Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Konu futbol ve taraftarlık olunca bireyin algılama seviyesi vasatın altına iniyor. Günlük hayatını aklı başında biri olarak yaşayan kişi, iş taraftarlığa geldi mi lobotomi operasyonu geçirmiş şekilde davranışlar sergiliyor. Hal böyle olunca taraftarı kullanarak, günü kurtarmanın kitabını yazmış kulüp başkanları ve yöneticileri, kendilerini kurtarmak adına düşmanlığı ve kutuplaştırmayı daha da körüklemek için her türlü rezilliği kullanıyorlar.

        Son birkaç haftadır Fenerbahçe ve Galatasaray başkanları, yöneticileri, taraftar grupları mide bulandırıcı ve ortalama algılının çok altına hitap eden türlü aymazlıklara imza attılar. Bu karşılıklı günü kurtarma operasyonları sonucu bir genç öldü. Kimsenin umurunda bile olmadı. Çünkü önemli olan Aziz Yıldırım, Ünal Aysal ve yönetimlerinin başarısızlıklarının konuşulmaması veya sorgulanmamasıydı.

        Bir tarafta Şampiyonlar Ligi finali oynayan takımların bütçesinde transferler yapmış ancak başarısı sadece yerelde kalmış Galatasaray, diğer tarafta yine bir o kadar transfer bütçesine rağmen yerel başarıyı bile yakalayamamış Fenerbahçe.

        Karşılıklı salvolarla kin ve nefret tohumlarını ekmekten çekinmeyen bu iki kulüp yönetiminin, yitip giden bir canı önemsediğini düşünüyorsanız ya algı seviyeniz vasatın altındadır ya da fanatik taraftarsınız demektir.

        Sorunu sadece Fenerbahçe ve Galatasaray'ın sidik yarışına indirgememek lazım. Trabzonspor Başkanı Sadri Şener'in açıklamalarına da bakınca, ortalama bir Trabzon taraftarının neden 200 milyon borca değil de hak edilen şampiyonluğun kendilerine verilmediğine isyan ettiğini anlayabilirsiniz.

        Beşiktaş, Bursa, Eskişehir, Gaziantep vs. hep aynı taktik, hep kullanılan taraftarlar ve hep borçlanan, hep kötü yönetilen kulüpler.

        Yarın Türkiye Kupası finalinde Trabzonspor ve Fenerbahçe karşılaşacak. Burada akacak bir damla kandan bile sorumlu tutulması gereken kişilerin başında Aziz Yıldırım, Sadri Şener, Ünal Aysal ve Yıldırım Demirören gelmektedir. Bu isimlerin ortak çıkarı, kendi taraftarlarının yada futbolseverlerin onları ve icraatlarını sorgulamamasıdır. Bu yolda ellerinden geleni artlarına koymazlar, ne pahasına olursa olsun.

        Ya kuzgun leşe ya devlet başa!

        3 Temmuz süreci Türk futbolu adına büyük fırsatları içinde barındırıyordu. El birliği ile heba ettik ayağımıza kadar gelen şansı. Bu süreçte herkes kaybetti ama bir tek Galatasaray kazandı. "Biz temiziz siz kirlisiniz" stratejisi ile hukuk dahil olmak üzere birçok argümanı bloke ettiler. Bu blokaj ve Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe ve Fenerbahçeli taraftarları kullanması ile süreç arap saçına döndü.

        Bugün gelinen noktada, kimsenin ders almadığı apaçık ortadadır. Medya, kulüp yönetimleri, taraftar grupları hatta futbolcular ve federasyon büyük bir pişkinlik ve umursamazlıkla kaldıkları yerden devam ediyorlar, bu kadar kepazeliğin ortasında. Artık devletin, futbolunun yönetimine ve denetimine el atması için uzatma dakikalarını oynuyoruz. Çok daha geç kalınmadan, çok daha pişmanlık duymamak için devlet gücü ile bu iğrenç sistem tasfiye edilip, adam gibi bir düzen getirilmelidir.

        Diğer Yazılar