Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

GÖRÜNÜŞE bakılırsa Kürtler, Türkçe bile konuşsa anlaşılmıyor. Yoksa sadece yirmi dört saat içinde Demokratik Toplum Kongresi’nin toplantısının sonuçları ancak bu kadar çarpıtılabilirdi. “Ayrı bayrak istiyorlar!”, “Kendi ordularını kuruyorlar!”, “Bölünüyoruz!” çığlıklarının atılmaya başlanması için Kürtlerin derdini Kürtçe anlatmasına gerek yok. Daha ağızlarını açtıkları anda (Türkçe veya Kürtçe) Türkiye’nin batısında fırtına başlıyor. Kürt siyasetinin ne söylediğini bir dakikalığına dinlemek bile bazılarına kendilerini “vatan haini” gibi hissettiriyor olmalı. AKP’li Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in “postalca” dilinde yaptığı açıklamaların ve benzerlerinin anlamı sadece budur.

ANONS NİYE?

Sonuç bildirgesinin bir bölümünün muhatabı Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuşkusuz. Ama öyle sanıyorum ki bu bildirgenin kültür alt başlığı altındaki meselelerin muhatabı Kürtlerin kendisi olmalı. Zira anaokulundan başlayarak Kürtçe eğitim talebi için, öyle sanıyorum ki artık ne Meclis kararına ne de Anayasa değişikliğine ihtiyaç var. Bildirgede adı konulan taleplerin önemlice bir bölümü ya zaten mevcut durumu ifade ediyor ya da Kürt siyasetinin kendi kendine yapabileceği şeyler. Doğrusu bunları niye “anons” ettiklerini bile anlamıyorum. Kürtçe kreş açmakta ne var? Belediye açamaz mı bunu? Bildirgenin kültür alt başlığındaki meselelerin çoğunun bu tür bir yapılabilirlik taşıdığını düşünüyorum. Gelelim işin siyasi tarafına...

ÖZERKLİĞİ AKP DE İSTER

Kürt meselesindeki yerleşik, ezbere siyasi söylemler (“Kürtler memleketi bölecek” türküsünün çığırılıp durmasını kastediyorum) bir kenara bırakılırsa, bana öyle geliyor ki zaten işler Demokratik Toplum Kongresi’nin sonuç bildirgesindeki gibi çözülecek. Yeni düzen, bildirgedeki beklenti kadar katılımcı demokrasi içerecek mi? Sanmam. Ama AKP’nin yürütücülüğünü yaptığı bölge politikası gereği zaten Ortadoğu sınırlarında bir flulaşma olacak. Ulus devlet yok olmamakla birlikte derin bir krizin içinde ve Türkiye Cumhuriyeti bu krizi, beğenelim ya da beğenmeyelim, bir fırsata dönüştürme çabasında.

Bölgenin lider gücü olma yönündeki adımlarının zorunlu bir sonucu olarak tek dilli, merkezden yönetim inatlı bir yönetim anlayışından vazgeçilecek. Vazgeçiliyor da. Sanırım Kürtlerin “hatası” bu durumu gerçekleşmeden ve yüksek sesle anons etmeleri. Yoksa zaten içinden geçtiğimiz süreç, önümüzdeki on yıl içinde her bölge için daha fazla özerkliği getirecek. Kürt siyasetinin yapmak istediği, bu sürecin adını koymak ve süreç esnasında kendi kolektif haklarına ve kimliklerine sahip çıkmak. Çünkü bu süreci AKP’ye bıraktıkları takdirde, sonunda ellerinin boş kalacağını biliyorlar.

İBK NEDİR?

AKP’nin iç politikadaki derdi ise milliyetçi tepki ile bu yeni düzeni birlikte yönetebilmek. Bunun için de bir araba söylem cambazlığı yapmaları gerekiyor. Yapıyorlar, yapacaklar da. Bu süreci yönetmek zorundalar, çünkü hedef büyük. Bütün Ortadoğu’nun, uluslararası sermayenin yolunun açılması için stabil olması gerekiyor. Bu yolda köylerin adının Kürtçe de yazılması veya Diyarbakır’daki kahvehanelerde Kürtçe mönü hazırlanması gibi ayrıntıların hiçbir önemi yok. Mesele Kürt coğrafyasının stabil kalması. Herhalde AKP’nin tercihi, yerinden yönetim gerçekleştiğinde Kürt coğrafyasının AKP’li belediyeler tarafından yönetiliyor olmasıdır. Kürt siyasetinin de o coğrafyayı AKP’ye terk etmemek gibi bir derdi var. Kavga burada sürüyor. Velhasıl sorun, nasıl yönetileceği değil, kimin tarafından yönetileceği.

AKP, bir tür “İşimize Bakalım Koalisyonu”. Bahse girerim, Kürt siyaseti daha az ses çıkarıyor, yaptıklarını batıya daha az anons ediyor olsa AKP’nin o kadar da sesi çıkmaz. Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, “BDP’liler söz verdi, Kürtçe konuşmayacaklar kürsüde” demesi böyle bir zihniyetin sonucudur. Nihayetinde AKP’nin, sadece Kürtlerden değil, Türkiye’deki bütün siyasetçilerden beklentisi bu:

“İşimize Bakalım Koalisyonu”na katılması ve büyük planın sesli ya da sessiz parçası olması. Ondan sonra ister Kürtçe kreş aç, ister Kürtçe mönü yaz.

Bu denklemin ötesine geçmek ise... Başka bir yazıya.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar