Pes! Kamplaşmanın bu kadarı ayıptan da ötedir!
Ülkelerin bazı anları vardır, o anda yaşananlar hâlihazırdaki durumu tamamen değiştirip istikbali iyi yahut kötü, daha farklı bir vaziyete hazırlarlar. Hadise kötü gelişmelerin habercisi ise millet üzülür ama müjde olduğu takdirde coşkun bir neş’e yaşanır.
Dün, Türkiye için böyle anlardan biri idi; memleketin geleceğini çok daha iyi hâle getirecek bir keşif yapıldı, yani Karadeniz’de zengin bir doğal gaz rezervi bulunduğu duyuruldu.
Ama o da ne? Memleketin istikbalini iyi yönde bambaşka hâle getirecek olan bu keşif ve Cumhurbaşkanı’nın keşfi duyurmasının ardından milletçe sevinmemiz gerektiği halde haberi küçümseyenler, gerçek olmayabileceğini söyleyenler, doğru olsa bile abartıldığını iddia edip önemsiz bir keşifmiş gibi göstermeye çalışanlar, hattâ üzülenler çıktı!
Meselâ, ana muhalefet partisinin hanım genel sekreteri, işi “Karadeniz’de bulunan doğal gaz rezervinin Türkiye’ye kalkınma getirmeyeceğini, yatırımın faydasının ekonomik bakımdan halka yansımayacağını ve yapılacak sözleşmeden halkın faydalanmayacağını” söylemeye kadar götürdü.
Türkiye’nin Karadeniz’de petrol arama macerası 1893’e kadar uzanır. Memleketin dört bir tarafında bir asırdan fazla bir zamandan buyana dönüp dolaşıp petrol arıyoruz, şimdi ilk defa petrol değil ama doğalgaz bulduk ve keşfedilen yatağın ardından büyük ihtimalle yenileri de bulunacak…
Memleketin geleceği bakımından son derece önemli olan böyle bir haberin hemen akabindeki bu tavırlar kamplaşmanın gözleri kör etmesinin, muhalif politikacıların memleket için son derece hayırlı gelişmeler karşısında bile ucuz siyasi hırslarına gem vuramamalarının ve mutlaka muhalefet etme hırsı içerisindekilerin de akıllarına geleni tartmadan söylemelerinin şanssız, bahtsız ve talihsiz misalleridir.
BİZDE PETROL VAR AMA…
1991’de, Birinci Körfez Savaşı’nı muhabir olarak başından sonuna kadar takip etmiş ve aylarca Suudi Arabistan’da, müttefik koalisyonunun harekât merkezi olan Dahran’da kalmıştım.
Amerikalılar, birgün bir grup gazeteciyi içerisinde barı, diskoteği, gece klübü, vesairesi bulunan, yani herşeyi ile tam bir Amerika olan ve Suudi kanunlarının uygulanmadığı ARAMCO’ya götürmüşlerdi…
ARAMCO, “Arabian-American Oil Company”, yani “Arap-Amerikan Petrol Şirketi” sözlerinin kısaltılmışıdır. 1949’da bir Amerikan ve Suudi şirketi olarak kurulmuş, ilk kuyu 1935’te Suudi Arabistan’ın doğusundaki Dammam’da açılmış, üç sene sonra ihraç edilebilecek miktarda petrolün çıkartılmasına başlanmış, Dammam’ı diğer petrol sahaları takip etmiş, 1949’da günde yarım milyon varil çıkartılır olmuş, bu miktar 1958’de günlük bir milyonu geçmiş, zamanla birkaç katına yükselmiş ve Suudi hükümeti 1980’de ARAMCO’daki Amerikan hisselerinin tamamını satın almıştı. Petrol alanında en büyük kuruluş ve tesis olan ARAMCO dünyanın en kıymetli ticarî şirketlerinden biri idi ve hâlen de öyledir.
Bizlere ardarda uzun brifingler verildi, derken uydu sinyallerinin alınıp değerlendirildiği ve geniş duvarını boydan boya dev bir ekranın kapladığı operasyon salonuna götürüldük…
Dünyanın herhangi bir bölgesindeki petrol rezervlerinin durumunu uydu sinyalleri vasıtasiyle ekranda görebiliyordunuz.
Savaş bölgelerinin, yani Irak’ın, Suudi Arabistan’ın ve Kuveyt’in petrol rezervlerini uzun uzun dinledikten sonra merak ettim, “Türkiye’deki rezervleri görebilmek de mümkün mü?” diye sordum, adamlar herhalde uydunun yönünü değiştirmek için bilgisayarda birkaç tuşa bastılar ve dev ekranda koskoca bir Türkiye görüntüsü belirdi.
Nerede ne olduğunu bildiklerinden olacak, ekrana birdenbire Anadolu’nun doğusu ve güneydoğusu geldi. Sonra yine ekranda bazı sayılar ile grafiği andıran çizimler gördük ve bizlere neredeyse iki saattir petrol rezervlerini anlatan Amerikalı “Burası sizin petrol bölgeleriniz. Koyu renkli kısımlar uydunun gönderdiği sinyallere aldığı cevapları gösterir. Dünya üzerinde petrolün bulunmadığı yer hemen hemen yoktur. Türkiye’nin doğusunda da petrol var, üstelik bol miktarda var ama kilometrelerce derinde! Bu yüzden çıkartılması hem çok masraflı, hem de imkânsız gibi. Dolayısı ile bu durumu ‘Türkiye’de zengin petrol yatakları yoktur’ diye değerlendiriyoruz” dedi.
BÖYLELERİ HEP VÂROLDU!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün verdiği doğalgaz müjdesi bu fasit daireyi kıracak çok önemli bir gelişmedir. Enerji alanında Türkiye’nin eli şimdi güçlenmiştir, meselâ doğal gazı diğer ülkelerden şimdikinden ucuza alabilecek, kendi gazını da enerjiye ihtiyacı olan Avrupa’ya daha yüksek fiyattan satabilecektir.
Ekonomisi geçmişte sadece balıkçılığa dayanan ve büyük ölçekte olmayan Norveç’in Kuzey Denizi’nde petrol bulmasından sonraki gelişmesinin bu işte mutlaka hatırlarda tutulması gerekir.
Bugün hepimizi sevindirmesi gereken doğal gaz müjdesi karşısında binbir bahane öne süren bahtsız politikacılar ile muhalifler, bizde aslında her zaman vârolmuşlardır. Şimdi bu habere sevinecekleri yerde üzülenler ile Balkan Harbi sırasında “Edirne’yi Enver alacağına Bulgar alsın daha iyi” diyenler ve 1974’teki Kıbrıs çıkartması sırasında etrafa “Allah’ın gücüne gitmesin ama Ecevit’in kazanmasını hiç istemiyorum” diye fısıldayanlar arasında hiçbir fark yoktur!