Devlette 'dayı'lık yoktur
Türkiye, bir “spor adamı” ile bir “spor yorumcusu”nun kavgasına şahit oldu... Yıllardır süren bir kavganın devamı gibi... Her dönemde farklı kişilerle medya arasında cereyan ediyor ve arkası da hiç kesilmiyor... Her bir kavganın ne ölçüsü var, ne de ayarı... Kamuoyu bu kavgaları hayretle, dehşetle ve utançla izliyor... Efelenmeler, dayılanmalar, tehditler, küfürler, kinler, öfkeler gırla gidiyor...
Tam da 15 Temmuz’daki “yatakta basarlar, şafakta asarlar” üslubu... Asla çocuklara ve gençlere izletilmemesi gereken, “küfür ve şiddet içerir” patentiyle ve +18 yetmez, +35 yazılması gereken bir kavga ortamı... Birbirlerini FETÖ’cülükle itham ederken bile, Türkiye’nin huzurunu bozarak, sporu kavgaya sürükleyerek FETÖ’nün ekmeğine yağ süren anlayış... FETÖ’cülüğe lanet okuyormuş gibi yapıp, özendiren bir tarz...
***
Spor yazarı veya yorumcusunun eleştiri sınırlarını çoktan aşan, haddi olmayan bir yorumculuk, kulüp başkan ve yöneticilerinin asla tevessül etmemesi gereken mafyatik davranışlar... Sporun evrensel ilkelerinin de etik değerlerinin de ahlaki davranışların da asla kabul etmeyeceği, külliyen reddedeceği bir lisan... “FairPlay”den nasibini almamış, “Sporda Şiddetle Mücadele Yasası”nın cezaya mahkûm edeceği ve ebediyen dışlayacağı bir şiddet çağrısı... Ne hazindir ki “spora bakanlar”ın gıkı çıkmıyor... Kanunun görev verdiği bütün makamlar suspus...
Ne sporun patronu bakan, ne ekibi, ne il güvenlik kurulu başkanı valilerimiz, ne yüce yargımız... Hepsi de hiçbir şey olmamış gibi davranıyor... Ne Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı, ne de Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı... Biri kaçak, öbürü göçek... Ne zaman bir sorun varsa ortadan kayboluyorlar... Meydanı alabildiğine boşaltıp, kavgaya zemin hazırlıyorlar... “Zalimlere karşı şiddetli, mazlumlara karşı merhametli” düsturunu unutan, mafyatikleri koruyan, masumları en ağır cezaya çarptıran kavrayış...
Adaleti sağlayamayan, teraziyi dengede tutamayan, bu sebeple de “hukukun gücü yerine, gücün hukuku”nun hakim olduğu bir sistem...
***
Hâlbuki bu ülkede uygulansın diye çıkarılan yasalar var... 2004’te 5149, sonra 6222. TBMM’nin, hükümet ve muhalefetin şiddeti önlemek için büyük bir irade ortaya koyup oy birliğiyle çıkardığı yasalar...
Gençlik ve Spor Bakanı’nın bilmemesi imkânsız ama biz yine hatırlatalım: “Bu yasa, hükümet eliyle yürütülür” der, bütün kanunların son maddesinde... Başbakanlık, Adalet, İçişleri bakanlıkları, savcılar, hakimler, polis, emniyet, istihbarat öncelikle... Hükümet adına da bu işin patronu, spor bakanıdır... Ama siz Çağatay Kılıç’ı, herhangi bir sorun çıktığında hiç gördünüz mü? Seyirciyken kalan alışkanlığını devam ettiriyor adeta...
Ortaya çıkacaksın ve “Biz bu kanunu süs olsun diye değil, uygulamak için çıkardık. Bu spor yazarı veya yorumcusu, bu kanunları ihlal ediyor, bu ve benzeri başkan ve yöneticiler, sporun sağlığını ve gençliğimizi şiddete çağırıyor, ben bakan olarak böyle bir şeye göz yumarsam suç işlemiş olurum, ihbar ediyorum, herkesi göreve çağırıyorum” diyeceksin...
İlgili bakanlarla bir araya geleceksin ve başta İstanbul Valisi olmak üzere, herkesi göreve çağıracaksın... Hatta suç işleyenler ve görevini ihmal edenlerle ilgili de suç duyurusunda bulunacaksın...
***
5149’a göre; bir gazeteci veya yorumcu, gazete veya TV’de şiddet çağrıştıran, başkalarını tahkir ve tezyif eden bir yorumda bulunursa, kendisine 10, gazete ve TV’sine de 50 bin TL para cezası verilir...
Bir kulüp başkanı veya yöneticisi de aynı şekilde davranırsa, 50 bin TL idari para cezası yer... Bunlar, başkanı vali olan il güvenlik kurulu tarafından verilir...
Ayrıca yargı devreye girer ve suçu neyse maddi, manevi, adli karşılığını görür. Hele de bu tahriklerden dolayı bir olay vuku bulmuşsa, cezalar katlanarak verilir...
Futbol Federasyonu Başkanı eser gürler, “Hiç kimsenin futbolu kaosa sürüklemesine müsaade edemeyiz” der ve kurullarını toplar, gerekirse suç işlemeyi alışkanlık haline getiren kişilere bir daha yöneticilik yaptırmaz...
***
Ama ne bakan, ne kurumlar, ne federasyon, görevini yapmadığı, suçluyu cezalandırmadığı için herkes sesini yükselterek, suç işleyerek kendini savunmaya çalışıyor... Barışı sağlayacağımıza, beceriksiz yöneticilerimiz yüzünden yeni suçlular üretiyoruz... Bir mesaj yüzünden yönetim kurulu üyesini ceza kuruluna sevk eden bir federasyon, iş kulüplere gelince kabuğuna çekiliyor, inisiyatifi tümüyle elinden kaçırıyor... Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı, hava atması gereken her yerde var ama en ufak riskte hiç yok...
Korkmayın “Bu yasayı ihlal eden, babamın oğlu da olsa, gözünün yaşına bakmayın” diyen bir Cumhurbaşkanımız var oysa... O halde görevinizi yapın ve devletin itibarını beş paralık etmeyin... Adaleti sağlayın ki, kimse kendini savunmak, suç işlemek zorunda kalmasın... Birbirlerini ekranlarda, milletin gözü önünde tehdit etmek yerine, sahilde buluşsalar ve sorunlarını kendi aralarında çözseler daha iyi ederler.... Devlet; milletin, reyting savaşına veya kabadayılığına alet edilmesine fırsat vermez... Kimsenin dayılık yapmasına müsaade etmez... Devlette ‘dayı’lık yoktur...