Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkemiz ve dünyanın birçok sorunu varken sporu düşünmek ve yazmak çoğu kişiye eften püften bir iş gibi gelebilir. İnanın ben de siyaset, ekonomi hatta sanat yazmak isterdim ama şimdilik nasip böyleymiş.

        Sporu düşünmek ve yazmak benim için sosyal bir görev. Meslek veya geçim kaynağı değil. Ben spordan da para kazanıyorum ama yazar veya yorumcu olarak değil.

        Yaklaşık sekiz yıldır spor yazıyorum. Dönem dönem beni farklı kulüplerin, farklı federasyon ve kulüp başkanlarının düşmanı olarak algılayanlar oldu.

        Geçmişten bugüne yazdıklarıma ve konuştuklarıma bakarsanız kişilere, kulüplere ve federasyonlara bir düşmanlığım olmadığını görebilirsiniz. Benim derdim her zaman sistem ile ilgilidir. Bana illaki bir 'düşman'lık yakıştırılacaksa, 'sistem düşmanı' diyebilirsiniz.

        Sporu yaşamış, yapmış, farklı alanlarda hizmet üretmiş, yorumlamış ve yazmış biri olarak elbette öncelikle sporu düşünecek, eleştirecek ve üreteceksiniz. Hele ülke sporu bu halde ise.

        Sporu yazmak

        Çünkü insanımız spor yapmıyor, yaşam kalitesini düşürüyor ve sağlıksızlaşıyor.

        Çünkü çocuklarımız için sporcu olmak bir amaç değil sağlıklı büyümeleri için araç da değil üstelik. Yaşlılarımız spor yapmıyor, yaşam sürelerini uzatamıyor.

        Çünkü ana görevleri sporu tabana, yani halka yaymak olan kulüplerimiz doğru şekilde yönetilemiyor. Kulüplerimiz var oluş amaçlarından uzaklaşmış, sürekli zarar ettirilen ticarethanelere dönüşerek, başkalaşım geçirmişler.

        Çünkü sporun devlet bürokrasisi insanına spor yaptırmak üzerine kurgulanmamış. Hükümetlerin bir spor politikası, bir spor kalkınma stratejisi olmamış. Çünkü bu çözümsüzlüklere yol gösterecek spor medyası yok denecek kadar az nicelikte. Medya için varsa yoksa futbol ve üç kulüp. Medyanın asal görevi olan bilginin toplumsallaştırılması yerine dedikodu toplumsallaştırılıyor.

        Çünkü, çünkü, çünkü... O kadar sebep var ki! Bu sözde kuralları olan ama denetimsiz bırakılarak bataklık haline gelmiş sistem, sürekli 'toksit' üretiyor, spora dair tüm temiz değerleri, en başta da çocuklarımızı ve gençliğimizi yani geleceğimizi içine çekiyor ve boğmaya çalışıyor.

        SDGK

        Geçtiğimiz hafta Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu'na yedi üyeden biri olarak atandım. Benim gibi memur çocuğu olanlar daha da iyi bilirler ki sizi okutan, büyüten devlet sizden bir şey istediğinde, size bir görev verdiğinde içeriği ne olursa olsun bu büyük bir onur vesilesidir ve emir kabul edilir.

        Bu göreve atandığım veya görevi kabul ettiğim için, kurulumuzun icraatlarından dolayı zaman zaman eleştirileceğimin (ki eleştiriler başımın üstündedir), yıpratılacağımın hatta maddi ve manevi zarar göreceğimin fazlasıyla farkındayım ve inanın umurumda bile değil.

        Çünkü devlete hizmet benim için önemli bir sorumluluk, büyük bir manevi tatmin ve onurdur. Bunu başka hiçbir şeye değişmem, tahvil etmem.

        Bu görev süresince bir tek şeyden utanırım ki o da ülkemin sporu ve insanı adına hiçbir şey üretememiş olmaktır.

        SDGK'nın kurumsal yapısını zedelememek için kurulun sorumluluk alanındaki konular ile ilgili ne yazı yazacağım ne konuşacağım. Ancak diğer konularla ilgili yine kendi meşrebimce yazılarıma, yorumlarıma, eleştiri ve övgülerime devam edeceğim. Bu yaştan sonra değişecek halim de yok, karakterimde malzeme bu...

        "İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmak." - Victor Hugo

        Diğer Yazılar