Sık kullandığımız kelimenin kökeni
GİTTİKÇE tuhaflaşıyoruz. Kadına şiddet, ahlâka ve namusa saldırı, şöhretleri karalama ve doğru düzgün isimlere hakaret derken; birileri şimdi de elde pala sözlüklere girişmeye başladı...
Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde geçen “orospu” ve “müsait” kelimelerinin lügatten kazınmasını isteyenler şimdi de “esnaf”a taktılar! Sözlükte “esnaf”ın karşılıklarından biri “Kötü yola sapmış olan kadın” diye yazılmışmış da, vay efendim Dil Kurumu kadına hakaret hakkını kendinde nasıl bulurmuş da, bu tarif kadına karşı şiddeti teşvik edermiş de, kelimenin bu anlamının sözlükten çıkartılması gerekirmiş de, vesaire, vesaire...
Kadını yatırıp kesen tıynetsiz herifler bu işi yapmadan sanki önce sanki sözlüğe bakıp oradan fikir alırlarmış gibi...
‘ECHEL’ DEMEK AZ GELİR!
Saçmalığı ortaya atan ve “argo” kavramından bîhaber olan işgüzarı cahil kabul edelim ama tartışmayı diline dolayıp “Türk Dil Kurumu’nun yeni marifeti”, “Kurum’un son bombası” yahut “TDK’nın skandalı” gibisinden başlıklarla veren basınımıza ne diyeceğiz?
“Echel”, yani “cahilin cahili”, “en cahil” sıfatı az gelir!
Dünyanın birçok dilinde bazı kelimeler, bir başka kelimenin çoğulu anlamına gelirler. Kelime tekil halden çoğula geçerken değişir ve zaten çoğul olan yeni şekli artık bir daha çoğul yapılmaz. Meselâ, İngilizce’de “çocuk” demek olan “child”ın çoğulu “children” olur; Fransızca’da hayvan mânâsındaki “at”ın karşılığı “cheval”, çoğul hâle gelirken “chevaux”ya döner ve bunların sonuna çoğul eki “s” gelmez.
Bu özellik, bizim Arapça’dan aldığımız bazı kelimelerde de mevcuttur. Hani, İstiklâl Marşı’nın “Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar” mısraında geçen “âfâk” kelimesi var ya, onun gibi... “Âfak” sözü “ufuk”un çoğuludur ve “âfaklar” olmaz.
“Esnaf” da öyle... “Sınıf”ın çoğuludur, “esnaflar” denmez ama kelimenin argo karşılığına takan Türkçe cahillerinin marifetine mal bulmuş Magribî gibi sarılan basınımız günlerdir “esnaflar” diye yazmaktadır ve bu yaptıklarına “echel” demek bile az gelir!
Daha önce de yazdım, “müsait” argodur ve eskiden birçok yazarın, özellikle de Ahmed Rasim’in eserlerinde sıkça kullandığı “esnaf” da öyledir. Argo dilin zenginliğidir, hattâ zevk ve kültür eseridir, meselâ şehir argosundaki “müsait”, daha aşağı kültür seviyelerinde “yollu” olur.
Geçen gün okudum: “Dil Derneği” diye bir yer varmış, “müsait” tartışmasından sonra açıklama yapmış ve kelimenin bu mânâsını “bilgisunar” dedikleri internet sayfalarından çıkardıkları müjdesini vermiş!
Bu açıklama, iki bakımdan önemlidir: Birincisi, Dil Derneği’nin kendine mahsus sözlüğünde daha önce argoya da yer verdiklerini; diğeri de Türkçe’nin klasik argosunda her nasılsa kalabilmiş birkaç kelimeyi bir-iki aklıevvelin gazına gelip hiç tereddüt etmeden kazıyabildiklerini göstermesi bakımından...
Meninski’nin 1680’de basılan Türkçe sözlüğündeki “orospu” maddesi.
ASLI, FARSÇA ‘RUSPÎ’DİR!
Sırası gelmişken yazayım: Geçenlerde “orospu” kelimesinin de sözlüklerden çıkartılması tartışmaları sırasında çok sayıda okuyucum mail gönderip bu kelimenin aslının ne olduğunu sormuşlardı...
Türkçe’nin bugün de en sık kullanılan kelimelerinden olan kelimenin aslı, Farsça “ruspî” sözüdür. Halk dilinde “limon”un “ilimon”, “steam” in “istim”, “Recep”in de “İrecep” olması misâli, başka dillerden aldığımız ve sessiz harflerle başlayan sözlerin başına o kelimeyi rahat telâffuz edebilmek için sesli harf ilâve etme âdetimiz gereğince “ruspî”nin önüne bir “u” koyup “uruspu” yapmışız ve “u” sonraları “o”ya dönmüş, “uruspu” da “orospu” olmuştur.
Kaynak mı arıyorsunuz? Türkçe’nin hâlâ en zengin sözlüklerinden olan ve tâââ 1680’de Viyana’da yayınlanan Mesgnien Meninski’nin meşhur lügatinin “orospu” maddesini, yani kelimenin dilimizde asırlardır vârolduğunun belgesini bu köşede görebilirsiniz...
Şimdi, bütün bu hay-huy içerisinde Türk Dil Kurumu’na düşen iş, gittikçe artacağa benzeyen kelime kazıma cinnetine karşı dik durup “Eskiden aynı mânâda kullanılan ‘âşüfte’, ‘âlüfte’ yahut ‘kevâşe’ gibi sözler unutuldu, elimizde sadece ‘orospu’ kaldı. Hem zaten Türkçe’de ‘orospu’ya ‘orospu’ denir, başka söz söylenmez, bâri buna kıymayın beyler!” demekten ibarettir.