Kürt siyasetinde yeni sahne: Halay başını kim çekecek?
DİYARBAKIR'da bir toplantı yapıldı. Demokratik Toplum Kongresi. Muhtemelen ulusal basında hak ettiği yeri bulamayacak. Kongre'nin başlığı, "Uluslararası Müzakere ve Çözüm Deneyimleri Konferansı". Toplantıya, Lordlar Kamarası'ndan, Galiçya'dan, Bask bölgesinden, Birleşmiş Milletler'den, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden, politikada etkin isimler katıldı. Türk ve Kürt katılımcılar ise çeşitli siyasi kanatlardan geliyordu.
KONGRE'NIN ANLAMI
Peki Demokratik Toplum Kongresi ne? Kürt siyaseti içinden, her kesimden 800 kişinin temsil edildiği bir demokratik platformun çağrıcılığını yaptığı bir toplantı. Hedefi, "çözüm sürecinde bölgeyi demokrasiye hazırlıklı hale getirmek". Peki bu ne demek? Kürt siyasetinin, bölgeyi yakından izlemeyenler için tercüme edilmesi, Kongre'nin nasıl bir yeniliğe tekabül ettiğinin anlatılması gerekiyor. Zira bu Kongre, bir dönüm noktası olabilir.
ORTADOĞULU SORUNA BATILI MÜZAKERECİ
Konuşmaların satır aralarını iki gün boyunca dinledikten sonra yeni olanın şu olduğu söylenebilir: Kürt siyaseti, Kürt meselesini Ortadoğu'nun tamamını ilgilendiren bir kapsamda yeniden tarif edip, aynı anda da meselenin çözümü sürecinde Batılıların da dahil olduğu bir müzakere süreci başlatmak istiyor. Yani Filistin-İsrail sorununa Amerika'nın dahline benzer şekilde, Kürt-Türk müzakere sürecine de Avrupalıların üçüncü parti olarak katılmasını hedefliyorlar. Ama "halay başını" yabancıların çekmesini istemiyorlar. Kongre'nin yemeğinde çekilen halayın başına halay bilgisi olmayan Galli katılımcı geçiverince dağılan halay gibi... Başını yabancılar çekerse halayın dağılacağını düşünüyorlar.
SİVİL KÜRT SİYASETİ
Kongre aynı zamanda Habur girişinden sonra büsbütün dağılan, parçalanan, çarpıcı çelişkilerle yürüyen "açılım" sürecine, hiç değilse Kürt siyaseti tarafından, sivil bir yön verme çabası. Sivillik meselesi önemli. Elbette bu, Kürt cephesinde, örgütten büsbütün ayrı, arınmış bir siyaset alanı kuruluyor demek değil. Ama Kürt siyaseti, örgütü eleştirenler de dahil olmak üzere, bütün dinamiklerin dahil edildiği bir tartışma süreci başlatıyor.
KÜRT'ÜN KENDİ AÇILIMI
Gelelim konferansın bir diğer çarpıcı noktasına. Kürt siyaseti yeni döneme alışmaya çalışıyor. Ya da şöyle diyelim: Siyaset, kitleyi ve kendini barış dönemine hazırlamaya çalışıyor. Silahlı direniş kültürü yıllardır haklı olarak bölgede kültler, kutsallıklar, yaşam alışkanlıkları, sınırlar, kimlikler ve elbette ahlaki değerler yarattı. Şimdi başka bir düzene geçiliyor. Türkiye'deki otoritenin "açılımla" birlikte değişen tutumu bir kenara Kürt siyaseti de kendi içinde yeni bir "açılıma" başlıyor. Örneğin Kongre'de daha önce olmayan şeyler oluyor; örgüte Kürt siyasetinin içinden, yüksek sesle, kamusal alanda eleştiri getiriliyor.
TÜRKLER, KÜRTLER KADAR ÇALIŞSA...
Peki Türkiye'nin Batı'sındakiler için Kongre ne ifade ediyor? Ya da Kürt olmayan okur için bu yeni oluşumun ne önemi var? Mesele de bu zaten. Mesele, bu soruların yanlış olması. Kürt ve Türk halklarının trajedisi de bu. "İki ayrı akvaryumda" yaşadıklarını sanıyorlar. Ulusal medya ise "öteki akvaryumdan" ya hiç haber vermiyor ya da verecekse muhakkak arkaya korku müziği koyuyor ki beriki akvaryumdakiler aslında karşıdakilerin de kendilerine benzeyen balıklar olduğunu anlamasın... Son söz: Diyarbakır'a her geldiğimde düşünüyorum bunu. Bu insanlar her Allah'ın günü bu meselenin nasıl çözüleceğini, dertlerini Türklere nasıl anlatacaklarını, barışa nasıl yürüneceğini konuşuyorlar. Bazen diyorum ki, Türkler de Kürtler kadar çalışsa, konuşsa ve düşünse... Ah! Keşke.
- Velev ki...12 yıl önce
- Kahvaltı yılı12 yıl önce
- Emret komutan!12 yıl önce
- Dikkat kitap var!12 yıl önce
- Büşra Hoca'ya mektup var!12 yıl önce
- Twit'lemeli de mi saklamalı yoksa twit'lemeden mi?12 yıl önce
- Bizimkisi komple doğaçlama12 yıl önce
- En güzel ezan12 yıl önce
- Şu bahar meselesi...12 yıl önce
- 10 numara iç siyaset12 yıl önce