Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kerem Akça, 54. New York Film Festivali’ni değerlendirdi.

        Film Society of Lincoln Center’ın düzenlendiği New York Film Festivali’nin 54üncüsü, 30 Eylül-16 Ekim arasında düzenlendi. Güncel filmlerden klasiklere uzanan rafine seçkinin yanı sıra açılış “13th”, kapanış “The Lost City of Z” ile yapıldı. Yeni bölüm ‘Explorations’ ise dikkat çekme çabasındaydı.

        FESTİVALE DAMGA VURAN ÖZGÜN BİR ANİMASYON

        Dash Shaw’un “My Entire High School Sinking into the Sea”si (2016) aslında festivalin önüne çıkan, kafa yapan bir animasyon. Felaket-gençlik filmi kırması dururken çizimleriyle saykodelik bir cinlik gibi. Kişisel notların ötesinde karikatür ve çizgi roman kafasıyla üretilmiş çizgi film her şeyden önce özgün.

        Jason Schwartzman, Lena Dunham ile John Cameron Mitchell’in seslendirmeleri de boşuna değil. Shaw burada hareket yakalama teknolojisinin üzerine el çizimleri ve suluboya ilave ediyor. Adeta tür damarında “Poseydon Macerası” (“The Poseidon Adventure”, 1972) ile “Kahvaltı Kulübü”nü (“The Breakfast Club”, 1985), animasyon kaynağında “Waking Life” (2001) ile “Belladonna of Sadness”ı (“Kanashima No Beranoda”, 1973) birleştiriyor. Üstelik Z jenerasyonunu bir felakete de malzeme ediyor. Buna kimse cesaret edemezdi. Alejandro Jodorowsky ile John Hughes’e teğet geçerken sular altına kalmanın sanki metaforik değil de gerçek anlamı gibi “My Entire High School Sinking into the Sea”. Türünde eşsiz bir iş.

        ALTERNATİF BOYUT KATMAK İÇİN YENİ BİR BÖLÜM

        “Hermia & Helena”, “Son of Joseph” (“Le Fils de Joseph”) ve “The Rehearsal” gibi fazla yerde gösterilemeyen filmler ana seçkide Cannes, Berlin çıkışlı yapımlara ‘başka sanatlarla ilişkili’ kontenjanından eklendi aslında. Matias Pineiro ve Eugène Green gibi herkesin aşina olduğu isimler bu sayede farklı denemelerle sahne aldı.

        Festivalde esasen alternatif, deneysel ve avant-garde sinemaya ayrılan Explorations (Keşifler) bölümünde “Everything Else” (“Todo Lo Demas”), “The Ornithologist” (“O Ornitoloho”) ile “Kékszakállú” iz bırakma peşindeydi. Bunlardan özellikle ikincisi dikkat çekiciydi. İlkinin bir ruh halini, yalnızlığı yansıtırken başarılı başrol oyuncusu Adriana Barraza’nın üzerine geçemediği, ‘görüntü yönetmeni’nin işine dönüştüğü netti.

        YENİLENMİŞ KLASİKLER

        Bresson, Pontecorvo, Yang, Mizoguchi, Duvivier gibi yönetmenlerin filmlerinin yenilenmiş dijital kopyalarından izlemek güzeldi. Fransız Klasikleri’ne ve Henry Hathaway’e ayrılan bölümler dolu doluydu.

        Açıkçası bunlar arasında “Taipei Story”yi (“Qing Mei Zhu Ma”, 1985) izledim. Yeni Tayvan Sineması’nın kilit yönetmenlerinden Yang’ın Ozu’ya selam çaktığı iş Japon usta kadar incelikli bir matematik içermiyor. İkinci uzun metraj olsa da ‘kariyere giriş çalışması’ olarak sivrilme peşinde gibi. New York’un her zamanki gibi fazlasıyla Amerikalı sinemacıyı, film insanını konuk etmesi de Adam Driver ve Kristen Stewart akşamlarıyla desteklendi. “Billy Lynn’s Long Halftime Walk”a özel gala ise en şaşaalı sürprizdi.

        KEREM AKÇA / akca.kerem@gmail.com

        Diğer Yazılar