Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ESKİDEN, ülkeler adına yollanan elçilerin kafası kesilirdi.

        Buna yeltenen de savaşı göze almış olurdu.

        Şimdi İsrail'in, Türk Büyükelçisi'nin kafasını kesmesi pek mümkün değil.

        Ya da bunu göze alacak cesareti bulamazlar.

        Ama yaptıklarının, eskinin kafa kesmesinden pek farkı yok.

        Ha taammüden, yani planlayarak adam öldürmek.

        Ha taammüden, yani planlayarak bir ülke temsilcisini aşağılamak için tezgâh kurmak.

        *

        "İsrail, Davos'un intikamını aldı" şeklinde yaygın bir inanış var, ama ben katılmıyorum.

        Erdoğan'ın Davos çıkışı, önceden planlı olduğunu kabul etsek bile, konuşturulmamak gibi haklı bir gerekçeye dayanıyordu. Erdoğan, kendisine Peres'ten az söz verilmesine sinirlendiği için sert çıkmıştı. Olay planlı olmaktan çok kendiliğinden gelişmişti. Oturumu yöneten gazetecinin, Başbakan'ın kolunu tutması ise öfkeyi artırmıştı.

        Evet Erdoğan orada İsrail'e ağır sözler söyledi, ama sonuçta "Bir daha da gelmem" dediği yer İsrail değil, Davos'tu.

        Ama İsrail'de yaşananlar pek öyle değil.

        Hesaplı kitaplı, planlı bir "aşağılama" var.

        Murat Bardakçı da açık açık "Bizi aşağıladılar" diye yazdı. Bardakçı böyle diyorsa, ona inanın.

        *

        Türkiye'den İsrail'e bakarken, herkesin kafasında iki korku beliriyor. Ve bu nedenle, verilecek tepkide herkes kendini frenliyor.

        "Acaba biz onların Filistin meselesine laf edersek, onlar da bizim Kürt meselesine laf eder mi?"

        "Eğer biz onlara Filistin'de işgalcisiniz dersek, onlar da bize Kıbrıs'ta işgalcisiniz der mi?"

        Soruları sırasıyla ele alalım.

        Öncelikle, Türkiye'nin Kürt meselesi ile İsrail'in Filistin meselesi arasında dağlar kadar fark var.

        Türkler ile Kürtler bu ülkeyi birlikte kurdu, biri ötekinin yerini işgal etmedi.

        Ayrıca, 26 yıllık PKK terörüne rağmen, İsrail'in Gazze'de yaptığı gibi Türkiye'de kimse çoluk çocuğu bombalamadı.

        Bireysel bazı yanlışlar oldu ama hesabı da sonuna kadar soruldu.

        Bakın daha dün, bir dönem teröre karşı en büyük mücadeleyi veren emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün evleri aranıyordu.

        Ergenekon sanıklarından yarısı, yetkisini aşan subaylardan oluşuyor.

        Ama İsrail öyle mi? Binlerce kişiyi öldürdüğü için dünyanın yarısının savaş suçlusu saydığı Şaron hakkında hiçbir şey yapılmadı.

        *

        Gelelim Kıbrıs konusuna.

        Türkiye, Batı'nın gözünde Kıbrıs'ta işgalci görülebilir. Ama Türkiye'nin bunu "garantör ülke" sıfatıyla yaptığını unutmamak lazım.

        Evet Türkiye, Kıbrıs için bazı BM kararlarına uymadı ama BM'nin hazırladığı "Annan Barış Planı"nı kabul etti, referanduma sundu. Referandumdan kabul oyu bile çıktı, Rumlar kabul etmediği için Annan Planı uygulanamadı.

        Ayrıca adada kalıcı bir barış sağlamak için halen KKTC Lideri, Rum Lideri ile aylardır görüşüyor.

        *

        Kısaca ne "Kürt sorunu" ne de "Kıbrıs konusu" İsrail için emsal olabilir.

        Yani, İsrail bir yanlış yaptıysa, bunu açıkça söylemekten çekinmeyin. "Bizim de yaramız var" diye gocunmayın.

        İsrail'in yaptığı "Elçiyi kesmek" sayılır ki, bu Davos'a eşdeğer misilleme olamaz.

        Diğer Yazılar