Atatürk'ün hisselerinin gerisinde sadece meşhur vasiyet değil, pek bilinmeyen bir özel kanun ve bitmeyen çekişmeler vardır!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İş Bankası Yönetim Kurulu’ndaki CHP temsilcilerinin yerini hazine temsilcilerinin alması gerektiğini söylemesi ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de bu görüşe destek vermesi üzerine İş Bankası’ndaki Atatürk hisseleri konusu yeniden gündeme geldi…
Önce, bilmeyenler için kısaca söyleyeyim: CHP, Atatürk’ün 5 Eylül 1938’de hazırladığı vasiyetname uyarınca bankadaki hisselerin kuru mülkiyetine sahiptir ama hisselerin gelirinde hak sahibi değildir ve bankanın her sene dağıttığı kârdan gelen meblâğın yarısını Türk Tarih Kurumu’na, yarısını da Türk Dil Kurumu’na vermekle görevlidir, o kadar…
CHP vasiyetname uyarınca bugün İş Bankası’nın Yönetim Kurulu’nda dört üye bulunduruyor ve meselenin tartışılan tarafı da işte burada, yani Siyasi Partiler Kanunu gereği bankacılık dahil hiçbir ticarî iş yapması mümkün olmayan CHP’nin İş Bankası’nın yönetiminde yeralmasında… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği ve Devlet Bahçeli’nin de destekleyeceklerini söylediği değişiklik İş Bankası’ndaki Atatürk’e ait hisselerin değil, bu hisseleri temsil hakkının CHP’den alınarak Hazine’ye devredilmesi ve bankanın yönetim kurulunda CHP’nin belirlediği üyeler yerine Hazine temsilcilerinin yeralması…
Atatürk’ün elyazısı ile vasiyeti. Altıncı madde, İş Bankası’ndaki hissesinin gelirlerini Tarih ve Dil Kurumları’na bırakıyor.
Atatürk’ün 1938’de bu şekilde bir vasiyetnameyi nasıl yapabildiği, yani başta kızkardeşi Makbule Hanım olmak üzere diğer kanunî mirasçılarını devre dışı bırakarak böyle bir vasiyetname hazırlamasının hukukî altyapısı aklımı uzun müddet kurcalamıştı.
Zira, o tarihten on iki sene önce, 1926’da Medenî Kanun kabul edilmişti ve İsviçre temelli olan bu kanun kişilerin mallarını vasiyetname ile istedikleri şekilde bağışlamalarına izin vermiyordu. Vasiyetname yapılabilirdi ama mirasçıların mirasta “mahfuz hisse” ismi verilen ve vasiyet sahibinin bile dokunamadığı belirli yüzdelere göre tesbit edilmiş hakları vardı; vasiyet ancak bu hisseler ayrıldıktan sonra geçerli olabilirdi.
Atatürk’ün mahfuz hisseler meselesini vasiyetini hazırlamasından beş sene önce çözmüş olduğunu çok sonraları öğrendim. Bu sıkıntı, hükümetin hazırladığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 12 Haziran 1933’te kabul ettiği 2307 sayılı kanunla aşılmıştı. “Gazi Mustafa Kemal Hazretleri’nin Kanun-ı Medenî’nin 452. Maddesine Göre Olan Tasarruflarının Mahfuz Hisseler Hakkındaki Hükümden Müstesna Olduğuna Dair” isimli kanun, adından da anlaşıldığı gibi Atatürk’ü vasiyetinde mahfuz hisseleri ayırma şartından muaf tutmuş ve 1938’deki meşhur vasiyet bu kanuna dayanılarak hazırlanmıştı.
Atatürk’ün mahfuz hisseleri için 12 Haziran 1933’te çıkartılan 2307 sayılı özel kanun.
CHP’NİN “ÖDEMEME” GİRİŞİMLERİ
Meselenin senelerden buyana devam eden ve bitmeyen bir mücadeleyi andıran bir diğer tarafı var: CHP’nin kontrolündeki İş Bankası hisseleri konusunda geçmişteki bazı girişimleri ve uygulamaları, daha doğrusu vasiyetname gereği Tarih ve Dil Kurumu’na verilmesi gereken hisse gelirlerini ödememe teşebbüsleri…
CHP, vasiyet uyarınca Atatürk’ün İş Bankası’nda bulunan yüzde 28,09 oranındaki hisselerinin kuru mülkiyetine sahiptir ve bu hisselerin getireceği kârı Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu’na nakletmekle görevlidir, hisse gelirini kullanma hakkı yoktur.
Parti sözcüleri son günlerde hisseler konusunun tartışılmaya başlamasının ardından yaptıkları açıklamalarda “Hisselerden elde edilen kârda kendilerinin bir hakkı bulunmadığını, görevlerinin aktarılan meblâğı Atatürk’ün vasiyeti gereği Tarih ve Dil Kurumları’na aktarmak olduğunu” söylüyorlar ama daha önce yaşananlar bunun pek böyle olmadığını gösteriyor.
CHP, geçmişte Atatürk’ün sahip olduğu hisselere düşen kârın Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu’na devredilmesini defalarca savsaklamış, bu paradan bazen hisse talep etmiş, bazen her iki kuruma vermesi gerektiği meblâğı çeşitli gerekçeler göstererek ödememiş ve ödemesi gereken paraları da birçok defa ancak mahkeme kararı ile vermek zorunda kalmıştı.
Parti, Tarih ve Dil Kurumları’na yapması gereken ödemeleri savsaklamaya ilk defa 1966’da başladı. Kurumlara Atatürk’ün hisselerinin gelirinden küçük bir miktarı ödedi, asıl meblâğı ise “sermaye arttırımından gelen kâr” olduğu iddiası ile vermek istemedi ve anlaşmazlık mahkemenin dört sene sonra, temettülerin tamamının ödenmesi yolunda karar vermesi ile çözülebildi ama bu müddet içerisinde kurumlar büyük maddî sıkıntı içerisine girdiler.
Tarih ve Dil Kurumları ile CHP, bu tarihten sonra sık sık mahkemelik olacaklardı…
CHP 1973, 1977, 1978 ve 1993 yıllarında da aynı şekilde davrandı ve kurumların hakkı olan kâr paylarını uzun müddet geciktirdi. Hattâ, Türk Dil Kurumu’nun eski başkanlarından Şükrü Halûk Akalın’ın ifadesine göre 1973’te dâvâ açarak vasiyetnamenin düzen, biçim, hak ve yükümlülük yönlerinden Atatürk’ün iradesine uygun olup olmadığının tespitini isteyip her iki kurumun amaçlarından ayrıldıkları ve Atatürk’ün kurduğu kurumlar olmaktan çıktıkları iddiasını ileri sürdü!
Atatürk’ün İş Bankası’ndaki “2” numaralı hesabının 1938’in ilk beş ayındaki dökümü: Hesap hareketlerinin ekseriyetini başta İsmet İnönü’ye her ay verdiği 3 bin lira ile diğer yakınlarına gönderdiği havaleler teşkil ediyor (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 01027525-5).
Bir diğer tartışma, 12 Eylül yönetiminin Tarih ve Dil Kurumları’nın yapısını değiştirmesi üzerine çıktı. Kurumlar yeni oluşturulan “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu”nun çatısı altına alındı ve CHP’nin kontrolündeki İş Bankası hisseleri de Hazine’ye devredildi. CHP’nin Hazine’nin aleyhine açtığı dâvâ senelerce devam etti, 1997 Nisan’ında partinin lehine sonuçlandı ve hisseler Hazine’den alınarak yeniden CHP’ye verildi.
Ama, hisselere tekrar sahip olan CHP kurumlara ödeme yapmamak için bu defa bir başka hukukî yol denedi, bunların artık hüviyet değiştirdikleri ve Atatürk tarafından kurulan kurumlar olmadıkları iddiası ile birikmiş temettüleri devretmeyi durdurdu ve parti ile Tarih ve Dil Kurumları tekrar mahkemelik oldular.
Karşılıklı olarak açılan bu dâvâlarda CHP “Atatürk tarafından oluşturulan kurumların artık mevcut olmadığı, dolayısı ile kendisine karşı dâvâ açma ehliyetlerinin bulunmadığı” iddiasını öne sürdü; kurumlar ise yapılarında bir değişiklik olmadığını söyleyerek birikmiş olan temettülerin ödenmesini istediler.
Mahkeme yedi sene boyunca devam etti, bu arada yeni dâvâlar da açıldı, CHP’nin ödemeyi yapmamak için her türlü bahaneyi öne sürmesine rağmen Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2004’te partinin öncelikle bankanın 2000 senesindeki hisse temettü geliri olarak 1 trilyon 190 milyar 750 milyon lirayı kurumlara ödemesine karar verdi.
Ancak, CHP ödemeleri yine aksattı ve her iki kurum 2006’da partiye karşı yeni dâvâlar açtılar. Dâvâ dilekçelerinde “CHP, zaman zaman hisse gelirlerini kuruma vermek istememiştir” deniliyor ve “Altı sene boyunca İş Bankası’ndan aldığı paraları kurumlara devretmeyen CHP’nin Atatürk’ün vasiyetini, Anayasa’yı, yasaları ve yargı kararlarını çiğnediği” söyleniyordu. Kurumlar 2006’daki dâvâlarında o zamanki para ile milyarlarca lira talep ediyorlardı ve bu dâvâları diğerleri takip etti.
CHP, neticede aleyhine açılan bütün dâvâları kaybetti ve Atatürk’ün mirasının gelirini Tarih Ve Dil Kurumları’na ödedi…
BU İŞ NASIL HALLEDİLECEK?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son açıklamaları ve MHP’nin de yapılacak hukukî değişikliğe destek vereceğini açıklaması üzerine, CHP’nin İş Bankası’nda bulunan Atatürk’e ait hisseleri artık eskisi gibi rahatça kontrolü altında bulundurmasının pek mümkün olmayacağı görülüyor…
İhtimalleri ve yapılması gerekenleri maddeler halinde sıralayayım:
* CHP’ye düşen, Siyasî Partiler Kanunu’nun koyduğu ticaret ve bankacılık yapma yasağına uyması ve Meclis’ten çıkacak olan hisselerin Hazine’ye devredilmesi kanununu beklemeden, senelerden buyana bu kanuna aykırı şekilde devam ettirdiği bankacılık hevesine son vermesi, bankanın yönetim kuruluna temsilci göndermekten vazgeçip hisseler üzerindeki kontrol yetkisini kendiliğinden Hazine’ye yahut bir başka kuruluşa devretmesidir…
*Ama, CHP’nin bu şekilde hareket edeceğini beklemek tam bir safdillik olacak ve hisselerin kontrolü çıkartılacak kanun ile Hazine’ye devredilecektir…
* Hisselerin vasiyete dayanan kuru mülkiyetini elinde bulunduran CHP’nin bu hisseler üzerindeki kontrol yetkisinin elinden kanunla alınması çeşitli tartışmalar yaratabileceği için, bence öncelikle yapılması gereken, 12 Haziran 1933’te “şahsa özel” olarak çıkartılan ve vasiyetnamenin de temelini teşkil eden 2307 sayılı kanunun üzerinde çalışmaktır.
* İş Bankası’ndaki Atatürk’ün hisselerinden elde edilen gelirlerin sahipleri Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları olduğu ve bu işte vasiyet gereği “havaleci” konumunda bulunan CHP’nin temsiline de yapılacak değişiklikten sonra artık gerek kalmayacağı için yönetim kurulundaki dört CHP’li üyenin yerine bundan böyle Tarih ve Dil kurumlarının belirleyeceği ikişer üye de getirilebilir.
*Ve, asıl mesele: Son günlerdeki tartışmalar memleketin en önemli kuruluşlarından olan Türkiye İş Bankası’nın hisse sistemi değil, Atatürk’ün bankadaki hisselerinin kontrolü hakkındadır ve alınacağı söylenen yeni kararlar ile “bankanın başına bir iş geleceği” şeklindeki düşünceler yanlıştır. Üstelik, Atatürk’e ait hisselerin CHP’nin kontrolünden çıkması aslında sadece CHP’yi değil, yönetim kurulunda parti temsilcilerinin bulunmasından son senelerde gittikçe artan bir sıkıntı hissetmeye başlamış olan İş Bankası’nı da rahatlatacaktır.