Arama motorları kapsam dışında
BAŞTAN belirteyim, sosyal medya platformlarına ilişkin yasa arama motorlarını kapsamıyor.
Yani adınızı yazdığınız Google, Yandex, Yahoo gibi arama yaptığınız arama motorlarının herhangi biri yeni çıkan yasa kapsamında bulunmuyor.
Sadece bu şirketlere bildirimde bulunulmasına yönelik bir hüküm getiriliyor, ancak arama motorları içerik kaldırması yapmadığı takdirde nasıl bir yaptırım getirileceğine hükmetmiyor.
KANUNDA TANIMI YOK
Oysa “unutulma hakkı” diye tanımladığımız, birçok kişinin hakkında yer alan bilgilerin ağırlıklı bölümü arama motorlarında bulunuyor.
Arama motorları, sosyal ağ diye tanımlanan medya platformları olmadığı için bunlara ilişkin Kanun'da herhangi bir hükme yer verilmiyor.
Nitekim internet ve insan hakları alanında çalışmalarıyla tanınan akademisyen Kerem Altıparmak da dünkü sohbetimizde aynı noktaya işaret etti.
“Yasa koyucu abesle iştigal etmez, yani olmayan bir şeye tanım getiremez” deyip ekledi:
“Kanun, unutulma hakkı ile ilgili maddesinde (5/10) ‘Birlik tarafından hangi arama motorlarına bildirim yapılacağı gösterilir’ diyor. Yani arama motorunu, sosyal ağ sağlayıcılardan ayırıyor. Oysa kanun baştan aşağı sosyal ağ sağlayıcılara getirilen yaptırımlara atıf yapıyor, bir tek yerinde arama motorları bunu yerine getirmezse ne olacağına ilişkin hüküm getirmiyor.”
ARAMA MOTORU KALDIRMAYABİLİR
Altıparmak, bundan dolayı Google, Yandex veya Yahoo gibi arama motorları hakkında bir yaptırım getirmenin söz konusu olamayacağını da belirtti.
“Google birçok ülkede olduğu gibi, ‘ben bunu düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendiriyorum veya toplumun bilgi alma hakkı kapsamında içeriği çıkarmıyorum’ diyebilir” dedi.
Örneğinde haklı, çünkü hafta başında Almanya Yargıtay’ı Google’ın unutulma hakkı ile ilgili bir başvurucuya karşı direnişini haklı gördü ve bu kişinin adının çıkarılması talebini “toplumun bilgi edinme hakkı, unutulma hakkından daha önemlidir” diye reddetti.
BİLME HAKKI, UNUTMA HAKKININ ÖNÜNDEDİR
Benzer durumla Fransa’da da karşılaşıldı, eski Cumhurbaşkanı Mitterand’ın ölümü üzerine çıkarılan bir kitabın yayını yasaklandı, yayıncı ilk günlerde ailenin acısı nedeniyle yayın yasağını kabul etti.
Ancak hemen ardından “toplumun bir politikacının geçmişinde ne yaptığını bilme hakkı vardır” deyip yayınladı, mahkeme de bunu haklı gördü.
Dolayısıyla Kanun, twitter, instagram veya facebook gibi sosyal ağ sağlayıcılara mahkeme veya BTK Başkanı tarafından verilecek yaptırım hükümlerini sıralıyor.
Ancak arama motorları konusunda en küçük hüküme yer vermiyor, sadece bildirimde bulunulacağını belirtmekle yetiniyor.
Ayrıca Kerem Altıparmak’ın da anımsattığı gibi benzer sorunları Türkiye 2014’te de twitter ile yaşadı.
Twitter bazı kişileri “iç hukukunuza saygı gösteriyorum’ deyip Türkiye’de engelledi, ama diğer ülkelerde “buranın hukukuna da düşünce özgürlüğü kapsamında saygım var” deyip kullanımını serbest bıraktı.
Benzer durumun temsilcilik açması halinde sosyal ağ sağlayıcılarının tekrar etmesi kaçınılmaz olabilir.
Ancak, uygulanacak para cezaları açısından da bazı aksaklıkların yaşanması olası.
O PARA CEZASINI ALABİLMEK ZOR
Nitekim hem Altıparmak, hem de internette ceza hukuku üzerine çalışmaları ile bilinen Doç. Dr. Olgun Değirmenci, para cezalarının uygulanmasındaki güçlüklere dikkat çekti.
Değirmenci, “Onun için bant daraltma, kısıtlama tedbiri düşünülmüş, ama bu da etkili bir yöntem olmaz, çünkü bunların üzerinden çok sayıda ticaret yapan KOBİ var” derken, Altıparmak şu örneği verdi:
“Sosyal ağ sağlayıcısının temsilciye diyelim ki yaptırım kararı gitti. O da Dublin veya New York’a kararı yollayım, ona göre uygulansın dedi. Merkezleri ‘düşünce özgürlüğü kapsamında’ diyelim ki kaldırmadı. Cezayı nasıl uygulayacaksınız? Sadece temsilciliğin masa ve sandalyesine haciz koyarsınız, o da 30-60 milyon etmez.”
Milli değerlere yönelik paylaşımlara getirilen idari para cezasının uygulamasında da benzer sorunların yaşanacağına da vurgu yaptı.
Temsilci bulundurma zorunluluğu dışında, verilerin Türkiye’de saklanması, cezaların uygulanması gibi hükümleri "olasılıklı" halde bıraktığına da dikkat çekti.
Her ikisi de bu konuda haklı, çünkü Kanun’un 5 ve 6’ıncı maddelerinde getirilen ceza düzenlemelerdeki hükümlerin uygulaması ağırlıklı olarak "edebilirlik" değil, "olabilirlik" üzerine kurulu…
Örneğin bir sosyal ağ sağlayıcının bant daraltılması cezasının uygulanması için Başkan, “sulh ceza hakimliğine başvurabilir” hükmünü getiriyor; “başvurur” demiyor.
Başvurmazsa o cezanın nasıl uygulanacağına da açıklık getirmiyor.
Yine sulh ceza hakimliği yüksek oranlı bant daraltma yoluna gittiyse , “Başkan itiraz yoluna gidebilir” hükmünü de getiriyor.
Cezalarda kesin hüküm cümlesi kurarken, uygulanmasında olabilirlik ifadesi yoluna gidiyor.
GOOGLE ÖRNEĞİ
Dolayısıyla 1 Ekim tarihinde yürürlüğe girecek ve bir ay içinde temsilcilik açması, Haziran 2021’e kadar da raporlaması gerektiğini söylediği sosyal medya platformlarına yönelik uygulamanın nasıl işleyeceğini kestirmek zor.
Hele ki temsilcilik açmama yoluna gidilmesi halinde kısıtlanacak bantların en büyük zararını da internet satışı yapan küçük ve orta boy işletmelerin göreceği açık.
Bunun ilk örneğini de 10 Ağustos tarihinde Rekabet Kurumu ile arasındaki sorunu gidermekten kaçınan Google’da yaşayacağız…
Umarım bu sürede bir yol bulunur ve ABD’de de dün örneği görüldüğü gibi bütün dünyanın yaşadığı sosyal ağ platformlarına yönelik soruna ortak çözüm bulunur.
Kesintisiz, mutlu, huzurlu bir Kurban Bayramı dileğiyle…
Nicelerine…