TÜRKSAM Başkanı Dr. Sinan Oğan'dan Habertürk'e açıklamalar
TÜRKSAM Başkanı Dr. Sinan Oğan'dan Habertürk'e açıklamalar. Habertürk'ten Eren Eğilmez'in sorularını yanıtlayan Dr. Oğan, "Cehennemin kapısı nedir dendi? Bunu kim nasıl isterse öyle yorumlasın dedim. Benim ilk ortaya koyduğum şartlar HDP'nin yani cehennemin, Türk siyasetinin cehennemin HDP'dir. HDP'nin dışarı çıkarılması cehennemin kapılarını kapatmaktır. Siz bunu AK Parti'yi iktidardan götürmek olarak algılayabilirsiniz, saygı duyarım. HDP'nin çok istediği kilit rolden arındırılması. Artık asla HDP bir kilit olamayacak. Biz Allah'a şükür onu kapattık" diye konuştu. Oğan, "2028 seçimlerinde aksilik olmazsa Rabbim ömür verirse daha bağımsız kimlikle Türk milliyetçilerin ortak adayı olmak isterim" ifadelerini kullandı
TÜRKSAM Başkanı Dr. Sinan Oğan'dan Habertürk'te Eren Eğilmez'in sorularını yanıtladı. Dr. Oğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"TÜRK MİLLİYETÇİLERİ KİLİT OLDU"
Biz 3 sene önce ortaya hedef koyduk. Dedik ki, '2023 seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılındaki seçimlere HDP ve birtakım bölücü emellere sahip siyasiler, seçilecek Cumhurbaşkanlığı üzerinden etkili olup, bunu baskı üzerinden uygulayıp, örneğin Suriye'deki yapılanmada Cumhurbaşkanının kararlarını etkilemeye çalışacaklardır'. HDP ve türevleri 2023 seçimlerinde kilit olmak istiyorlardı. Ben bir Türk milliyetçisiyim. Biz bunu bozabiliriz diye düşündük. Türkiye'de siyaset çok pahalı bir iş. Geniş koalisyonların bir araya gelmesiyle neticeye varabiliyor. Yüzde 50+1 almak kadar önemli bir şey var, o da kilit olmak. 3 sene önce bir yerel kanala, İzmir'de şu mesajı verdik; "Eğer Türk milliyetçisi bir isim aday olursa biz aday olmayacağız, kayıtsız şartsız destekleyeceğiz. Yok eğer çıkmaz ise, sol ve muhafazakar kitlenin arasında bir yarış olacaksa, her iki taraf da Türk milliyetçilerini kendi arkalarında yedek güç olarak görecekse, buna itiraz edeceğiz ve çıkıp aday olacağız" dedik. Zafer Partisi başta olmak üzere oturduk, konuştuk ve ittifak oluşturduk. Son 1,5 ay kala bağımsız adaylığımız ittifak adaylığına dönüştü. 3 sene önce HDP'yi kilit olmaktan çıkarıp biz olacağız dedik. HDP başarısız olduğunu ifade etti. Türk milliyetçileri kilit olmasaydı HDP kilit olacaktı. Türk milliyetçileri bu seçime damga vuracak dedik ve damga vurdu. Belirleyen olacağız dedik ve oldu.
"SEÇİMİ İKİNCİ TURA BİZ BIRAKTIK"
Biz ifade ettiğimiz her şeyi gerçekleştirdik. İkinci turun belirleyicisi olduk, HDP'yi belirleyici olmaktan çıkaracağız dedik. Biz tarafsız kalacağız demedik. Oturup, düşündük, tartıştık. Arkadaşlarımızla, tabanımızla istişare ettik. Biz geleceğe dönük de siyaset yapmak istiyoruz. Millet İttifakı'nda ben geleceğe dönük siyasi yatırım yapamam. Bana ne CHP tabanı ne de HDP tabanı oy verir. Sağ siyaset Cumhur İttifakı'nda. Kısıtlı imkanlarla ulaşabilecek en başarılı noktaya ulaştık. Benden daha fazla üzerinde mutabakat sağlanan bir aday olsaydı ben çekilirdim. Ben Türk siyasetinde milliyetçilerin örselenmesini, ikinci planda kalmasını hiçbir zaman doğru bulmadım. Birkaç partiye bölünmesini de doğru bulmadım. Ben Türk siyasetinin daha milliyetçi bir noktada olmasını istedim. Cumhurbaşkanı adayı olmasaydım, siyasette geleceğe dönük çalışmalarımı devam ettirirdim. Seçimin sonucu değiştir. Seçim 1. turda Cumhurbaşkanı Erdoğan lehinde biterdi. Seçime ikinci tura biz bıraktık. Kaderin cilvesine bakın ki beni daha çok CHP'liler linç ediyor. Ben Muharrem İnce gibi sizin sizin kumpaslarıyla çekilseydim seçim zaten birinci turda bitecekti. Hiç mi siyasetten anlamıyor bunlar. Öyle tehditler, saldırılar aldım ki, bazı şeyleri söylemek istemiyorum.
"SİNAN OĞAN DEVLET ADAMIDIR"
Birinci turda seçimin bitmesini bizim adaylığımız engellemiş olmasına rağmen AK Parti cenahından bir eleştiri almadım. Önceden anlaşmış falan da değiliz. Normalde Cumhur İttifakı'nın beni linçlemesi lazımdı. Beni seçimin ikinci turda bir şans daha kazanan Millet İttifakı linçliyor. Sinan Oğan gündelik siyasetçi değildir; Sinan Oğan devlet adamıdır. AK Parti'den, CHP'den davet geldi gitmedim. İYİ Parti ve Zafer Partisi'ne gidebilirdim. Önümüzde devleti krize sokmayla ilgili bir sıkıntı vardı. Biz bütün imkanlarımızla yüklenip Millet İttifakı'nı kazandırsaydık, o zaman ne olacaktı? Parlamento çoğunluğu Cumhur İttifakı'nda, Cumhurbaşkanı Millet İttifakı'nda olacaktı. Sayın Kılıçdaroğlu bütçeyi Meclis'e gönderdi, reddedildi ne olacaktı? Kriz. Dolar ertesi gün 50 lira olacaktı. Biz dün ne söylüyorsak bugün farklı bir şey söylemiyoruz. Cumhur İttifakı ile koltuk pazarlığı yapmadık. Sayın Cumhurbaşkanımıza önşartsız gittim. İlkeler bazında konuştuk. Hepsi de birer ikişer gerçekleşiyor. 20 senedir eleştirdiğimiz iktidarla bu ülkenin istikrarsızlığa sürüklenmemesi adına karar vermişsek bu tamamıyla ülkem krize girmesin diye. Türkiye'de bu sistem, kurumlar daha oturmadı. Ben Türkiye'yi krize sokan adam niye olayım? O sebeple bu kararı aldığımızda temel şartımız ve endişemiz olur da Millet İttifakı seçimi kazanırsa, 1. turda becereksizliği yüzünden, farklı saiklerle adaylar tespit ettiği yüzünden parlamentoyu kaybettiği içindir. Sen parlamentoyu alamamışsın, dersine çalışmamışsın. İkinci turda Türkiye'yi krize sokacak karara yardımcı olmamı istiyorsun. Kusura bakma Sinan Oğan devlet adamıdır.
"NASIL YÖNETECEKSİNİZ" DİYE SORDUM"
Sayın Kılıçdaroğlu ile biz görüştük. Sayın Erdoğan'la görüşmeden önce. Ben sayın Mansur Yavaş ve sayın Kılıçdaroğlu ile yemek yedik. O yemekte şunu sordum 'Parlamante çoğunluğu sizde değil, bu ülke krize girer, nasıl aşacaksınız?' Sayın Kılıçdaroğlu beni ikna edecek cevap veremedi. Parlamento çoğunluğunu alsaydı Millet İttifakı HDP'den bağımsız bir yapı oluşturabilirdi. Sen parlamento çoğunluğunu alamamışsın. Tek başına bu bile sayın Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı'ndaki genel başkanların tamamının istifa etmesi için yeterli sebeptir. Çoğunluğu alamıyorsanız şapkanızı önünüze koyun tez zamanda o koltukları başkalarına bırakın. Parlamentoyu alamamak beceriksizlik demek. Bizim faiz sebep, enflasyon sonuç politikasından vazgeçelip, küresel ekonomik sistemlerle uyumlu politikalara geçilmeseydi. Sayın Mehmet Şimşek'in gelmesi, sayın Merkez Bankası Başkanı gelmesi, Cevdet Yılmaz'ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türkiye'nin güven telkin edeceği kadrolardır. Bu acı reçeteyi göğüslemek zorundayız, başka yolu yok. Şimdi yanlıştan dönüldü, doğru yola sapıldı. Bunun neticesini inşallah 1 sene içinde alacağız. İlk 6 ay biraz sıkıntılı geçecek. Ama daha sonra bu politikalar istikrarlı uygulamaya devam ederse neticeyi alacağız.Mısır'la biz niye hala kavgalıyız diyorduk, bakın bugün büyükelçi ataması yapıldı. Göçmen politikalarında bizim konuştuklarımız hayata geçiyor. Kaçakların bir an önce sığınmacıların bir takvim içerisinde geri gönderilmesi. Sayın Cumhurbaşkanı ve sayın Dışişleri Bakanı da bunu ifade ediyor.
"HDP'Yİ KİLİT OLMAKTAN ÇIKARDIK"
Biz Ümit Bey'le çok eski dostuz. Kendisi ASAM Başkanıydı, ben de orada bir bölüm başkanıydım. Kendisiyle bir balık lokantasında yemek yemiştik. Seçimlerde ittifak kararı almıştık. Hiç kimse bize 'siz bu seçimlerde yanlış yaptınız' diyemez. Biz HDP'yi kilit olmaktan çıkaracağız dedik, çıkardık mı? Evet çıkardık. Biz sayın Özdağ ile 8 ay önce el sıkıştık. Ümit Bey ile bizim dostluğumuz olduğu için bu süreçlerin hepsini konuştuk. Seçimden sonra ATA İttifakı'nı oluşturan sayın genel başkanlarla oturup müzakere ettik. Herkes kendi fikrini söyledi. Sayın genel başkanların tamamına yakını, 'daha vakit var, değerlendirelim, her iki tarafla da görüşelim' dedi. Birçok genel başkan 'sizin kararınızın altına imza atarım' dedi. Sayın Özdağ'ı daha sonra aradım. Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşeceğimi söyledim. Sonrasında buluştuk. Sonra sayın Erdoğan'dan gelen görüşme teklifini kendisine söyledim. Bütün süreci makul ve konuşarak götürdüm. Sayın Özdağ ile en sonunda şu karara geldik, ikinci turda sayın Erdoğan'ı destekleyeceğimi ifad ettim. Kendisi de bakanlık verilirse sayın Erdoğan'ı destekleyeceğini, olmadığı takdirde tarafsız kalacağını ifade etti. En son görüşmemiz buydu. Daha sonra sayın Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı'nı destekleme süreci benim dışımda gelişti.
"HER İKİ BLOĞU DA DOMİNE ETTİK"
Burada sayın Özdağ adına konuşamam. Sonuçlara bakmak lazım. Cumhur İttifakı ile göçmenler konusunda, Afet Bakanlığı konusunda, ekonomik modelde global konuda uzlaştık. Öbür taraf da Anayasa'nın ilk 4 maddesinde uzlaştı. Aşağı yukarı aynı konularda sayın Özdağ da Millet İttifakı ile uzlaştı. Her iki bloğu da domine ettik. Benim açımdan yüzde 5.2 oy alıp, HDP'yi devre dışı yapmak, milliyetçi bloğun genişlemesini sağlamak. Hep milliyetçiler konuşuldu, bölücüler, Kürtçüler konuşulmadı. Türkiye'de herkes milliyetçileri konuştu. Daha ne olmalı ki? Herkesin bir oyun planı vardı. Bizim de oyun planımız vardı. Biz birinci aşamada başarılı olduk. Hedeflerimizin tamamına; hatta daha fazlasına ulaştık. Şimdi ikinci aşama. O da 2028 süreci. Türk milliyetçilerinin birleşmesi ve iktidar olması. Türk milliyetçileri Türkiye'yi yönetmeli. Bu Sinan Oğan da olabilir, başkası da olabilir. Sayın Erdoğan'ın son dönemi. Kendisi de açıkladı. Zaten hukuken son dönemi. Türkiye'de milliyetçi yapı genişliyor. Türk milliyetçileri kadro, entelektüel birikim, ülkeyi yönetme açısından bütün şartlara haiz iken. 2028'de neden Türkiye'yi yönetecek oy kitlesine talip olmasın ki.
"ÇALIŞSALAR SEÇİMİ ALIRLARDI"
Bizim sayın Cumhurbaşkanı ile ilk gün konuşmasında, ben söze girerken herhangi anlamda göreve talip olmadığımı kendisine ilettim. Yok pazarlık yaptı, koltuk aldı vs. Sizin tabanınızdan beklentiler var. Elbette siyaset sonuçta pazarlık meselesidir. Koalisyonlar kurulurken bakanlık pazarlıkları yapılmıyor mu? Millet İttifakı yüzde 1 bile oyu olmayanlara kaç milletvekili verdi? Pazarlık yapılmadı mı? Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı pazarlık değil mi? CHP'li arkadaşlar Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu'nun partisi, Demokrat Parti, Saadet Partisi CHP'den bol keseden milletvekilliği alırken nerelerdeydi? Pazarlığın daniskasıydı, hem de at pazarlığıydı. Hiçbir pazarlık yapmayan Sinan Oğan'ı neden linç etmeye çalıştılar? Çalışacaksınız, öyle klavye başında onu bunu linçleyerek olmaz bu işler. Klavye başlarında harcadıkları zamanı mahallelerde, sandıklarda harcasalardı seçimleri alırlardı.
"CEHENNEMİN KAPILARINI KAPATTIK"
Seçim öncesinde cehennemin kapılarını kapatacağız sözünü çok söyledim. Bana sordular? Cehennemin kapısı nedir dendi? Bunu kim nasıl isterse öyle yorumlasın dedim. Benim ilk ortaya koyduğum şartlar HDP'nin yani cehennemin, Türk siyasetinin cehennemin HDP'dir. HDP'nin dışarı çıkarılması cehennemin kapılarını kapatmaktır. Siz bunu AK Parti'yi iktidardan götürmek olarak algılayabilirsiniz, saygı duyarım. HDP'nin çok istediği kilit rolden arındırılması. Artık asla HDP bir kilit olamayacak. Biz Allah'a şükür onu kapattık. Beni eleştirdiğim Cumhur İttifakı'na destek vermekle eleştirebilirler. Türkiye'de bazıları eleştirilerin dozunu arttırmışlar, hakarete, tehdide, küfüre, aileye kadar indirmişler. Sinan Oğan'ı daha iyi algılamaya çalışsınlar. Biz herhangi parti kurmayacağız, herhangi partiye gitmeyeceğiz dedik. Ben MHP dışında herhangi siyasi partiye ilgi göstermedim. Ancak MHP'nin kurumsal kimliği beni ihraç etti, mahkemeyle geri geldim, yine ihraç etti. Olabilir saygı duyarım. Ben MHP'ye sempati besleyen birisiyim. Onun sayın genel başkanı Devlet Bahçeli'dir. Herhangi sorun yok. Ben şimdi partiler üstü bağımsız Cumhurbaşkanı adayı oldum. 2028 seçimlerinde aksilik olmazsa Rabbim ömür verirse daha bağımsız kimlikle Türk milliyetçilerin ortak adayı olmak isterim.
"GERİ GÖNDERME HAYATA GEÇTİ"
Türkiye ile Fransa'yı bu geçmiş emperyal siyaseti açısından kıyaslamak mümkün değil. Türkiye hiçbir zaman sömürgeci emperyal devlet olmadtı. Gittiği yere kendi dilini empoze etmedi. Gittiği yere medeniyet, yatırım, imar götürdü. Bunu kıyaslamak dahi Türkiye'nin tarihine hakaret. Pakistan'a baktığımızda bu hale gelmesinin altında yatan sebeplerden birisi göçtür. Sonra o göç İran'a gitti. Birçok ülkenin geçmişinde göçten kaynaklı ciddi sorunlar yaşanıyor. Bizi bu anlamda belki Pakistan'ın aldığı göç ve göçün Pakistan toplumunu nasıl dejenere etmesini kıyaslayabilirzi. Ben de Türkiye'de 13 milyona yaklaşan bir göç olgusunun bizim için çok fazla olduğu kanaatindeyim. Bunun ikiye ayrılması gerektiği. Bir kısmının kaçak olduğu ve kaçakların derhal toplanmaya başlamasını ifade ediyorum. Sığınmacıların, belli takvim içerisinde geri gönderilmesini hep ifade ettik. Bugün memnuniyetle ifade etmek isterim ki, sayın Cumhurbaşkanının bahsetmiş olduğu takvim içerisinde bunların gönderileceği hususu artık hayata geçmeye başlamıştır. Umut ediyorum ki önerimiz ilerleyen zamanlarda kabul görecektir. O da yeni bir güvenlik biriminin oluşturulması. Türkiye'de sınırımızı korumak amaçlı yapı oluşturulması gerekir.
"PUTİN'İN DANIŞIKLI DÖVÜŞÜ OLABİLİR"
2019'da Türkiye'de kimse Wagner'in ismini duymamışken biz bir rapor hazırladık. Devlette dahi yok iken ilk defa Wagner adı altında TÜRKSAM olarak rapor hazırladık. O zamandan bu yana takip ediyorum. Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar darbe yaptı, yeraltı kaynaklarına çöktü. Suriye'de ve Libya'da Türk askeriyle çarpıştı. Wagner paralı askerler. İyi eğitim almış. Son olay bir darbe girişimi miydi? Değildi. Putin'in danışıklı dövüşü bile olabilir. Batı'nın en çok istediği Rusya'da içeriden bir darbe girişimiydi. İçeriden yapılacak darbe girişimi Putin'i devirebilirdi. Oysa Wagner hareketi içeride birçok ismi açık etti. Bir danışıklı dövüş olabilir bu. Rusya Wagner'in elindeki tanklarla, zırhlı araçlarla Moskova'ya doğru yürüdüğünü bilmiyor muydu? Bunu ellerindeki uçaklarla önleme imkanı yok muydu? Cevher Dudayev'i cep telefonu sinyalinden yakalayan Rusya, Wagner'i vuramaz mıydı?
"RUSYA ORDUSU MİTİ ÇÖKTÜ"
Rusya'da artık bir tek Putin yok. Bu savaş Putin'in kontrol imkanlarını kısıtladı. Rusya-Ukrayna savaşı Türkiye'nin Türk dünyasıyla ilgili önünü açtı. Bazen krizler sizin için fırsat yaratabilir. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş o kadar manasız ki! Kazananı yok. Bir an önce o savaşın bitmesini diliyorum. Bu savaş ilk çıktığında televizyonlarda herkesi karşıma alarak 'Putin oyuna geldi, aşırı özgüveninin cezasını çekiyor, Rusya bir bataklığa çekildi' dedim. Rusya 2 sene önce dünyanın en çekinilen ülkelerinden birisiydi. Şimdi öyle değil. Rus ordusu miti çöktü. Nükleer silahları elinden alın ordu anlamında Rusya diye bir şey kalmaz. Rusya'nın batının uyguladığı ambargo, insan kapasitesinin azalması, dışarıya olan göçler. Beyin göçü bile Rusya'nın bilim alanında bir 10 senesine mal oldu. Bu savaşın sonunda Ukrayna kaybettiği toprakların önemli kısmını geri alır. Bu savaş Rusya açısından çok fazla sürdürülebilir değil. Ukrayna'da Rusya bataklığa çekildi. Ukrayna da harap oluyor, karşılığında Rusya'nın enerjisi, askeri, genç nüfusu orada yok ediliyor.