerdeki faaliyetleri genellikle doğrudan yabancı yatırımlar aracılığı ile olmakla beraber burada portföy yatırımlarından da bahsetmek gerekir. Portföy yatırımları ile doğrudan yabancı yatırımlar arasında önemli farklılıklar vardır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları yapan çokuluslu şirketler sermaye yatırımı yapıp risk alma, yönetim ve organizasyonel deneyimlerin transferi veya geliştirilmesi, teknoloji transferi, örgütsel değer ve kültürel normların transferi gibi oldukça karmaşık olan faaliyetlere girerken portföy yatırımlarında yatırımcı firma, sadece finansal kaynağın transferi ile sınırlı kalmakta olup yönetme ve karar mekanizmasında yer almamaktadır.
Doğrudan yabancı yatırımlar aracılığı ile girilen pazarlarda yabancı çokuluslu bir şirket, belirli kaynaklarını (sermaye, teknoloji, bilgi ve yönetsel yetenekler gibi) yeni kurduğu şirkete (bağlı şirket) transfer etmek durumundadır. Bazen bu yatırımlar temelden başlanarak yapılan yatırımlar (greenfield), bazen de mevcut bir firmanın veya iktisadi devlet teşekkülünün satınalınması şeklinde gerçekleşir. Gerek temelden başlanarak yapılan yatırımlar gerekse satınalma veya birleşme şeklinde yapılan yabancı sermaye yatırımları tam mülkiyetli (%100 yabancı) veya mevcut bir yerli şirket ile ortaklık şeklinde (ortak girişim) olabilir. Her iki pazara giriş stratejisinin de evsahibi ülke, sektör, yerli ortaklar ve yabancı çokuluslu şirketler için çok farklı etkileri olacaktır. Bu stratejik kararı etkileyen ülke düzeyinde, sektör düzeyinde ve firma düzeyinde faktörler vardır. Yeni girilen ülke hakkında algılanan politik risk, ülke pazarının potansiyeli, ilgili ülkede devletin sağladığı teşvikler veya yabancı yatırımcıya yönelik düzenlemeler, girdiler konusunda mukayeseli avantaj ve girdilerin kalitesi gibi faktörler ülke düzeyinde bu kararı etkileyecek faktörlere örnektir. Firma düzeyinde ise çokuluslu şirketin büyüklüğü ve kaynakları, yeni ülke hakkındaki bilgi birikimi ve önceden deneyiminin olup olmayışı, risk alma eğilimi, ortak girişimlere küresel olarak nasıl baktığı gibi faktörler rol oynayacaktır. Sektör düzeyinde ise sektörün emek yoğun veya sermaye yoğun oluşu, sektördeki firmaların sayısı ve rekabet durumu gibi faktörler dikkate alınacaktır.
Çokuluslu şirketler çeşitli saiklerle yeni bir pazara girişte tam mülkiyete dayalı bir yapıyı tercih etmeyip ortak girişim şeklindeki bir yapıya yönelebilirler. Ortak girişimler, mülkiyetin çoğunluğunun yabancı çokuluslu şirkete ait olduğu (%51 ve yukarısı fakat %100 den az), yerli ve yabancı firmaların payının eşit olduğu (%50-%50) veya çoğunluğu yerli firmaya ait (%51 ve üzeri fakat %100 den az) olduğu düzenlemeler ile ortaya çıkabilirler. Bu konuda literatürde üst ve alt limitin ne olması gerektiği konusunda tam bir anlaşma olmamakla beraber %10 gibi bir kesilme noktası kullanılmaktadır. Çokuluslu şirketlerin yerli firmalar ile iş ortaklıklarına girmesinde ülkedeki yasal düzenlemeler, çokuluslu şirketin bilgi eksikliği düzeyi ve pazarı tanımaması, politik veya yatırım riski gibi faktörler rol oynayabilir. Bu faktörlerin dışında ülke, sektör ve çokuluslu şirketlerin kendi iç dinamikleri düzeyinde birçok faktör daha rol oynayacaktır. Ortak girişimlerin yönetilmesi genel olarak ortakların (yabancı ve yerli) önceden yaptıkları bir sözleşme üzerinden gerçekleştirmekle beraber uygulamada bu tür ortaklıkların yönetilmesinin karmaşık olduğu gözlenmektedir.
Çokuluslu şirketler, uluslararası işletmeciliğin en önemli aktörleri arasındadırlar. Her ne kadar uluslararası ticaret ve ortaklıkların tarihi çok eski olsa da, öncül çokuluslu şirketler genel olarak Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarında kolonileri olan ülkelerin bu kolonilerdeki ticari ve sınai faaliyetleri organize etmek için kurdukları şirketler olduğu kabul edilir. Sonraki zamanlarda özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerikan ve Avrupa kökenli şirketler, daha sonraki yıllarda ve 1980'lerde, Japon çokuluslu şirketlerinin de katılımı ile dünya üzerinde üç ticari bloktan (triad) ortaya çıkan çok uluslu şirketler küresel pazarda görülmeye başlandı. Her ne kadar 1960 ve 1970'lerde üçüncü dünya çok uluslu şirketlerinden de bahsedilmekteydi ise de, bunlar genellikle gelişmekte olan ülkelerin çok uluslu şirketlerinin diğer gelişmekte olan ülkelere yatırım yapan, ve genellikle ortak girişimlerde bulunan şirketleriydi. 2000'li yılların başından itibaren yeni tür diyebileceğimiz ve eskiden gelişmekte olan ülke olarak tanımlanan fakat daha sonraki yıllarda ise yükselen pazarlar olarak tanımlanan ülkelerden çokuluslu şirketler bölgesel ve global pazarda yer almaya başladı. Bu şirketlerin pazara giriş saikleri ve stratejileri, gelişmiş ülke çokuluslu şirketlerinden birçok anlamda farklılıklar arz etmektedir. Bu sirketlerin bir kısmı ileri teknoloji üretiminde rol oynadığı gibi geliştirdikleri insan kaynaklari altyapısı ile de gelişmiş ülke çok uluslu şirketlerinin yükselen pazar veya gelişmekte olan ülkelere bazı araştırma geliştirme projelerini yerleştirmelerine imkan sağlamaktadırlar.
Uluslararası işletmecilik, araştırma konuları ve eğitim müfredatı olarak sürekli büyük çok uluslu şirketleri konu almaz. Uluslararasılaşma, küçük ve orta ölçekli firmalar için de aynı şekilde geçerli ve önemlidir. Küçük ve orta boy firmalar, bazen kuruluştan itibaren küresel nitelikte olmakta ve diğer çok uluslu şirketlerin uluslararasılaşma modellerine benzer bir şekilde uluslararasılaşmaktadır. Bununla birlikte, küçük olmalarının uluslararasılaşmada bazi farklılıklara yol açtığı da belirtilmelidir. Bu yönü ile uluslararası işletmecilik, küçük ve orta boy işletmelere yönelik olarak girişimcilik, pazarlama, elektronik ticaret ve dijital platformlar ile kesişen alanlara sahiptir.
Özellikle gelişen bilişim teknolojileri ve iletişim ağları, çokuluslu şirketlerin küresel fabrika konseptine doğru evrilmelerini sağlamıştır. Bu konseptin içinde çokuluslu şirketlerin global faaliyetlerini global veya bölgesel piyasalara yayma modeli icinde küçük ve orta boy firmalarin tedarikci olma, offshore faaliyetleri ile global fabrika konseptini destekleme, ve hatta çokuluslu şirketin AR-Ge faaliyetinin belirli bir kısmını üstlenme gibi rolleri de vardır. Tüm bunlar, uluslararası işletmeciliğin sürekli evrilen ve aynı zamanda değişik ülke, kültür, hukuk sistemi, teknolojik altyapı ve eğitim sistemleri içinde faaliyet gösteren firmaların faaliyetlerini kapsadığını gösterir.
Uluslararasi işletmecilik fonksiyonel açıdan ise uluslararası işletme, çokuluslu işletme veya küresel (global) işletme şeklinde faaliyet gösteren firmaların faaliyetlerini, stratejilerini, pazarlama ve insan kaynaları yönetimini, tedarik zinciri kurma ve dağıtım faaliyetlerini, finansal yönetim, hukuk, muhasebe fonksiyonları gibi bir firmanın yönetiminde yer alan fonksiyonlari kapsayan bir yapıya sahiptir. Uluslararası işletmecilik aynı zamanda genel merkez ve bağlı şirketler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi, bağlı şirketler arası iletişim ve koordinasyon, küresel ve bölgesel stratejileri belirleme, gerekli sistemleri geliştirme ve yerel ortama uyarlama, yeni iş modelleri ortaya çıkarma ve bağlı firmaların faaliyetlerinin yönetilmesi ve denetlenmesi gibi çok geniş bir yelpazede yer alan faaliyetleri kapsar.
YAZAR
Mehmet Demirbağ