Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Beşiktaş kimle oynuyordu hatırlamıyorum. 75 senesi olabilir, semtin takımının maçına semtin yakışıklısı Rahmetli Tayfun (Kalkavan) abimi seyretmeye gitmiştim ilk kez İnönü'ye. Sahayı sıfır açıdan gören, boyunu aşan demir parmaklıkların ardından, meşrubat kasasının üstüne çıkarak önündeki görevli, foto muhabiri, polise rağmen ne görürsen oydu maç dediğin benim için... Statta yıllarca böyle maç izledim.

        Beşiktaş'ın 75. yılındaki Eintracht Frankfurt maçı, biletle numaralıdan izlediğim ilk maçtı. Numaralının en üstünde ve yine ayakta. Beşiktaş için kibrit çakıldığı yıllar... Sonra eski açık, yeni açık, kapalı, numaralı her tribünde maç seyrederdik. O zamanlar kombine filan yoktu. 100. yılında Sergen'in gol atıp şampiyonluğun geldiği maçta kombinelerim olmasına rağmen kucağımdaki 9 yaşımdaki oğlumla izledik maçı. Hüngür şakır gözyaşlarıyla...

        Neden anlatıyorum bunları? Çünkü samimiyet vardı benim semtimin takımında. Maça beleş de girsen, yerine biri de otursa Beşiktaşlı Beşiktaşlı'ydı. Samimiydi, bendendi ve harbiydi. Para pul olmasa da, küme düşmeye oynarken de, Beşiktaş için kibrit çakarken de.

        Hakkı Kaptan'ın, Süleyman abinin her söylediği "şeyi" doğru kabul eden bir gelenekten, herkesin -makamına bakmadan çene ishali olmuş şekilde-yalan söylediği bir ortama geçiş dönemindeki mide rahatsızlığı benimki. Beşiktaş'a küsülmez ama ne midem ne sinirim kaldırıyor artık bu tipolojideki başkanı, yöneticiyi, futbolcuyu, yazarı, taraftarı. O yüzden bir iki sene direndim. Ancak 10 yıldır maçlara gitmiyorum İnönü'de.

        En son iki yıl önce, Fikret Orman ile bir programa davet edildim, o zaman çıktım İnönü'nün çimlerine. O programda "Denetleme raporu ne zaman açıklanacak?" diye sordum, "Temmuz başı" dedi! O gün de sözünü tutamayacağını biliyordum, bugün de... O gün de "Stadı yıkmayın" dedim. Çünkü o zaman da yapacak mali gücü yoktu. Ve bugün de yok. Sadece tutamayacağı sözler verip günü kurtarmaya çalışan biri var, benim semtimin takımının başında. Ne samimi, ne benden ne de harbi... Bir iki öncekiler gibi.

        Stadyumun finasmanı ile ilgili tek bir kelime, plan yok. Ortaya atılan bir Vodafone hikayesi var, yapılan kontratın içeriğini bilen yok. Aynı denetim raporu gibi. Düşman metaforları üzerinden günü kurtarırsınız belki, nasıl olsa yiyen taraftar, kongre üyesi bol.

        Lafı daha fazla uzatmayayım. Yazık ettiniz duhul olarak Hakkı Kaptan'ın, Süleyman abinin mirasına.

        Mirastan kastım mal mülk değil. Onlar zaten çoktan heba edildi. Çok da payınız yoktur hani hesabını soramamanızın dışında. Benim kastım samimiyet, harbi olmak, verdiğin sözün arkasında durabilmek!

        Beşiktaşlı olmak zordur...

        Diğer Yazılar