Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

SONER Yalçın için yazılan ve basın özgürlüğüne halel geldiğini savunan hemen bütün yazılar aynı şekilde başlıyor:

"Düşüncelerine hiç katılmam, ama..."

"Soner Yalçın'dan ve sitesinden hiç hazzetmem doğrusu, fakat..."

"Benim hakkımda da yalan şeyler yazmışlardı, ancak..."

Bu ihtiyaç nereden kaynaklanıyor? Bir paragrafçık kınama yazılacak diye paragraflar dolusu "Aman beni de onun gibi bilmeyin" telaşının gerekçesi ne?

Korku elbette. Ama bir değil iki korku var burada. Şöyle ki...

NİYE SUSTUN ARKADAŞ?

Tıpkı patronu işten attıktan sonra gittiği yeni gazetede eski patronuyla, eski genel yayın yönetmeniyle ilgili aleyhte yazı yazanlar gibiler. Soner Yalçın birkaç gün öncesine kadar dışarıdaydı. Eğer Yalçın'la ilgili herkesin eteğinde bu kadar taş vardıysa niye dökmediler?

Cevabı açık: Korku diyemesek bile bir tedirginlik vardı. Kendileriyle polemiğe giren hiç kimseden sözünü sakınmayan nice yazar, odatv.com'un diline düşmekten endişe ediyordu. Bu ne demek? odatv.com'un tedirginlik yaratabilecek bir güç odağı olması demek. Demek tedirgin olacak kadar etkileri vardı. Bugüne kadar bu yüzden susuldu.

ÖTEKİ KORKU

Ama bugün Soner Yalçın ve site yazı işleri müdürü Barış Pehlivan

içeri alındığında başka bir korku devreye girdi basın açısından. O da Soner Yalçın'ın tutuklanmasını eleştirirken onun durumuna düşme korkusu.

Çünkü biliyoruz ki tıpkı odatv.com ve temsil ettiği siyasi değerler gibi, tam karşısında, elinde çok daha güçlü enstrümanlar olan bir başka odak var. Onların gazeteciler üzerinde yarattığı tedirginlik ise... Onlara sorulan sorulara bakınca, Türkiye'nin yaşadığı siyasi dönüşümün bir sonucu olarak değil, "kötü gazetecilik" yaptıkları için tutuklandıklarını düşünebilir insan. Ve kim bilebilir bizim yaptığımız gazeteciliği yeterince iyi bulup bulmayacaklarını?

NE YAPARLAR SANA?

Hrant Dink cinayetiyle ilgili müthiş haberler yapan ve hükümetin de bu konuda ihmali olduğunu ortaya çıkaran gazeteci arkadaşım Nedim Şener geçen gün şöyle dedi:

"Yurtdışına çıkmaya korkuyorum. Nasıl engelleyeceksin? Çantana kokain koyabilirler, bin türlü şey yapabilirler."

Odatv.com'un yapabileceği belli: Hakkında yalan yanlış haber yapar, üzerine de kötü bir resmini koyar. Artık güçten düşmüş bir çevreye seni hedef gösterir. Ama öteki odak seni heder edebilir. Gazeteciler, yazarlar bu endişe yüzünden yazılarında iki büklüm oluyorlar, Soner'i savunmadan Soner'i ne kadar sevmediklerini anlatmak zorunda hissediyorlar.

50 GAZETECİDEN BİRİ YALÇIN

Açık konuşalım:

Bugün tutuklu olarak, haksız yere içeride tutulan 50 gazeteci var. Daha birkaç gün önce çevirmen ve gazeteci Suzan Yıldız'ın duruşması vardı. 1.5 yıldır hiçbir gerekçe olmamasına rağmen tutuklu bulunuyor ve duruşma yine 14 Haziran'a erteleniverdi.

Onu ve "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla ötekileştirilen diğer gazetecileri niye yazmıyoruz? Çok açık arkadaşlar: Çünkü onlardan biri olmak istemiyoruz. Bir muktedir, basın dünyasını süpürmeye başladı ve biz sadece ayaklarımızı kaldırıp bu elektrikli süpürgeye paçamızı kaptırmamaya çalışıyoruz.

İki güç odağının arasındayız yani. Arasındayım, öyle hissediyorum. Kendimi hakikatin ve ezilenlerin yanında, vicdanlı, eleştirel ve uluslararası düzeyde gazetecilik yapmaya çalışan biri olarak ortada kalmış gibi hissediyorum. Türkiye'deki iki kutuptan da korkuyorum. Ve bir tanesinden daha fazla...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar