Uraz Kaygılaroğlu ile Ekin Koç Brand Week Istanbul'a katıldı
İş ve markalar dünyasını yaratıcı endüstrilerle bir araya getiren, ilham veren projeleri dünyanın en ilham verici isimleriyle buluşturan Brand Week Istanbul, '21. Yüzyılda İnsan Olmak' temasıyla misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Üç Kuruş' dizisinin oyuncuları Uraz Kaygılaroğlu ile Ekin Koç , 'İçimizdeki Irkçıyla Yüzleşmek' oturumuna katıldı
Habertürk, Bloomberg HT ve SHOW TV'nin ana medya sponsorluğunda gerçekleşen yılın en ilham verici haftası Brand Week Istanbul'da 3'üncü gün sona erdi.
SHOW TV'de yayınlanan 'Üç Kuruş' dizisinin başrol oyuncuları Ekin Koç ile Uraz Kaygılaroğlu, tarihçi Arzu Türkmen moderatörlüğünde 'İçimizdeki Irkçıyla Yüzleşmek' oturumunda ırkçılıkla ilgili tutumlardan ve ırkçılığa neden olan toplumsal normlardan bahsetti.
Uraz Kaygılaroğlu: Ötekileştirme aslında çok temelden bize öğretilen bir şey; sadece kilosundan, boyundan, fiziksel herhangi bir kusurundan ötürü insanları ötekileştirmeyi ilkokul sıralarında öğreniyoruz. Bu bakış açısının temelden değişmesi gerekli. Sorgulamaya başladığımızda her şey daha farklı olacak.
Ekin Koç: Birlikte rol aldıkları yeni dizilerinin Roman kültürüyle iç içe olmasıyla ilgili "Her gün Roman mahallesinde çekim yapıyoruz. Hepimizi içlerine aldılar. Artık onlardan biri gibiyiz. Özellikle Uraz'a bayılıyorlar."
Uraz Kaygılaroğlu, mahalledeki Roman vatandaşların da 'Üç Kuruş'ta yer aldıklarını açıkladı. Çayırbaşı'ndaki atmosferi Uraz Kaygılaroğlu, "Ben çok eğleniyorum Çayırbaşı'nda, çok hoşuma gidiyor. Çok sıcak karşıladılar, o kadar zengin bir yer ki... Ben hikâyenin çok içine girdim, dünyanın çok içine girdim. Çok sıcak bir ortam var. Sevgi verdiğiniz zaman kimse size karşısında başka bir şey vermez diye düşünüyorum. Anlaşılmamak ve parmakla gösterilmek çok kötü bir şey. Ben de bir öteki olarak büyüdüm, ergenliğimde kilolu bir çocuktum" dedi.
Ekin Koç ise kendisinin de çocukken ayrımcılık yaptığını anlattı; "Ben çocukken yaptığım şeyi o zaman ne olduğunu bilmeden yapıyordum. Belki de şu an ne olduğunu bilmeden benzer şekilde birilerine ayrımcılık gösteriyor olabilirim. Burada mühim olan insanın sorgu mekanizmasını canlı tutması."
'21. Yüzyılda Yeniden Samimiyet' oturumunda Shell'in Pazarlama Direktörü Seher Poyrazoğlu ile Engin Akyürek, Brand Week Istanbul sahnesindeydi. Akyürek; samimiyetin insanın kendini kabul etmesiyle başladığından; aile, arkadaşlar ve markalardan samimiyet beklentisinin sonradan bu yöne doğru evrildiğinden bahsetti.
Brand Week Istanbul'un onur konuğu olan Zülfü Livaneli, 'Kültür Köprüleri' başlıklı oturumla Brand Week Istanbul'un üçüncü gününün kapanışını gerçekleştirdi. Sahnede Yekta Kopan'ın kendisine eşlik ettiği usta yazar, besteci ve yönetmen Livaneli, 10 Kasım kapsamında Atatürk'ün vizyonuna atıfta bulunan önemli öngörülerini katılımcılarla paylaştı. Kendi gençlik dönemlerine göre günümüzde Mustafa Kemal Atatürk'e halkın bağlılığının daha da arttığını gözlemlediğini ifade eden sanatçı; "Halk neye sahip çıkarsa onun köklerinin daha da sağlamlaştığını söylemek mümkün. Benim gençlik yıllarında da Atatürk sevgisi elbette vardı ancak bu derece köklü ve yerleşik değildi. Bunun mevcut sistemde dikte edilenle ters orantılı olduğunu söylemek de mümkün bu sebeple" dedi.
Atatürk'ün vizyonunun ileriye dönük ve gelecekle paralel olduğu için yıkılmayacağından emin olduğunu da ifade eden Zülfü Livaneli, "Atatürk'ün bir lafı vardır; ‘Biz kesinlikle kazanacağız çünkü fikirlerimiz geleceğin fikirleridir' der. Gerçekten de öyle; kadına, çocuğa, insana, sanata, kültüre ve bilime... yani kısacası insana dair her şeye insan odağıyla yaklaşan bir anlayışın kazanmaması mümkün müdür? Kendisi 600 küsur yıl kul olarak yaşamış bir toplumdan modern cumhuriyet insanı yaratmıştır" ifadelerini kullandı.
Yakın zamanda gençlere sanat ve kültür alanında destek olma hedefiyle Livaneli Vakfı'nı da kuran Zülfü Livaneli, bu konudaki şunları söyledi; "Çeşitli atölye çalışmaları, söyleşiler ve orta vadede bir de Vakıf adına bir ödül verme hedefimiz bulunuyor. Tabii vakıf demek vakfetmekten gelir kelime kökeni olarak, son zamanlarda ülkemizde ne yazık ki kurulan vakıflar daha ziyade insanların duygularını sömürerek ticari bir hedefle varlıklarını devam ettiriyor. Elbette bizim vakfımız kelime anlamını karşılamak amacıyla kuruldu."
Hello, world!
2001'de siteye yazdığı 'Hello, world' yazısıyla dünyaya gözlerini açan Wikipedia'nın bugün 314 farklı dilde sunduğu içerikler ve 1,5 milyarı aşan tekil ziyaretçi sayısıyla küresel kültürde eşsiz bir rol oynadığını söyleyen Wikipedia Kurucusu Jimmy Wales, Wikipedia'da yaptıklarını şu cümleyle özetledi; "Gezegendeki her bir insanın insanlığın tüm bilgisine erişiminin olduğu bir dünya hayal edin. Wikipedia'da işte bunu yapıyoruz."
Wikipedia'nın felsefesini anlatmak için bir restoran analojisine başvuran Wales, tüm müşterilerin bıçağa erişiminin olduğu bir restoranda bıçaklı saldırı ihtimalinin her zaman olduğunu söyleyerek, müşterilere onları kafeslere koyarak hizmet etmenin potansiyel soruna ideal bir çare olmayacağını belirtti. "Bazen kötü şeyler olur ama herkesi hapsetmek çok daha kötüdür" diyen Wales'e göre bu bakış açısı, aynı zamanda Wikipedia'nın da felsefesini teşkil ediyor.
Yaşarken yaşamayı öğretmek
Inspiration Hall'da dinleyicilerle bir araya gelen Coşkun Aral ve Pervin Çoban Savran; göçebelik, dünyanın şahit olduğu hızlı değişim ve doğanın tahribatı konularında feyz alınması gereken noktalara ışık tuttukları bir sohbet gerçekleştirdiler. Sarıkeçililerin hikâyesini can kulağıyla dinlemenin dünyadaki kaosa çözüm olabileceğini söyleyen Savran, herkesin göçerlerin hikâyesine kulak vermesi gerektiğine inanıyor; "İkim değişikliğinden biz 20 senedir haberdarız. Su yolları değiştikçe, yok oldukça doğanın dengesi de aynı şekilde bozuldu. Bu göçebe yaşama herkes tanıklık etsin, hakkımızda yazılsın, bizimle yolculuk edilsin istiyorum. Elimizdeki mirası sonraki nesillere aktarmak için doğaya gözü gibi bakanların hikâyesini can kulağıyla dinlememiz gerekiyor."
Düdüklü tencerenin içine sıkışmış bir toplum
'21. Yüzyılda Türkiyeli Olmak' başlıklı konuşmalarıyla Brand Week Istanbul sahnesine çıkan Prof. Dr. Evren Balta ile Soli Özel, Türkiye'nin toplumsal ve siyasi gidişatı hakkında realist bir tablo çizdiler.
Mutluluk Endeksi'nde üç yıl içinde 69'uncu sıradan 104'üncü sıraya gerileyen Türkiye'de toplumun "sanki bir düdüklü tencere içinde yaşadığını hissetmesinin" hiç şaşırtıcı olmadığı konusunda hemfikir olan Balta ve Özel, Türkiye'nin durumunu şöyle özetliyor; "Değişimin dilinin olmaması, diskurun değişime ayak uyduramaması otoriter politikalara yol açıyor. Fakat bu otoriter politikalar beraberinde tabandan gelen bir dalgayı da getiriyor."
Türkiyeli olmanın 21'inci yüzyılın gereklilikleri çerçevesinde eski siyasi söylemleri bir kenara bırakıp yerel politikalara odaklanmak ve bireyci anlayış yerine modern anlamda dayanışmacı bir toplumsallığa önem vererek siyaset ile toplum arasındaki güven bağını yeniden kuvvetlendirmek, Türkiye'ye yeni bir çehre kazandırmak için izlenmesi gereken tek yol gibi görünüyor.
İyilik için reklam
MullenLowe Group UK CCO'su Jose Sokoloff, '21. Yüzyılda Etki ve Samimiyet' başlıklı konuşmasıyla Brands & Trends sahnesindeydi. 21'inci yüzyıl iletişimcilerini nelerin beklediğini anlatmak üzere sahnedeki yerini alan Sokoloff, iletişimcilerin etkili ve samimi bir anlatı geliştirmesinin yollarından bahsetmenin yanı sıra pandemi koşullarının çizdiği sınırlar içerisinde yaratıcılığın nasıl hâkim kılınacağını da tartıştığı bir konuşma yaptı.
Sokoloff, verdiği örneklerle kreatiflere asıl amaçlarının ödül kazanmak değil, insanların yaşamında fark yaratmak olması gerektiğini hatırlattı; "Reklamcılığın amacı bir şeyleri değiştirmektir. Elimizdeki en büyük araç da budur. Biz kutsanmış kişileriz. Elimizde bir sihirli değnek var ve bunu insanlığın iyiliği için kullanmalıyız."
Sokoloff'un ardından sahne, kadın hedef kitleye yönelik pazarlama çalışmalarındaki değişimi konuşmak üzere, "Mark(adam)laşma: Kadınlar Ne İstemez?" başlıklı oturumla PrettyLittleHead Research Agency Kurucuları Jane Cunningham ve Philippa Roberts'ındı. Pazarlama ve reklamcılık alanında uzun yıllar deneyim sahibi olan ikili, yaşanan değişimden bahsederken markalara çok güçlü mesajlar da verdi.
Günümüz iletişim kampanyalarına genç kızlar ile kadınlar arasında kurulan iletişimin azaldığı yönünde eleştiri getiren ikili, "Gençlik güzeldir, gerisi önemli değildir" mesajlarının artık geride bırakmak gerektiği görüşünde.
Artık pazarlamada kapsayıcılığın ve çeşitliliğin hâkim olduğu söylense de bir sıralamanın her daim var olduğunu söyleyen Cunningham ve Roberts'ın çalışmalarında önemli yere sahip olan bir diğer kavram da "kadının güçlendirilmesi". İkilinin bu konuda markalara verdiği mesaj ise şu: "Cinsiyetçiliğin giderilmesi için kadınları düzeltmeye çalışmaktan vazgeçin. Markalar, kendilerini kitlenin patronu, efendisi olarak görmeyi bırakmalı; onların hizmetkârı olarak hareket etmeli."
Yeni deneyimlere açılan sanal bir kapı: Metaverse
Yakın geçmişte adını sıkça işittiğimiz metaverse odaklı konuşmasıyla Meta Global Business Marketing Director Asher Rapkin, World Stage sahnesinde katılımcılarla buluştu.
Yeniden markalamayla birlikte Facebook adından Meta'ya geçiş yapan şirketin yalnızca topluluklar oluşturma hedefinin bulunmadığını, isim değişikliğinin yeni geleceğe, metaverse'e yolculuğu sembolize ettiğini söyleyen Rapkin, şirket bünyesinde yeni uygulamalar geliştirmeye devam edeceklerini ifade etti. Rapkin, yeni evrenin ardındaki üç teknolojiyi sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve karma gerçeklik olarak tanımladı.
21'inci yüzyılda insan olmak ve yoksulluk
Salesforce Global İnovasyon Misyoneri Brian Solis, '21. Yüzyılda İnsan Olmak' temasını marka deneyimi açısından incelediği sunumuyla Brand Week Istanbul World Stage'deydi. 21'inci yüzyılda marka deneyimini kişisel bir deneyim olarak düşünmemiz gerektiğini söyleyen Solis'e göre, markaların dijital dünyada insana samimi bir his vermesi, kişiyle empati kurması oldukça kritik. Bir başka deyişle; kişiselleştirme, veri entegrasyonu, yapay zekâ gibi teknolojik inovasyonlardan içgörü ve bağlılık faktörlerini ortaya çıkararak bir "dijital empati" hissi oluşturulması elzem.
Brand Week Istanbul konuşmacılarından Sosyolog, Yazar ve Sosyal Girişimci Deniz Bağrıaçık ise 'Görünen Hiçlik, 21. Yüzyılda Yoksulluk Portreleri Ve Çözüm Önerileri başlıklı' oturumunda yoksulluğun dinamik bir kavram olduğundan bahsederek bunun yoksulluğun tanımlanması ve ölçülmesinin önündeki en büyük engel olduğunu belirtti.
Peki, yoksulluk tarih boyunca nasıl tanımlandı ve 21'inci yüzyılda nasıl bir boyut kazandı? Bağrıaçık, bu soruyu şöyle yanıtlıyor; "20'nci yüzyılda yoksulluk sadece maddi ölçütlerle değerlendiriliyordu. Temel ihtiyaçların hesaplanması yeterli görülüyordu ancak bu anlayışın doğru sonuçlar vermediği çok geçmeden anlaşıldı. Ekonomist Amartya Sen'in yalnızca 'sahip olmanın' değil, 'var olma' hakkının da yoksulluk kriterlerine yansımasını sağlamasıyla yoksulluğu farklı şekilde ölçmeye başladık. Artık yüzyılımızda kendini gerçekleştirmek, sesini duyurabilmek, sorunlarını anlatabilmek de birer kriter."
Hikâye anlatıcılığında yeni model: Collective Journey
Brand Week Istanbul sahnesinden dinleyicilerle buluşan Starlight Runner CEO'su Jeff Gomez, yeni dünyayla birlikte hikâyelerin de birbiriyle birleştiğinden ve tabiri caizse bir yapboz oluşturduğundan bahsetti. Bir kitap, film ve oyun normal bir medya franchise'ında ayrı ayrı değerlendirilirken günümüzde Gomez'in 'Transmedia' olarak anlattığı modelde bir yapboz oluşturuyor ve tüketiciler için bu üç farklı mecra bütünleşik bir deneyim sunuyor.
Bundan önce Kahramanın Yolculuğu olarak isimlendirilen hikâye anlatıcılığının bir daire şeklinde ilerlediğini söyleyen Gomez, kötü adam öldüğünde yerine başka bir kötü adamın gelmesiyle seyrin kendini tekrarladığını ve bir döngü oluşturup tamamladığını belirtti. Ancak The Collective Journey bir kahramanın değil, birden çok kahramanın hikâyesine odaklanıyor, doğrusal bir çizgide ilerlemiyor, birden çok perspektif çok kanallı olarak yansıtılıyor. Gomez, içeriklerin diyalog odaklı olduğunun, kahramanların tüketiciyle etkileşime girerek hikâyeyi oluşturduğunun ve deneyimin tamamen yeni bir boyuta taşındığının altını çizdi.
İş dünyasını şekillendirecek teknoloji trendleri
Influencer ve Düşünce Lideri Bernard Marr, iş dünyasını şekillendirecek ve her şirketin hazır olması gereken 10 teknoloji trendini güncel örnekler eşliğinde paylaştı. Marr'ın saptadığı trendlere bakıldığında kanal bazlı dijitalleşme ve genişlemenin önem kazanacağı görülüyor.
Bernard Marr, şirketlerin farklı kanalları yönetirken dijitalleşmeyi göz önünde bulundurmaları ve böylelikle müşteri deneyimini zenginleşmeleri gerektiği fikrinde. Erişilebilir verinin çok önemli bir meta haline geldiğini belirten Marr, dünyanın verileşmesine dikkat çekerek her şeyin dijitalleştirilebilir ve kişiselleştirilebilir hâle geldiği günümüzde otonom ürün ve hizmetlerin önemini vurguladı.
'Statükoyu kıracak o el frenlerini bulun'
Ağustos ayında MediaCat Kitapları etiketiyle raflardaki yerini alan Değişimi Tetiklemek kitabının yazarı, Tüketici Davranışları ve Sosyal Etki Uzmanı Prof. Jonah Berger, Brand Week Istanbul'da 'Fikirler ve Davranışlar Neden Değişmez; Nasıl Değiştirilir?' sorusuna cevap aradı. Berger'e göre hepimiz değişmek istiyoruz fakat değişimden de korkuyoruz. "Statüko önyargısı" da denilebilecek bu eski alışkanlıklardan vazgeçememe hâli, değişimin en büyük düşmanı.
Prof. Jonah Berger, değişimin ve ilerlemenin önündeki bu engeli el frenine benzetiyor: Arabanın el freni çekili olduğu sürece ne kadar gaza basarsanız basın, gidemezsiniz. İşte ilerlemeyi başlatacak en önemli faktör de o el frenini bulmak.
Önümüzdeki üç gün boyunca Zorlu PSM'de ve brandweekistanbul.com adresinde devam edecek etkinlik hakkında detaylı bilgiye ve Brand Week Istanbul 2021 programına www.brandweekistanbul.com adresinden ulaşabilirsiniz.