Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Meclis Libya tezkeresini kabul etti ve günlerden buyana asker gönderme meselesini tartışıyoruz…

        Bu vesile pek bilmediğimiz bir konuyu, son dönem siyaset hayatımızda çok önemli yeri olan bir sabık başbakanımızın, Bülent Ecevit’in, anne tarafından soyunun bir zamanlar imparatorluk toprağı olan Libya’ya uzandığını anlatmak istedim…

        27 Temmuz 2005’te, Bülent Ecevit ile Ankara’daki evinde banda da kaydettiğim uzun bir sohbet yapmıştık. Rahmetli Ecevit, Rahşan Hanım’ın demlediği ve lezzeti hâlâ damağımda olan harikulâde çaylarımızı yudumlarken bana Osmanlı Tarihi ile alâkalı bazı kanaatlerini, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağışladığı Suudi Arabistan’daki mal varlığının kaynağını, Sultan Vahideddin’in torunları ile olan yakın münasebetini ve ailesinin Libya ile olan bağlantısını anlatmıştı.

        Bugün burada, sohbetimizin Libya ile alâkalı kısmını Ecevit’in sesinden yayınlıyorum…

        Libya ile ilişkilere büyük önem verdiğini anlatan Ecevit anneannesi, yani annesi ressam Nazlı Hanım’ın annesi Adviye Hanım’ın Libya’dan İstanbul’a gelip askerî okulu bitiren ve sonraki senelerde Sultan Abdülhamid’in yaverliğine tayin edilen Ali Kırat Paşa’nın kızı olduğunu, Muammer Kaddafi’nin Libya’da 1969’da yaptığı ihtilâlin kâğıt üzerindeki lideri ve yine Ali Kırat Paşa’nın soyundan gelen Albay Sadeddin Abuşvereb ile de kuzen olduklarını, Kaddafi’nin Abuşvereb’i daha sonra Libya’nın Ankara Büyükelçisi yaptığını hikâye etmişti:

        “...Bir akrabamız da, Albay Sadeddin Abuşvereb’di. ...Kaddafi, ben başbakan olduğumda onu hemen Ankara’ya büyükelçi olarak gönderdi. Bölge ile ilişkilere zaten büyük önem veriyordum. Libya ile sıcak bir ilişkimiz oldu. Sosyal yapısı falan da çok farklıydı. Meselâ akrabalarım vardı orada, onları ziyarete gittiğimde çok şaşırdım. Sanki İstanbullu, lâik yapılı genç hanımlardı. Türk Pop Müziği falan çalıyorlardı. Bize çok yakın durumdaydılar”.

        Ecevit, Sadeddin Abuşvereb’in Ayasofya’da bir defa olsun namaz kılabilmek için, kendisinden ricada bulunduğunu ama buna izin vermediğini de söylemişti:

        “Ben, başbakanlıktan ayrılmadan iki yıl önce, Abuşvereb bana bir mesaj gönderdi. “Bir günlüğüne Ayasofya’yı açın, ben gelip namaz kılacağım” dedi. Ben tabii ‘Olmaz’ dedim, ondan sonra bir daha görüşemedik. Böyle ilginç bir macera...”

        Merak edenler için söyleyeyim: 1840 ile 1903 arasında yaşayan, Türkiye’nin ilk kadın doktoru Safiye Ali’nin babası, Bülent Ecevit’in de büyükbabası olan ve kabri Üsküdar’daki Aziz Mahmud Hüdaî Camii’nin haziresinde bulunan Ali Kırat Paşa ile ailesi hakkında Orhan Murat Çolak’ın 2006’da yapılan Üsküdar Sempozyumu’nda verdiği ve bir sene sonra Coşkun Yılmaz’ın editörlüğünde yayınlanan bildiriler kitabında yeralan “Libya’dan Üsküdar’a Bir Padişah Yaveri: Ali Kırat Paşa ve Ailesi” başlıklı tebliğinde geniş mâlûmat vardır.

        Bülent Ecevit’in Libya ile ailevî bağlantılarını burada verdiğim ses kaydından dinleyebilirsiniz…

        Ankara’da, 27 Temmuz 2005’te Bülent Ecevit’in evinde…

        0:00 / 0:00

        Bülent Ecevit, ailesinin Libya ile bağlantısını anlatıyor…

        Diğer Yazılar