Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Doğu Akdeniz’de aşırı gerilimli geçen iki haftadan sonra nabzın normalleşeceği bir haftaya doğru giriyoruz.

Bölgede sismik araştırmalar yapan Oruç Reis gemisi için ilan edilen son Navtex’in süresi 12 Eylül’de yani önceki gün dolmuştu. Türkiye, Navtex süresini uzatmak yerine tabiri caizse Doğu Akdeniz’de diplomasi molası verdi; Oruç Reis Antalya Limanı açıklarına demir attı.

Bu kararın arkasında ne yattığını anlamak için dün Ankara’dan bazı isimlerle konuştum. Anladığım kadarıyla Oruç Reis’in Antalya Limanı’na demir atması Almanya Şansölyesi Merkel’in arabuluculuk çabalarının bir sonucu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkel’in girişimine bu sefer de destek vererek bölgede huzursuzluk çıkaran ve masayı dağıtan tarafın Türkiye olmadığını bir kez daha göstermek istedi.

Daha önemlisi Macron’u yalnızlaştırmış oldu. Bu süreçte Türkiye’nin Merkel’i yanına çekmesi önemli zira Almanya ile kurulan sıcak temas İspanya, İtalya, Romanya, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerin de Türkiye’nin tezlerini anlaması için vesile olabilir.

Zaten bu süreçte Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Avusturya dışında Macron’a açıkça destek veren yok.

Erdoğan’ın son adımından sonra Merkel’in Macron ile konuşarak “Bak, Erdoğan diplomasiden yana, sakin ol ve bu anti-kampanyayı bırak” demesi bekleniyormuş.

Macron’un 10 Eylül’de Fransa'da 7 AB üyesiyle gerçekleşen MED 7 zirvesinin ardından "Saf değiliz ama Türkiye ile iyi niyet çerçevesinde yeniden diyalog kurmak istiyoruz" demesinin arkasında da belli ki bu süreç yatıyor.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yalnızlığının son bulması için Almanya’nın yanı sıra İspanya’nın desteği de önemli.

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in, MED 7 için Korsika Adası‘na gitmeden önce Erdoğan’ı araması herhalde tesadüf değil. Ankara’daki kimi kaynaklar o görüşmede Sanchez’in Erdoğan’a “Biz sizin aleyhinize bir kararı desteklemeyiz” dediğini aktarıyor.

Yani yakında Doğu Akdeniz’de Erdoğan’ın yalnızlığı bitip Macron’un yalnızlığı başlayabilir.

Elbette mesele sadece Macron’un meselesi değil.

Diplomatik süreç adeta hassas bir ip üzerinde yürüyor. Türkiye müzakerelere alan açmışken Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu’nun Meis Adası'na 2 günlük ziyaret yapması Ankara tarafından pek hoş karşılanmamış. Dün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Meis’in karşısındaki Kaş’a ve KKTC’nin başkenti Lefkoşa’ya yaptığı ziyaretler de buna karşılık atılan adımlardı. Belli ki Ankara Avrupa’ya “Bu sefer de masa dağılırsa sorumlusu Türkiye olmayacak” mesajı veriyor.

Türkiye bir yandan kendi tezlerini diğer yandan Yunanistan’ın maksimalist taleplerinin yersizliğini anlatıyor. Eğer müzakereler sonuç verirse Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin de içinde olduğu yeni bir düzenin kapısı aralanabilir.

Zira Merkel’in arabuluculuk çabasının arkasında Türkiye’nin de içinde olduğu yeni bir Doğu Akdeniz enerji konferansı yapma niyeti yatıyor. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Charles Michel de geçen hafta Akdeniz’deki sorunların ele alınacağı, çok taraflı bir konferans düzenlenmesi fikrini açıkça dile getirmişti.

Ocak 2020’de Türkiye’yi dışlayarak oluşturulan “Doğu Akdeniz Gaz Forumu”nun aksine Türkiye’yi de kapsayacak bir sürece girilmesi Doğu Akdeniz’de yeni bir dengenin oluşmasına vesile olabilir.

Bu arada ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne silah ambargosunu kaldırmasının ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Türkiye’ye uğramadan yalnızca GKRY’yi ziyaret etmesinin denge bozucu bir unsur olarak görüldüğünü ve Ankara'nın Washington’a rahatsızlığını ilettiğini de ekleyelim.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar