Bundan yüz küsur sene önceki Libya savunmamızın hâtırası olan nâdir fotoğraflar...
Libya’nın meşru yönetimi bizden asker talep etti ve birlik gönderebilmemiz için gereken tezkere, önümüzdeki hafta Meclis’te oylanacak…
Geçen hafta yazmıştım, tekrar edeyim: Türkiye’nin eski toprağı olan Libya’nın başında asırlar boyunca İstanbul’dan gönderilen idareciler bulunmuştu ve Libya, Birinci Dünya Harbi senelerinde Ortadoğu’da patlayan Arap İsyanı gibi bir başkaldırı ile değil, 1911’de diğer bir ülkenin, İtalya’nın işgali neticesinde elimizden çıkmıştı.
İtalya, 23 Eylül 1911’de Osmanlı İmparatorluğu’na bir ültimatom verdi ve İttihadçılar’ın Trablusgarb ile Bingazi’de yerli halkı İtalyanlar’a karşı kışkırtıp silâhlandırdığını iddia etti. Beş gün sonra başka bir ültimatom ile 24 saat içerisinde Trablus ile Bingazi’nin kendisine terkedilmesini istedi; 1 Ekim’de Libya sahillerini ablukaya aldı, 4 Ekim’de de karaya asker çıkarmaya başladı ve İtalyan birlikleri 19 Ekim’de Bingazi’ye girdiler.
Türkiye en zayıf dönemlerinden birini yaşıyordu, eli-kolu bağlıydı, böyle bir oldu-bitti karşısında İtalya’ya karşı mücadeleye tâkati yoktu ve savaş ilân edemedi; sadece protesto ile yetindi ama bir başka yol bulundu: İtalyanlar ile mücadeleye gönüllüler gönderildi. Özellikle de bazı İttihadçı subaylar vazifelerinden izinli sayıldılar, gayrıresmî şekilde yola çıktılar ve Mısır yahut Tunus üzerinden Libya’ya ulaştılar.
Gidenlerin arasında o dönemin birçok genç ve parlak asker, meselâ Enver, Hafız Hakkı ve Cumhuriyet’in ilk başbakanlarından Fethi Beyler ile bir başka genç subay daha vardı: Mustafa Kemal…
Bingazi-Derne Cephesi’nin kumandanlığını üstlenen Enver Bey, Bedevî aşiretlerini eğiterek İtalyanlar’a Balkanlar’da öğrendiği çete, yani bir çeşit gerilla savaşı ile karşı koymaya çalıştı ve işgalci birliklerin iç kesimlere ilerlemesi engellendi.
Türk subayların eğittikleri direnişçilere karşı pek bir şey yapamayan ve iç kısımlara doğru fazla ilerleyemeyen İtalya, 1912 ilkbaharında bu defa Oniki Ada’yı işgal etti. Dört hafta içerisinde adaların tamamı elimizden çıktı, hattâ İtalyan savaş gemileri bir ara Çanakkale’deki istihkâmları bile zorladı!
Subaylarımız, başlattıkları direnişi 1912’de Balkan Savaşı’nın patlaması üzerine kabilelere devrettiler ve çeşitli yollarla, kimisi yine Mısır, kimisi de Avrupa üzerinden İstanbul’a dönüp cephelerde görev aldılar. Balkanlar’da ve Libya’da aynı anda mücadeleye tâkati bulunmayan Bâbıâlî, İtalya ile 15 Ekim’de Lozan’ın sahil semti Uşi’deki şatoda barış imzalamak ve Libya’yı İtalyanlar’a terketmek zorunda kaldı. İtalya, işgali altında tuttuğu Oniki Ada’yı Libya’ya karşılık boşaltma taahhüdü vermişti ama Yunan işgaline uğrayabileceği bahanesi ile sözünde durmayınca, Oniki Ada elimizden tamamen çıktı!
LİBYA’YA BAŞBAKAN BİLE İHRAÇ ETTİK!
Libya ile askerî ve idarî münasebetimiz Cumhuriyet döneminde de devam etti, aralarında sonra devrimde liderlik yapacak olan Libyalı genç subaylara Türkiye’de askerî eğitim verdik, hattâ bir de başbakan ihraç ettik: Dedeleri Libya’da “Kuloğlu” denen levendlerden olan valilerimizden Sadullah Koloğlu, Libya Krallığı’nın talebi üzerine Ankara’nın izni ile 1947’de Libya’ya gitti ve başbakanlık vazifesine getirildi…
Sadullah Koloğlu, tarih üstadı Orhan Koloğlu ile spor basınımızın çok önemli ismi rahmetli Doğan Koloğlu’nun babası idi…
Bugün burada, Enver Paşa ile Şehzade Osman Fuad Efendi’nin şimdi bende olan albümlerinde yeralan ve Libya’da 1911’de İtalyanlar’a karşı giriştiğimiz mücadele sırasında çekilmiş nadir fotoğraflardan bazılarını yayınlıyorum…
Bu fotoğraflar, eski toprakları ile her zaman alâkadar olmayı gerektiren bir imparatorluk geleneğinin yüz küsur sene öncesine ait derin mânâlı hatıralarıdır…
Enver (solda) ve Mustafa Kemal Beyler, Libya’da.
Makineli tüfek birliğindeki Türk askerleri ve Libyalı mücahidler.
Askerî eğitim verdiğimiz Libyalı bir direnişçi nöbette.
Askerlerimiz ve Libyalı direnişçiler dinlenme ânında, atlıların gösterisini izliyorlar.
Fotoğrafın üzerindeki yazı: “Yere yatan avcılar ateş ederken”.
Fotoğrafın üzerindeki yazı: “Bir milis kıt’ası tâlim meydanında”.
Askerî eğitim görmüş Libyalı direnişçiler.
İtalyan işgaline karşı mücadele eden askerlerimiz.
Enver Bey, çadırda.
Enver Bey’in Libya’da bizzat çizerek tedavüle çıkarttığı kâğıt paralardan Osmanlı Lirası. Ortadaki mühürde, sonraki senelerin “Enver Paşa”sı olan Enver Bey’in kendi ismi ile o günlerde hayranı olduğu Ali Süavi’nin adını beraber kullandığı “Enver Süavi” yazıyor.
Türk subaylar, Libyalı mücahidlere at üzerinde muharebe öğretiyorlar.
Enver Bey ve direnişçiler.
Libya’daki İtalyan işgaline karşı mücadele eden subaylarımızdan Şehzade Osman Fuad Efendi.
Libyalı direnişçilerin işgalci İtalyanlar’ın önünde gösterdikleri başarılar o günlerin Türk basınında da geniş yer tutuyordu. “Resimli Kitap”ın 1912 Ocak’ında yayınlanan bu nüshasının kapağında “ Bingazi tarafında mücahidînin (mücahidlerin) bir muvaffakiyeti” yazılı ve altında bu ibarenin Fransızcası yeralıyor.