Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üç ay önce öldükleri anlaşılan anne-kıza yapılan otopsi, acı bir gerçeği gün yüzüne çıkardı. Anne ve kızı açlıktan ölmüşlerdi.

        Haberde kadın ve çocuğunun yaşantısı hakkında ayrıntılı bilgi yoktu.

        Yani kimseleri yok muydu, neden kimse aramadı, devlet niye yardım etmedi?

        Bu sorular yanıtsızdı...

        Elektrik ve doğalgazı kesik evde yaşayan anne ile kızının yanında küçük, beyaz bir kâğıda yazılmış not bulundu.

        Notta, "Kızıma daha iyi yemekler vermek isterdim" yazıyordu.

        Elektrikleri ve doğalgazları da kesikti.

        Yaşanan dehşetin özeti iki kelime: Açlık ve ölüm...

        Ne kadar korkunç öyle değil mi?

        Ekonomik anlamda her şeyin normal, hatta üst düzeyde yaşandığı, birbirine bağlılığın, örf ve âdetlerin çok sıkı uygulandığı bilinen Japonya'da böyle bir olayın gerçekleşmesi, doğrusu ilginçten de öte bir durum.

        Düşünsenize kapı komşusu bahçesinde mangal yaparken, evlerinde pişen çeşit çeşit yemeğin kokusu sokağa yayılırken, bir duvar ötesinde çaresiz anne ve kızı açlıktan öldü.

        Aslına bakarsanız dünyanın pek çok köşesinde her gün insanlar açlıktan ölüyor.

        Örneğin, Afrika'nın bazı bölgelerinde. Ama orada yaşanan ölümler Japonya'da yaşanan anne-kızın ölümü kadar dikkati çekmeyebiliyor.

        Neden mi? Dünyanın vurdumduymazlığı sonucu Afrika'nın bazı bölgelerinde insanlar zaten bir ömrü açlıktan ölebilecek şekilde yaşıyorlar da ondan.

        Birilerinin çabalarına rağmen bu bölgelerde insanların büyük bölümü hâlâ aç.

        Utanç verici ama ne yazık ki oradaki benzer olaylar dünyanın kalanı için vaka-i adiyeden...

        Evimizdeki ocakta yemeğimiz kaynarken, soframıza oturup karnımızı doyururken, yan komşumuz aç mı tok mu hiç aklımıza gelmezse olacak olan işte budur...

        Kapımızı kapayıp "Bana ne?" diyorsak, insanlığımız şüphe uyandırmaz mı?

        "Devir bu devir, şartlar böyle" gibi bir savunma, insan olanın yapacağı bir savunma değil.

        Kapı komşumuz açlıktan ölüyorsa bunun suçu komşu olarak en başta bizim.

        Bana göre bu insan olmakla ilgili bir durum.

        Rahmetli annem, evimizde her yemek piştiğinde "Kokmuştur şimdi" diyerek bir kaba koyup mutlaka yan komşumuza gönderirdi.

        Komşumuzun hali vakti de bizden iyiydi...

        Sadece kokabileceği ihtimaliyle komşumuza yemek götürdüğüm günleri hiç mi hiç unutmuyor, hatta arıyorum...

        Peki günümüzde böyle mi?

        Vay efendim insanlar geçim derdine düşmüş, kimsenin kimseyi düşünecek, görecek hali yokmuş.

        Ekmek aslanın midesinde imiş. Boşverin bunları...

        Bir dilim ekmeğimizi olmayanla paylaşmıyorsak, her gün karşılaştığımız komşumuz ortalarda görünmediğinde "Acaba ne oldu" deyip kapısını çalmıyorsak vay bizim insanlığımıza.

        Alt katımızda kimin yaşadığını bile bilmiyorsak, asansörde gördüğümüz insanlara bir günaydın ya da iyi akşamlar demeyi esirgiyorsak vay bizim halimize...

        Böyle bir durumun kendi başımıza gelmeyeceği ne malum?

        İnsanlığımızı ellerimizle öldürmediğimiz, kimsenin açlıktan ölmeyeceği güzel günleri yaşamak dileğiyle...

        Diğer Yazılar