İngiliz Dışişleri Bakanı "Türkiye, AB'nin uydusu oldu" diyor! Uyanmamız için daha ne söylemelerini bekliyoruz?
Avrup Birliği’nde dananın kuyruğu nihayet koptu ve birliğe üye ülkelerin liderleri Brexit’i, yani İngiltere’nin birlikten ayrılmasını onayladı…
İki seneden buyana devam eden Brexit tartışmasının Türkiye için en faydalı tarafı, Avrupa’nın bize senelerdir nasıl bakıp nasıl gördüğünü ortaya çıkartması ve bunu bizzat İngiliz Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’un ifade etmesi oldu…
The Telegraph Gazetesi’nin geçen gün birlikten ayrılma konusunda İngiliz hükümet toplantısında yapılan görüşmelerle ilgili haberini bilmem okudunuz mu?
Gazete, anlaşma taslağına toplantıda bazı bakanlardan itirazların geldiğini, Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’ın “Türkiye tuzağı” ifadesini kullanarak anlaşmanın İngiltere’yi AB’nin “uydusu” hâline getirmesi ve Türkiye gibi AB’ye üye olmaksızın süresiz şekilde Brüksel’e bağımlı kalması ihtimalinden bahsettiğini yazdı.
İşte, senelerdir daldığımız Avrupa rüyamızın sonunda geldiğimiz nokta budur: İngiliz Dışışleri Bakanı’nın ifadesi ile bir “Türkiye tuzağı”, yani hayâl içerisindeki beklentilerin neticesinde “uydu” olup çıkmamız!
Türkiye’nin bir Şark memleketi olduğunu hatırlarına bile getirmeden kendilerini Avrupalı zanneden, Avrupa’nın bağrını açmış vaziyette bizi kabul edeceğine inanan, bu uğurda her türlü tâvizi veren, daha fazlasını vermeye de hazır olan ve bize ait kalması gereken ne varsa feragatten çekinmeyen Batı hayranlarımızın, entellerimizin, vesairemizin daldıkları ruyadan uyanıp da Hunt’un sözlerini işitmiş yahut gazetelerde okumuş iseler ne hissettiklerini hakikaten merak ediyorum!
The Telegraph, Jeremy Hunt’ın Türkiye benzetmesini böyle verdi…
Ama “Adam haklı, bizi senelerdir basbayağı enayi yerine koydular” diye düşündüklerini hiç zannetmem! Büyük ihtimalle “Eninde sonunda Avrupalı olacağız, bizi aralarına almaya mecburlar, başka çareleri yok” demiş ve onlar gibi, onlardan biri olma hülyâsına dalmaya devam etmişlerdir!
İKİ ASIRLIK BOŞ HAYAL!
Avrupalı olma hayâline kapılmamızın üzerinden nerede ise iki asır geçti. 18. yüzyılın ortalarında başlayan Batılılaşma maceramızın temelinde aslında öyle Avrupalı olmak gibi bir düşünce yoktu. Cephelerde uzun seneler boyunca hep mağlûp düşmüş, askerî alanda hiçbir muvaffakiyet gösteremez hâle gelmiştik. Ardarda topraklar kaybedilip sınırlar da gittikçe daralmaya başlayınca, kurtuluşun tek çaresinin Avrupa’nın askeri gücü ile teknolojisini almak olduğuna inandık ve Batılılaşma maceramız işte böyle başladı…
Ama, Avrupa’yı askerî alanda örnek alıp güçlenme hevesimizin yerine zamanla “Avrupalı olma” hayâli geçti. Hâlâ o hayâlin peşindeyiz, “Garplı” değil “Şarklı” olduğumuzu hatırımıza getirmeden küçük çocuk misâli “Amca, beni de aranıza alsana” diye koşuşturup duruyoruz ve her defasında gelen cevap hep aynı: “Dur bakalım, iyice yontuldun mu? Hele biraz daha büyüyüp adam ol, o zaman düşünürüz!” diyorlar; biz ise adamlar sanki kollarını açmış da sanki “Nerelerde kaldınız? Hemen gelin, aman acele edin, çabuk olun, sizi bekliyoruz” diyorlarmış gibi ısrar içerisindeyiz.
Ve derin bir iştiyak içerisinde beklediğimiz “Buyurunuz!” sözü bir türlü edilmiyor, bu konudaki karar bir türlü verilmiyor ve emin olun, hiç verilmeyecek!
“Bu kadar ısrar dolu çabalarımızın neticesinde elimize ne geçti?” sorusuna şimdiye kadar verilmiş olan en mükemmel cevap, İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’un geçen hafta ortaya koyduğu Türkiye örneğidir, yani Avrupa Birliği’ne bir hayal uğruna süresiz şekilde bağımlı olmamız, onların uydusu hâline gelmemiz gerçeğidir!
Avrupa Birliği, İngiltere’nin ayrılmasının ardından artık Almanya’nın güdümünde bir topluluk halindedir…
Jeremy Hunt’un Türkiye hakkında söylediklerinin Avrupa Birliği’ne “Birliğinin de, senin de!..” dememizin zamanının çoktan geldiğini gösterdiğini farketmediğimiz takdirde, Brüksel kapılarında daha birkaç asır maalesef böyle sürtünüp duracağız demektir!