"Kadına şiddet uygulamak" diye kibarlaştırdığımız hayvanlığın Türkçesi "kadın dövmek"tir!
Adamın biri kafayı bulmuş, bulunca eski âdeti depreşivermiş, kadına tekme-tokat girişmiş, kafasına kül tablası ile vurmuş, ısırmış, vücudunu morartmış ve daha neler neler etmiş!
Kimlerden ve hangi hadiseden sözettiğimi anlamışsınızdır ama yine de söyleyeyim: Ahmet Kural ile Sıla’dan o mâlûm meseleden bahsediyorum…
Memlekette ve dünyada olup bitenleri bir tarafa bıraktık; günlerdir bu konuya, yani Ahmet Kural’ın Sıla’ya “şiddet uygulaması” denen hadiseye kilitlendik!
“Şiddet uygulama” ifadesini şimdiye kadar hiçbir yerde kullanmadım. Zira bu ibare bana soğuk, resmî ve polis raporlarından çıkmış gibi görünen ıkıntılı bir söz gibi gelir ve bu işe bizde zaten “dayak” denegelmiştir.
Herifin biri kadına şimdilerin moda tâbiri ile “şiddet mi uyguluyor”? Bu hayvanlığın Türkçesi “Adam kadını dövüyor”dur! Lisanımızın iki-üç yüz kelime içerisinde sıkışıp kalmadığı zarif zamanlarda “Hayvan herif kadını dövüyormuş” denmiş, arkasından da “Elleri kırılsın, her tarafı lime lime olsun inşaallah” misâli ağır bir beddua da ilâve edilmiştir!
Dolayısı ile “Ahmet Kural, Sıla’ya şiddet uygulamış” cinsinden zoraki ve tatsız ifadenin doğrusunun da “dayak” sözünün resmîleştirilip “şiddet uygulamak” hâline getirilmiş şekli değil, “Elleri kırılasıca mel’un herif kadını dövmüş, kül tablasını kafasını geçirmiş, perişan etmiş” olması gerekir.
KONUŞMA DEĞİL, RESMÎ BÜLTEN!
Talebelik senelerimde, yani 70’lerde bir “Polis Radyosu” vardı… TRT’nin sansürüne takılan popüler, arabesk, vesaire ne kadar plâk varsa hepsini şakır şakır çalar; müzik programlarının arasında bir de “Kayıp Eşya Bülteni” yayınlardı ama amanallah ne Türkçe ile!
Duyurular polise yapılan başvurulardan derlenir ve “Dün falânca ve filânca semtler arasında çalışan dolmuşta siyah renkli bir kadın çantası unutulmak sureti ile kaybedilmiştir” denirdi. Yani “Dün bilmemne dolmuşunda siyah bir kadın çantası unutuldu” denmez; resmî başvuru ve ifade tutanaklarından medet umulur, “unutma” hemen “unutulmak suretiyle kaybetme”ye dönerdi.
“Şiddet uygulamak” ibaresi, Türkçe’ye sonraki senelerde musallat olan polis bülteni ve resmî dil üslûbunu ile konuşma tuhaflığının son örneklerindendir. Üstelik tuhaflık bu kadarla kalmamış, Türkçe’ye daha dünya kadar garabet ithal edilmiştir: Hemen her fiilin ardına “yapmak”, “etmek” ve “gerçekleştirmek” gibi lüzumsuz yardımcı fiiller ilâvesi ile lisana tecavüz edilmesi gibi…
Şarkıcı konser mi veriyor, hemen ertesi günü gazetelerde yahut TV’lerde “Bilmemkim, son konserinde başarılı bir performans sergiledi” diye tuhaf bir haber!
“Bilmemkimin son konseri çok güzel oldu” denmiyor, “dinleyenleri mestetti” ifadesi zaten çoktandır unutuldu, konserler de icra edilen musikinin kalitesi ile değil şarkıcının sahnenin dört bir tarafında hoplayıp zıplamasına göre değerlendirildiği için “performans” diye değerlendiriliyor ve neticede sanatçı ne kadar kan-ter içinde kaldı ise o kadar “başarılı performans” sergiliyor!
“Girmek”, “çıkmak”, “görüşmek”, “bitirmek” yerine “giriş yapmak”, “çıkış yapmak”, “görüşme gerçekleştirmek” yahut “final yapmak” tuhaflıkları, hep böyle garip takıntıların eseridir.
Bu gidişle “Acıktım” yerine “Yaşamsal işlevlerimi yerine getirebilmek amacıyla azıksal alımda bulunmalıyım” diyeceğimiz, “Çişim geldi”yi de “Aldığım sıvıların boşaltım sistemimi devinime geçirmesinden dolayı dış atılım gereksinimi duyuyorum” diye ifadeye başlayacağımız günler yakındır!