Rusya Akdeniz'de kimden yana?
Doğu Akdeniz’deki enerji tartışmalarında Türkiye ile ortak hareket eden ülke neden yok? Çünkü herkes menfaatine, çıkar ilişkisine göre mevzilenmiş. Sahalar parsellenmiş.
Yıllarca gaflet uykusuna dalıp, uyandığında‘Türk’ün Türk’ten başka dost olmaz’hamaseti yapanları da geçelim. Netice itibariyle milletlerin, devletlerin dostları, düşmanları çıkar ilişkilerine göre şekilleniyor. Zamana göre değişiyor. Devamlılık arz etmiyor.
Uzun süreAkdenizve adalarRum-Yunanikilisine bırakılmış. Denizdeki mavi sınırlarımıza, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımıza gerektiği gibi sahip çıkılmamış.Dışişleri Bakanlarımızbir yılda 52 defaSuriye’yi ziyaret ettikleri günlerde, yılda bir kez dahi olsaDoğu Akdeniz’i akıllarına bile getirmemişler. Mevzu‘vizyon’meselesinin çok ötesinde problemler barındırıyor. Sıkıntı daha derinlerde.
Şu günlerdeDoğu Akdeniz’de ciddi bir gerilim yaşanıyor. Bazı ülkeler,TürkiyeveKKTC’nin haklarını gasbettirmemek için attığı adımlar karşısında uyarılarda bulunup, endişelerini paylaşıyor. Bazıları ülkeler veAvrupa Birliğiise bulundukları konuma göre pozisyon alıp, aba altından sopa gösteriyor.
Etrafımdaki bir çok insan iseS-400hava savunma sistemi sebebiyle dünyanın gündeminde beraber arz-ı endam ettiğimizRusya’nın bu tartışmada yanımızda olduğuna inanıyor. Bir kısım ise destek olacağını sanıyor. Bilmiyorlar ki, uçak krizinde bozulan“domates”odaklı ilişkilerimiz bile halen daha tam düzelmedi.
Rus Büyükelçi Aleksey Yerhov’un açıklaması ilginç;“S-400’leri domateslerden ayrı tutmak gerekiyor, doğal olarak ikisinin de tabiatları farklı. Rusya’nın uyguladığı çok net karantina ve gıda güvenliği kuralları mevcut.”Rusya’nın kaç yıldır devam eden“domates”tartışmasına yaklaşımı hep bu şekilde oldu. Sorunun çözülmesi istenmiyor.
Mevzu enerji olunca iş daha keyfiyet kazanıyor. Mesela 500’ün üzerindeki şirketleriyleRusiş dünyasının ve bir çok açıdan devlet olarak Rusya’nınAkdeniz’de en önemli üssüGüney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY.)Ayrıca Kıbrıs’ın enerji kaynaklarında da yer almak istiyor. Bu durumda elbette Rusya, tartışmalarda bu hassas duruma dikkat edecektir.
Türkiye’nin ikinci sondaj gemisiniKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)kıyılarına göndermesi üzerineRusya’nın sessiz kalmak yerine“endişeli”açıklama yapan ülkelerden olması da anlamlı. ÜstelikTürkiye-KKTCilişkisi baskın bir refarandumlaRusya’ya bağlananKırım-Rusyailişkisi gibi de değil. Kırım benzetmesi yapanlar, teşbihte birazcık değil, epeyce hata yapıyor olabilir mi?
Adanın hakimi gibiGüney Kıbrıs’a destek verenRusya, Rumların sorunların kaynağı olan tek taraflı olarak ilan ettikleri münhasır ekonomik bölgelere işaret etmeden, Türkiye’nin attığı adımları eleştirmesi normal olabilir mi?
Önemli devletlerin ve büyük enerji şirketlerinin bölgedeki varlıkları, işbirlikleri ve kurmuş oldukları ortaklıklarıyla oluşan lobiler de eleştiriler için okları Türkiye’ye yönlendiriyor. Haklı olarak kurdukları menfaat ilişkisinin bozulmasını istemiyorlar.Rusya’da bunlar arasında yer alıyor.
Rusya’nın enerji şirketleriyle 6-7 yıldan bu yana Doğu Akdeniz’de olduğu, sahalar aldığı, ortaklıklar kurduğu unutulmamalı. Rus enerji şirketiNovatekLübnan’daİtalyan ENIveFransız Totalile birlikte rezerv aramaları için konsorsiyum kurdu. YineRus LukoildeMısır’a aitZohrsahasının %30’unu satın almıştı. Suriye’nin kıyı kesiminde 25 yıllık sondaj hakkı da Rus şirketlerinde. Rus şirketlerininİsrailgazınıDoğu Asya’ya LNG olarak pazarlamak için yürüttükleri görüşmeler var.
Rusya dış politikası ve ekonomisinin enerji stratejileriyle şekillenen bir ülke. Gelirlerinin %45’e yakını enerji kaynaklarından oluşuyor. Avrupa Birliği’nin doğal gaz ihtiyacını da %45’e varan seviyelerde karşılıyor. Dolayısıyla Rusya enerji gelirlerinde devamlılık sağlamak ve Avrupa’daki tekel konumunu da yitirmek istemiyor.
Doğu Akdeniz’deRusgazına alternatif çıkabilme ihtimalinden de rahatsız olan Rusya, bu sebeple bu bölgedeki projelerde yer almak, ülkelerle anlaşmalar yaparakAvrupa’ya gidecek gazdaki oyunculardan birisi olmak istiyor. Rusya’daAkdeniz’de kendine faydası dokunacaklardan yana tavır alıyor. S-400 ayrı, domates ayrı, doğal gazın tabiatı ise çok ayrı. Karıştırmayalım.
