Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son iki yılda, evrensel ekonomik krizin Türkiye’de milyonlarca insanı işsiz bıraktığı malum. Buna, Türkiye’nin ekseninin kaydığı korkusu da eklendi. Ayrıca, telefon dinlemeleri, yolsuzluklar, gazetecilere açılan davaları da unutmamak gerekiyor. Ve sayıları zaten azalan azınlıkları rahatsız edecek olaylar da yaşadık. Hrant Dink öldürüldü, rahip cinayeti, misyoner cinayeti ve son olarak da “One Minute” tartışmasıyla Türkiye’den bazı Yahudilerin ayrıldığı yazıldı. Kürt çatışmalarının da, özellikle sermayeyi ürküttüğünü tahmin etmek zor değil.

        Yıllar önce bir TV programında, Avrupa Birliği’ni savunan tanınmış bir isim, “Çocuğumun geleceği için endişeleniyorum” demiş, karşısındaki parti lideri de kendisine “Çocuğunu al, çek git” diye hoyratça cevap vermişti. Bir politikacı, başka birine “Çek git” deme hakkını nasıl kendinde gördü diye çok şaşırmıştım. Son yıllarda Türkiye’den kaçan insan sayısı kaçtır bilmiyorum. Böyle bir istatistik var mı, onu da bilmiyorum, ama dar bir çevre bile olsa bazılarının, memleketlerinden kaçmayı düşünmeleri acı bir olay.

        Benim çevremde, ilk fırsatta ülkeden kaçmayı planlayan kişi pek yok. Çiğdem Anat‘ın üçüncü arkadaşının başına gelenlerin aynısını, benim tanıdığım bir doktor da yaşadı. Siyasi baskıyla Adli Tıp’tan sürüldü, zorlandı, sonunda istifayı basıp ayrıldı. İşsiz kalan gazeteci örnekleri de biliyorum ama onlar da pek yurtdışını düşünmüyorlar. Belki de bunu düşünecek umutları bile yoktur, bilemiyorum. Ama, kariyer sahibi insanların, kendi “ülkelerinden kaçmayı düşünmeleri”, alarm zillerinin çaldığını gösterir. Bu kimi ilgilendirir ya da kim böyle bir sorunu sorun sayıp üzerine alınır, kafa yorar, bilinmez ama 2010’a girerken durum bu.

        Diğer Yazılar