Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Zeka (Psikoloji) Nedir?

        En kabul edilebilir yönüyle zeka, "dünyayı anlama, mantıklı ve soyut düşünme, öğrenme, zorluklarla karşılaşıldığında kaynakları etkili kullanma ve eldeki bilgiyi çevreyi yönetmek için kullanma" kapasitesidir. Farklı kültürlerde farklı zihinsel yetilerin daha önemli görülmesinden kaynaklı zekanın genel bir tanımı üzerinde psikologlar arasında uzlaşı sağlamak kolay görülmemektedir. Bireyselliğe vurgu yapan batılı kültürlerinde "kategoriler oluşturma" ve "mantıklı şekilde tartışma" yeteneği zeka olarak tanımlanırken toplulukçu doğu kültürlerinde "anlama" ve "birbiriyle ilişkilendirme" yetileri zeka tanımında ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle, yıllardır psikologların zekayı tanımlamak için sarf ettikleri yoğun çaba anlaşılır ve değerlidir. Zekanın kültürel tanımının yanı sıra genetik altyapısının bulunması ve bireysel geçmiş deneyimlerle ilişkili olması nedeniyle günümüze kadar zekayı tanımlamaya çalışan psikologların çok sayıda zeka tanımı yapmalarına, zekanın farklı boyutlarını daha öne çıkarmalarına ve çok sayıda zeka kuramları geliştirmelerine yol açmıştır. Bireyin geçmiş deneyimlerinden bağımsız, kültürel farklılıkları dikkate alan ve genetik etkenleri kapsayıcı şekilde açıklayan bir zeka tanımı yapma kolay değildir. 

        Zekanın tanımı yapılırken farklı kuramcıların zekanın farklı yönlerine vurgu yaptığı dikkat çekmektedir. Zeka konusunda önemli çalışmaları bulunan Lewis M. Termann (ö. 1956), "soyut düşünme becerisidir" derken klasik davranışçı yaklaşımın kurucuları arasında bulunan Edward L. Thorndike (ö. 1949) "öğrenme ve sorulara cevap verme yetisidir" şeklinde bir tanım yapmaktadır. Zeka testleri geliştirenlerin öncülerinden biri olan Wechsler ise zekayı "kasıtlı olarak hareket etme, rasyonel düşünme ve çevresi ile etkin bir şekilde başa çıkma kapasitesi" olarak tanımlamıştır.

        Yirminci yüzyılın başlarında Charles Spearman (ö. 1945) zeka için tek bir genel unsurun varlığını kabul etmiş ve bunu da "G Faktörü" olarak tanımlamıştır. Bu genel zeka faktörü, zekanın her alanındaki performansın birleşiminden oluşmaktadır ve zeka testlerinde ölçülen genel zeka düzeyini belirtmektedir. Zeka konusunda çalışmalar arttıkça zeka tanımı ve değerlendirmesine ilişkin yöntem farklılıklarında da değişiklikler gözlenmiştir. Zekayı tek bir oluşum olarak görmekten ziyade, farklı zeka tiplerini içeren çok boyutlu bir zeka kavramından söz edilmektedir. İlk olarak, yirminci yüzyılın ortalarında Raymond Catell (ö. 1998) tarafından bahsedilen "akıcı ve kristalize zeka", akıl yürütme, bilgi işleme kapasitesi, yaşam deneyimi içerisinde öğrenilen bilgi ve beceri ve sorunları çözme yetisi şeklinde tanımlanmaktadır. Bir dizi sayıyı hatırlarken ya da bozulan bir radyonun nasıl tamir edileceğini anlatırken akıcı ve kristalize zekayı kullanırız. Yaşam deneyimi zenginliğine sahip ileri yaştaki bireylerde özellikle kristalize zekanın belirgin şekilde ön plana çıktığı söylenebilir. 

        Psikolog Howard Gardner'in 2000 yılında ileri sürdüğü "Çoklu Zeka Kuramı" zekanın tek ve baskın bir yetenek olmadığını, çok sayıda ve farklı boyutlarda yetilerin değerlendirilmesi gerektiğini ve sadece ölçümlenen bir zeka katsayısıyla (intelligence quotient, IQ) zeka düzeyinin belirlenemeyeceğini ileri sürmektedir. Mantıksal-matematiksel zeka, uzamsal zeka, sözel zeka, kinestetik zeka, müziksel zeka, içsel zeka, sosyal zeka, doğasal zeka ve varoluşsal zeka bu kuram çerçevesinde ele alınan çoklu zekanın boyutları arasında yer almaktadır. Bireyin zekası bahsi geçen her bir zeka türü düzeyinin belirlenmesi ile değerlendirilir. Mantıksal-matematiksel zeka, sorun çözme ve bilimsel düşünme yeteneğini içerir. Uzamsal zeka, farklı şekilleri bir araya getirme ve görselleştirme yeteneği olarak adlandırılır. Sözel zeka, bir dili kullanma ve kendini ifade etme yeteneğidir. Kinestetik zeka, bir sorunu çözmek için bedenin kullanılmasını içermektedir. Müziksel zeka, bireyin müzik yoluyla kendini anlatma becerisidir. İçsel zeka, kişinin kendisi ile ilgili farkındalığı ve kendisini anlama yeteneği ile ilgilidir. Sosyal zeka, kişinin çevresindeki bireyleri değerlendirerek ve onların duygu ve düşüncelerini anlama yeteneğidir. Doğasal zeka, doğadaki canlıları tanıma ve doğadaki mevcut dengeyi anlama yetisidir. Varoluşsal zeka, sonsuzlukla ilgili sorunlar üzerine düşünme olarak tanımlanır. Kuramda bahsedilen bu zeka türleri, Gardner'a göre birbiri ile ilişki içerisindedir. 

        Zeka konusunda çalışmaları bulunan Sternberg, genel zeka testlerinin özellikle bireylerin kariyer başarısını değerlendiremediği savından hareketle "pratik zeka" tanımını yapmıştır. Buna göre, diğerlerinin davranışlarını gözleme yoluyla öğrenilen ve günlük yaşamdaki sorunların çözümüne ilişkin çeşitli teknikler kullanma yeteneği pratik zekadır. 

        Zeka konusunda son yıllarda sıklıkla araştırmalarda ön plana çıkan "duygusal zeka", kendisinin ve diğer insanların duygularını anlama, ifade etme ve duyguları düzenleme becerisidir. Diğer bir deyişle duygusal zeka, diğerlerine karşı empati duymanın, öz-farkındalığın ve sosyal becerilerin temelidir. Diğer insanların duygularını anlama ve kendisine ilişkin öz farkındalığın olması duygusal zekası güçlü olan bireylerin insan ilişkilerinin güçlü olmasını açıklamaktadır. Geleneksel zeka testlerinden ortalama puan alan birinin kariyerinde neden oldukça başarılı olabileceğini açıklamaya duygusal zeka kavramı yardım edebilir.

        YAZAR

        Emre Şenol Durak