Daha net ifadeyleRusya, Doğu Akdeniz’dek enerji denkleminde de kilit noktalarda yer alıp, gelişmeleri kendi lehine çevirmek istiyor. Bu sebeple uzun bir süredir sahada varlık gösteriyor.
Türkiye’nin iseAkdeniz’de henüz ortaya koyabildiği cazip bir ürünü, ülkelerle ve şirketlerle işbirliğine dönüşecek sahası yok. Bu çalışmaları daha önce yapabilmiş olsaydık, kuracağımız ortaklıklar ve geliştireceğimiz ilişkilerle bugün yanımızda, bizim tezlerimizi savunan birileri mutlaka olurdu. Bu sebeple şu günlerde yanımızda duran yok, ama 2-3 ay sonra ne olacağı belli olmaz?
Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında,“Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tek taraflı ilan ettiği münhasır ekonomik bölge (MEB)”ibaresinde diğer tarafa;KKTC’ye, adadaki Türk halkına hiçbir vurgu veya atıf yok. Adada sadece Rumlar varmış gibi yaklaşım var.
Dolayısıyla bu açıklamalardan Türkiye’nin orada neden bulunduğu, ısrar ettiği ve hak arama çalışmaları havada kalıyor. Türk toplumunun yok sayılıp, tüm açıklamaların Türkiye’nin aldığı aksiyonlar üzerinden verilmesi niyetlerini de ortaya koyuyor.
Rusya açıklamasındaki en ağır ifade ise şöyle: “Kıbrıs’ın egemenliğinin ihlal edilmesinin Kıbrıs sorununa kalıcı, uygulanabilir ve adil bir çözüm için şartların yaratılmasında yardımcı olamayacağına inanıyoruz.” Rusyabu açıklamayı hangi siyasi pozisyonu gereği yapıyor olabilir? Hangi Kıbrıs’ın egemenliği?
Ayrıca Rusya, en önemli gaz müşterilerinden Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de zengin doğal gaz kaynaklarına sahip olmasını ister mi?
Adanın Rum tarafında düzenin bozulması da Rusya’nın işine gelmez.Doğu Akdeniz’deki doğal gazın da kısa zamanda ve kolay yollardan Avrupa’ya ulaşıp kendisine rakip olmasını da istemez.
ÖzellikleAkdeniz’dekiKıbrıs Rum Kesimi, İsrail, MısırveLübnangibi ülkelerin Türkiye ile anlaşıp, Anadolu üzerinden doğal gazlarını uygun rakamlarla ve güvenli bir güzergahtan pazarlayacak konuma gelmelerini de arzu etmez. Tüm bunlar için deRusya’nın, çok uygun formülleri, stratejileri yoksa bile geliştirebilir.
MeselaTürkmenistan’ın doğal gazıHazar Denizi’nden geçip Avrupa pazarına neden ulaşamıyor? Havyarıyla meşhurMersinbalıkları, ‘boru hatlarından etkilenmesin’ diye Hazar’dan doğal gaz geçemiyor.Rusyaiçin de çevre yeri gelince çok önemli olabiliyor.
Bakalım,“Balıklar rahatsız oluyor. Akdeniz’in suların bulandırmayın. Ya dağılın, ya sessiz olun.”diyebilen birisi çıkacak mı?
XXX
Başakehir anız yakma şenlikleri!
İstanbul’da anız yakılır mı, demeyin. Ben 2017’den bu yana 3 yıldırBaşakşehir’e bağlıBahçeşehir’de anız yakma şenliklerine şahit oluyorum. Araştırdım, gelenekselleştiği için epey öncesi de var. Sonuncusu ise geçtiğimiz Cumartesi yaşandı. İtfaiye kontrolünde, anızla birlikte doğadaki canlılar yakıldı.
Bu yılı öncekilerinden ayıran iseİstanbul Havalimanı’nın hizmet girmesi sebebiyle anız dumanlarının uçaklara da zarar vermesiydi. İniş rotalarının değiştirildiğinihaber.aerositesinde öğrendim. Anlayacağınız sadece karadaki canlılara değil, havadakilere de zararı dokunuyor.
Bahçeşehir’deçevreye duyarsızlık neden oluyor? Anız yakılan alanın yanıbaşında,Sazlıdere Barajıda inşaat atıklarına ve çöp yığınlarına ev sahipliği yapıyor. Su havzası değil, atık bölgesi gibi.
“Başakşehir BelediyesiAnız Yakma Şenlikleri”son 3 yılda henüz büyük bir faciaya dönüşmedi. Ancak tarladaki anızlarla ilerleyen ateş maki ve ağaçlık alanlara da sıçrıyor. Hatta arazilerdeki saman balyalarıda yanıyor. İtfaiye de anızları söndürmekte zorlanıyor. Kimsenin umurunda oluyor mu, bilemiyorum.
'Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması'suçu işleniyor. Ekip, biçenlerle, anızları yakanlar aynı familya. Acaba“belediye”bir suç duyurusunda bulundu mu? Yangın olunca yola çıkıyor, araç, personel sevkediyor. Fakat bu giderler de halkın cebinden çıkıyor? Her yıl aynı yerde, aynı suç nasıl oluyor da tekrarlanıyor?
Anlaşılan doğa, çevre, kaçak yapılaşma ve atık meselesiBaşakşehir Belediyesi’nin öncelikleri arasında değil! O haldeBaşakşehir Kaymakamı’na,Küçükçekmece Cumhuriyet Savcısı’na bu konuda bir sorumluluk düşmüyor mu?