Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları adaylık sürecinin son haftalarına girdik. 7 Eylül 2013 günü, Buenos Aires'te ya çağdaş spora merhaba diyeceğiz ya da uzun bir süre daha veda edeceğiz.

        Bu köşeden aylardır hep "Tek çare Olimpiyat" diye yazdım. Çünkü Türkiye gibi sporu yüzyıla yakın bir süre yok saymış, futbolun üç kulübüne sıkıştırmış, kurumsallaştıramamış, halkına spor yaptırıp, sevdirememiş bir ülkede, spor kültürünün, sporcu nesillerin oluşması için tek ve mutlak kaldıraç Olimpiyatlardır.

        1964 öncesi Japonya'da, 1988 öncesi Kore'de, 2000 öncesi Avustralya'da hatta 1992 öncesi İspanya'da, geniş bir spor kültürü ve tüm branşlara dağılmış sportif nesiller yoktu. Olimpiyatlara hazırlık sürecinde geliştirilen planlamalar ile bu ülkelerin tamamına yakını "spor ülkesi" haline geldi.

        Tokyo, Madrid ve İstanbul veya Japonya, İspanya ve Türkiye arasında, global karar vericilerin ve makro politik stratejilerin karıştırılmadığı bir seçim olabilse oyların tamamını İstanbul ve Türkiye alırdı.

        Tüm dünyayı kapsama iddiasında olan "Olimpik Hareket" felsefesi, dünya nüfusunun 5'te 1 'inden fazla, çoğu genç nüfusa sahip İslam ülkelerine hiç Olimpiyat vermedi. Bu kez ekonomik açıdan güçlü ve kararlı bir Türkiye varken oyunların ikinci kez Japonya ya da İspanya'ya verilmesi ile hem Olimpizm'in hem "Olimpik Hareket"in içinin iyice boşalmış olduğu ortaya çıkacaktır.

        Spor endüstrisinin yeni pazarlara açılması gerekmektedir. Kuzey Amerika, Avrupa ve zengin uzak Asya'da onlarca Olimpiyat ya da diğer spor organizasyonları düzenlemiş, bu pazar doygunluk hatta durgunluk sürecine girmiştir. Çoğunluğu genç, 1 milyar üç yüz milyonluk İslam pazarına spor endüstrisinin girişinin anahtarı İstanbul'dur.

        Sadece bu reel politik ve ekonomik nedenler tek başına bile yeterliyken, Türkiye'nin genç nüfusundan, spora olan ihtiyacı ve kendi hinterlandındaki ülkelerde başlatacağı ve de liderliğini üstleneceği spor hamlesinden, tesisleşmesinden, ekonomisinin gücünden, devlet garantisinden, tutkusundan bahsetmeyeceğim bile.

        Bu bahsetmediğim konularda bile Tokyo ve Madrid'in ne kadar zayıf ve çaresiz olduklarından da bahsetmeyeceğim. Doping ve ırkçılığın dünyada en çok kirlettiği ülkelerden olan İspanya'daki işsizlik oranını, ekonomik açmazlarını da yazmayacağım.

        Yine ırkçılığın kitabını yazan Japonlar'ın adaylık sürecinde nasıl biz Müslümanlara dini ayrımcılık yaptığını da anlatmayacağım, radyasyon sızıntısını, yunus ve balina katliamlarını, kadın hakları ile ilgili sorunlarını, Tokyo halkının Oyunları istememesini, Tokyo trafiğini vs. onları da yazmayacağım. Çünkü yazının başında belirttiğim iki sebepten biri dahi İstanbul'un 2020'yi alması için yeterlidir.

        Önümüzdeki üç hafta, belki sonrası sadece "Bize Olimpiyat vermezler çünkü..." diye yazanları, "Aman Olimpiyatları almayalım çünkü... " diye çalışanları yazacağım. Onların global karar vericilerin kucağında oynadığı "milli oyunu" anlatmaya çalışacağım. Yüzünü batıya döndüğünü sanan ama gerçekte kıçını o tarafa dönen "batıcı", "bizden bir bok olmazcı" arkadaşların halkı nasıl yanlış yönlendirdiğini anlatacağım.

        Kısaca global sporun Türk kompradorlarının, sadece siyasi hamaset veya popülizm üzerinden ya da donanımları yetmediğinden kayığına binen yazar, yorumcu arkadaşlardan bahsedeceğim. Algı yönetiminden, "skandalların" zamanlamasından, veriliş şeklinden, sürekli tekrarlanan adaylık ekonomisinin Olimpiyat ekonomisinden daha önemli olduğundan, koltuğa oturanın mevzu spor olunca nasıl on yıllarca orda kaldığından, oraya neden ve kimler tarafından oturtulduğundan bahsedeceğim. Bütün bu hikâyenin tarihsel ve siyasi analizini de yapmaya çalışacağım. Yani mevzu bol. Belki bu yazı dizisi bittiğinde Olimpiyatları neden aldığımızı yada neden kaybettiğimizi daha iyi analiz edebilirsiniz.

        Nuri Bilge Ceylan'ın dediği gibi benim güzel ve yalnız ülkemin sporla, Olimpiyatlarla imtihanını benden okumak istiyorsanız... Okumaya başladınız bile.

        Diğer Yazılar