Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bilmem farkında mısınız ama içinde bulunduğumuz sistemde bir taraftan bazı konularda mağdur olurken diğer taraftan bizlerden farklı olanlarda mağduriyet yaratmak, yani hakları sadece kendimizden bilmek, bizim dışımızda olan hak ihlallerini de ya önemsememek ya da bilfiil mağduriyet yaratan olmak olağan hale geldi. Bir nevi hak miyopluğu yaşayan bir toplum olduk.

        Mesela, kıyafet özgürlüğünü savunurken başörtülüyseniz saldırıya uğrayan şortlu kızı savunmamak veya şortlu kızı savunurken başörtülü kadınları kıyafet seçimlerinden dolayı eleştirmek. Veya, son günlerin magazin gündemine gönderme yaparak bir kadın sunucunun kadın olduğu için sözlü şiddete uğradığını söyleyip ardından bir trans kadının evlilik haberini sunarken “ameliyat da olmadım, ben niye hala bekarım ve nişanlı değilim” diye alay eden transfobik ifadelerde bulunması, ya da hak savunuculuğu yaparken her etnik ve dini gruba aynı hakların tanınmasına karşı çıkılması gibi örnekler verebiliriz.

        Haklar ve ayrıcalık aslında ilginç bir ikilidir. Mesela yaşadığımız toplumlarda erkekler kadınlardan daha fazla hak ve ayrıcalığa sahiptir. Yok efendim biz eşitiz filan demeyin, kadın cinayetlerine ve suçlu erkeklere verilen cezalara bir bakın. Aynı şekilde heteroseksüel bireyler toplumumuzda eşcinsel olanlara göre daha fazla ayrıcalığa sahiptir. Beyaz kadınlar siyahi ve diğer etnik gruplardan olanlara göre ayrıcalıklıdır. Bu listeyi uzattıkça uzatabiliriz.

        GELİŞTİRİLMİŞ BİR KAVRAM

        Bu farklı kimliklere son yıllarda kesişimsellik (intersectionality) diyoruz. Aksu Bora Birikim Dergisi 21 Mart 2017 tarihli yazısında kesişimselliği “evrenselci feminizmin kadınlık anlatısının dışında kalan kadınları da hesaba katan, farklı sınıfsal, etnik, cinsel yönelimle ilgili... konumları dikkate almak için geliştirilmiş bir kavram” olarak tanımlamıştır. Aslında kadın değil kadınlıklar vardır. İşte böyle kadınlıklar varken bir kadının bir erkek tarafından “kaşar” benzetmesiyle sözlü şiddete uğrayıp, sonra kendi ayrıcalığının farkına varmadan heteroseksist bir bakış açısıyla trans bir kadına şiddet dolu bir söylemde bulunması mümkündür. Yani hem antiseksist (kadınlara yönelik cinsiyetçiliğe karşı) hem de prohetero (heteroseksüel ayrıcalıkla farklı cinsel yönelimi olanlara karşı ayrımcı) olunabilir. Peki, başkalarına nefret söyleminde bulunmamak için ne yapmalıyız? Öncelikle kendi ayrıcalığımızın farkına varmalıyız.

        Unutmayın hak evrenseldir ve herhangi bir birey veya devlet tarafından sizden alınamaz, ayrıcalık ise bazılarına verilirken diğerlerine verilmez. Siz bir şeyi savunurken hakkınızı mı ayrıcalığınızı mı savunuyorsunuz?

        Bunu önce düşünüp sonra konuşun ki hem mağdur hem de suçlu olmayın...

        Diğer Yazılar