Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Selanik hep İzmir’e benzetilir, Atina ise fena halde İstanbul’dur. Hatta biraz eski İstanbul’dur. Monastiraki ise Eminönü, Mısır Çarşısı ve özellikle de Sultanhamam bölgesini anımsatır.

Yaz bitti! Yunan Adaları’nda cirit atan, tadı damağında kalanlara hasret gidermeleri için Atina birebir... Eylül, ekim hatta kasım ayına kadar havalar şahane... Monastiraki ise Atina’nın son yıllarda hızla değişen tarihi semti. Monastiraki’ye 10 yılı aşkın süredir gider gelirim. Bölge son yıllarda hızlı bir değişim içinde. Bir yandan yeni açılan kafe, restoran, bar ve mağazalara sevinirken diğer yandan İstanbul’a çok benzettiğim eski semtleri İstanbul kadar hızlı olmasa da yitip gitmesine hüzünlenirim. Kısacası Monastiraki çok değişti... Buyrun size 2017 model Monastiraki izlenimleri..

Bugünün Monastiraki’si bana bizim Eminönü, Sirkeci, Tahtakale, Mısır Çarşısı ve özellikle de Sultanhamam bölgesini anımsatır. Çünkü ev tekstili ürünlerini dükkân önlerinde sergileyen manifaturacılar, pastırma, sucuk, peynir satan şarküteriler, incik boncukçular, hırdavatçılar cadde üzerlerinde sıralanmıştır. Ana caddelerden ara sokalara girerseniz beni daha iyi anlayacaksınız. Ara sokaklar Eminönü ve Sultanhamam’ın 70’li, 80’li yıllardaki fotoğraflarından çıkmış gibi. Selanik hep İzmir’e benzetilir Atina ise fena halde İstanbul’dur. Hatta biraz eski İstanbul’dur.

Sirkeci Tren İstasyonu’nu alın 1896’da yapılan Monastiraki tren istasyonunu koyun yerine. Monastiraki istasyonu ve meydanı, yüzyılı aşkın süredir şehrin yükünü çekmiştir. Havalimanına direkt giden trenin istasyonudur. Buradan Atina’nın en güzel deniz kenarı kenti Pire’ye de gidebilirsiniz. Meydanda yıllardır pazar kurulur; çevre sokaklar sizi Atina’nın Mısır çarşılarına, baharat pazarlarına, manifaturacı ve tekstilcilerine, hediyelik eşyacılarına küçük lokantalarına götürür. Yokuşu çıktınız mı aynı İstanbul’daki gibi İstanbul Sultanahmet’i olan Akropolis bölgesine, binlerce yıllık tarihi bölgeye gelirsiniz. Ermou Caddesi, mağazaların bulunduğu bölgenin en işlek ama benim en az vakit geçirdiğim caddesi. Daha çok ara sokaklardaki kafe, bar ve küçük lokantalarda vakit geçiririm.

Aiolou Caddesi’nde şehrin en eski binası Emperikon Hotel’de kalır, mahallelilerle takılırım. Çevrede hemen herkes artık arkadaşım oldu. Dedim ya benim eski küçük İstanbul’umdur Monastiraki.

Emperikon Hotel: Şüphesiz bölgenin en iyi oteli. Sahibi Natassa’nın ruhu binanın her köşesine sinmiş. Uzun bir tadilat sonrası hizmet veren otel, Akropolis’e uzanan geniş bir manzaraya sahip. Atina St. Irini katedralinin karşısında yer alan Emporikon, 19. yüzyılda yapılan ilk otellerden biriydi. II. Dünya Savaşı patlak verince kapanır ve savaşın ardından uzun bir süre film seti olarak kullanılır. Her biri birbirinden farklı 14 oda, ünlü Yunan isimlerine ayrılmış. Yunan soprano Maria Callas, eski oyuncu ve bakan Melina Mecouri, besteci Manos Hatzidakis bunlardan birkaçı.

A for Athens ve 360 Degress: Bu iki mekân otelden ziyade teraslarındaki kokteyl barlarıyla ünlü. Ancak eskiden her ikisini de daha çok sever ve giderdim. Zamanla çatıya neredeyse bir çatı katı daha çıkarak büyümüş ve bayağı turistik olmuşlar.

Melilotos: İyi Yunan yemeklerini makul fiyata yemek isterseniz Melilotos en doğru adres. Buraya beni yıllar önce Atinalı arkadaşım Dinos getirmişti. Kendi halinde manifaturacıların arasında küçük bir lokanta, kaçırmayın derim.

Monk: Burası yeni keşiflerimden... Aynı zamanda otel, bar ve restoran... Giriş ve teras katta derinden gelen müzik sesi, lezzetli pizza ve makarnalarıyla iyi vakit geçirilen bir mekân. Ayrıca şarap konusunda çok iddialı olduklarını söylemeliyim.

Pera: İstanbullu bir ailenin açtığını zaten adından anlıyorsunuz. Dolma, ince belli bardakta çay, lahmacun, tatlılar. İstanbul’a dair hasretle, sevgiyle yapılan yemekler...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar