Uzmanlara göre Alzheimer ve farklı nörodejeneratif hastalıklardaki son gelişmeler ile unutmayı unutacağız
Günümüzde Alzheimer ve benzeri nörodejeneratif hastalıkların hâlâ kesin bir tedavisi yok. Buna karşın son zamanlarda meydana gelen gelişmeler uzmanlara "Unutmayı unutturacak yola girdik" dedirtiyor. Ülkeler erken dönemde hastalığın ilerleyiş hızını azaltacak önlemlere odaklanmış durumda. Geçmişte Alzheimer hastalığının yavaşlatılmasında sadece amiloid proteini rol oynarken günümüzde farklı mekanizmalarla gerçekleşen çalışmalarının büyük hız kazandığına dikkat çekiliyor. Yan etkileri olduğu söylemlerine karşın ABD'de başlayan bir aşı tedavisinin hastalığın ilerleme sürecini yüzde 30 kadar yavaşlattığı yönünde sonuçlar da var. İşte bilişsel rehabilitasyondan nöromodülasyona, klasik ilaç tedavisinden beslenme ve egzersize, kronik hastalıklarla mücadeleden stres yönetimine kadar unutmayı unutturması hedeflenen gelişmeler. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun haberi
ABONE OLAlzheimer hastalığının bir tür toplumsal pandemi haline gelmesinin ardından hafıza merkezleri olarak anılan kliniklerin sayısı artmaya başladı. Tedavi anlamında hâlâ çok etkin olmasalar da bu merkezlerin hastalara tanı konulması, hastalığın takibi ve nasıl seyir gösterdiği yanında mümkün olan tedavi seçeneklerinin kullanılması için kurulduğu belirtiliyor. Medipol Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sinirbilim yüksek lisans ve doktora programlarının sorumlusu Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, ismen farklılık gösterse de bu tür merkezlerin Türkiye’de de bulunduğunu söylüyor. Hanoğlu, görev yaptığı merkezin farkının ise Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklar dışında diğer nedenlerle zihinsel yeteneklerinde problem olan hastaları da kabul etmeleri olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenler arasında kalp durması, beynin oksijensiz kalması, trafik kazalarından sonra zihinsel yetenek bozuklukları ile Multıple Skleroz (MS) ve Epilepsi gibi nörolojik kaynaklı bilişsel bozukluklar da bulunuyor. Temel hedefin bilişsel işlev bozukluklarına çoklu yaklaşımda bulunulması olduğu belirtiliyor. Henüz kesin tedavileri olmadığı için Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarda bilişsel bozuklukların ilerlemesi tam olarak durdurulamıyor. Bu noktada bilişsel rehabilitasyon büyük önem taşıyor.
Nörodejeneratif hastalıklara tanı koymak zor olabiliyor. Bu grupta en sık görülen hastalık Alzheimer olsa da daha nadir görülen alt gruplar da bulunuyor. Artık çok sık rastlamaya başladığımız Alzheimer hastalığında en önemli biyolojik faktör “yaş” olarak görülüyor. Toplum olarak hızla yaşlandığımız gerçeğini unutmamamız gerekiyor. 65 yaş üstü nüfusumuzun yüzde 10’u bulması ise tehlikeye işaret ediyor. Hastalığın 65 yaş üstünde ortaya çıkma sıklığı yüzde 5-8 iken, 85 yaşta yüzde 35’e çıkması ise bu inanılmaz artışın yaratacağı sorunları gösteriyor. Sorunun büyümemesi için bu riskli grubu korumaya almamız ve hazırlıklı olmamız gerektiği belirtiliyor.
Bahsedilen hastalıkların tanıları “üçüncül merkezler” olarak adlandırılan ve sadece bu hastalıklarla uğraşmayı görev edinmiş merkezlerde konuyor. Hem tanı hem de tedaviye yönelik çoklu yaklaşım hasta açısından daha faydalı bulunuyor. Merkeze başvuran hasta ilk aşamada detaylı bir muayeneden geçiriliyor. Sonrasında klasik beyin filmi ve kan tetkikleri hastalıkla ilgili ilk verileri sağlıyor. Bunun ardından ‘nöropsikometrik’ değerlendirme’ adı verilen ve hastanın bilişsel işlevlerini ayrıntılı değerlendiren bir test gerçekleştiriliyor. Bu test kişide bir bozukluk olup olmadığını, varsa bozukluğun paterni ile şiddetini ortaya çıkarıyor. Bu veriler klinik tedavi için kullanılan yöntemlerde önemli yol göstericiler olarak değerlendiriliyor. Olmazsa olmazlar arasında gösterilen “kâğıt kalem testi” ise hastanın durumuna göre birkaç saat sürebiliyor. Testin, farklı şehirlerde veya yurt dışında olan hastalara uzaktan da uygulanabildiği belirtiliyor. Bu test sonucunda kişinin belleğinde bir bozukluk olup olmadığı ve eğer varsa bozukluğun hangi bölgede yer aldığı tespit edilerek şiddetine yönelik bilgi ediniliyor.