Kadınların bile unuttuğu çok önemli bir kadın yazarı, Prenses Kadriye Hüseyin'i takdim ederim!
Dünya Kadınlar Günü, bizde bu sene olduğu kadar tantanalı şekilde kutlanmamıştı. Bu münasebetle yazılar yazıldı, konferanslar verildi, toplantılar düzenlendi, gösteriler ve yürüyüşler yapıldı, dünya kadar kitap ve broşür yayınlandı...
Yayınlarda birçok kadın yazardan sözedildi, bu iş yapılırken yazarların en amatöründen en profesyoneline kadar hemen hepsi aynı kefeye kondu ama çok önemli bir isim unutuldu: Prenses Kadriye Hüseyin...
Türkiye’de hakkında yayınlanan birkaç makale ile bir de tez dışında pek bir çalışmanın bulunmadığı Prenses Kadriye’nin kim olduğunu kısaca yazayım:
Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın soyundan geliyordu, İngilizler’in Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra 1914 Aralık’ında tahttan indirdikleri Mısır’ın son Hıdiv’i Abbas Hilmi Paşa’nın yerine “Sultan” unvânı ile zorla tahta çıkarttıkları Hüseyin Kâmil Paşa ile Sultana Melek’in kızı idi, 1885’te Kahire’de doğdu, daha çok İstanbul’da ve Avrupa’da yaşadı ve 1954’de yine Kahire’de vefat etti.
Babasının Mısır tahtına İngilizler’in baskısı ile çıkmış olmasına rağmen, Prenses Kadriye, Dünya Savaşı senelerinde İstanbul’da kalmış; Osmanlı Hilâl-i Ahmeri’nin, yani Kızılay’ının önemli destekçilerinden olmuş, Çanakkale gazilerinin kaldırıldıkları hastahanelerde gönüllü hemşirelik bile yapmıştı...
Prenses Kadriye yazı hayatına gençliğinde dergilere önce şiirlerle masallar, ardından felsefî ve sosyolojik ağırlıklı makaleler ile kadınlarla alâkalı yazılar göndererek başladı, sonra kitaplar yayınladı; “Mehâsîn-i Hayat”, “Nelerim”, “Temevvücât-ı Efkâr”, “Mühim Bir Gece” ve “Muhadderât-ı İslâm” gibi telif ve tercüme eserler verdi.
“İslâm’ın örtülü, namuslu kadınları” mânâsına gelen “Muhadderât-ı İslâm”, Türkçe’de bu konuda kaleme alınmış ilk eserlerden idi...
Prenses, İstiklâl Savaşı senelerinde Kuvâ-yı Milliye’yi destekledi; hattâ 1921’de Ankara’ya gidip Mustafa Kemal Paşa ile uzun görüşmeler yaptı ve Mısır Kraliyet Ailesi’nde çıkan söylentilere bakılırsa, Paşa ile arasında beklenmedik bir yakınlaşma bile oldu!
Kadriye Hüseyin, o günlerin Ankara’sında gördüklerini ve Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı uzun görüşmeleri aynı sene Fransızca olarak “Lettres d’Angora la Sainte: Avril-Juin 1921” adıyla İtalya’da kitap olarak yayınladı. Eserin Kahire’de ertesi sene “Resâ’il Ankara el-Mukaddese” ismi ile Arapçası çıktı, kitap yine 1922’de Mustafa Kemal Paşa’nın talimatıyla Cemile Sahir Hanım (Sılan) tarafından “Mukaddes Ankara’dan Mektuplar” adıyla Türkçe’ye tercüme edildi, defalarca basıldı ve hâlâ basılıyor.
Mısırlı Prenses, İstanbul’da kendine ait malikânede yaşıyordu ama senelerce oturduğu bu mülkü son senelerinde ailevî meseleler yüzünden vârislerine bırakmamaya karar verdi ve İstanbul’daki bir Franız kız okulunun rahibelerine verdi!
Kadriye Hüseyin’in malikânesinden bugün de sık sık bahsedilir: Burası, şimdi Cumhurbaşkanlığı’nın İstanbul’daki ofislerinden biri olan Huber Köşkü’dür!
KOCASINI SENELERCE BEKLEDİ...
Prenses Kadriye’nin son seneleri Kahire’de sıkıntılar içerisinde geçti. Hayli varlıklı olan Prenses’in mallarına 1952 darbesinin hemen ardından elkondu, özel eşyaları ve kütüphanesi de müsadere edildi.
Prenses 1954’te vefat edecek ama oğlunun kaderi çok daha acı olacaktı...
İstanbul’da 1921’de Mahmud Hayri Bey ile evlenen Prenses’in oğlu Muhammed Hüseyin Hayri, hayatını 1949’da Kahire’de Sultan Abdülmecid’in torunlarından Fevziye Sultan ile birleştirdi. Ama onların mutlulukları da sadece dört sene sürdü ve Hayri Bey, Mısır’da 1952 darbesi ile iktidara gelen Cemal Abdünnasır’a suikast hazırlığı içerisinde bulunan bir gruba dahil olduğu iddiası ile 1956’da tutuklandı. Sonraki senelerde gizlice idam edildiği öğrenilse de, Feyziye Sultan kocasının öldüğünü hiçbir şekilde kabullenmedi, prensesin oğlunu hayatının sonuna kadar bekledi ve dünyaya 2014 Nisan’ında bu bekleyiş içerisinde veda etti...
“MESLEKDAŞ MEKTUPLARI”
Prenses Kadriye Hüseyin, yayınladığı her kitabı İstanbul’daki hemen her yazara imzalayarak göndermiş ve aldığı cevabî mektupları yıllara göre tasnif ederek ciltletmişti...
Kadriye Hüseyin’in üzerine “Meslekdaş Mektupları” yazdırdığı bu mektup kolleksiyonu da Prenses’n Mısır’da 1952 darbesinde müsadere edilen eşyaları arasında idi ve kraliyet ailesine ait objelerle beraber bir depoya konmuştu...
Derken aradan 50 küsur sene geçti, bu depolardan birindeki eşyalar her ne oldu ise oldu, sokağa düşüp satışa çıkartıldı, kraliyet ailesinin bir mensubu “Meslekdaş Mektupları”nı Kahire’de bir sokak sergisinde bulup satın aldı, İstanbul’da yaşayan bir yakınına gönderdi, o yakını da bana hediye etti...
“Meslekdaş Mektupları”nın içerisinde Türk Edebiyatı’nın 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki en önemli isimlerinin, Recaizade Ekrem’den Abdülhak Hamid’e, Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem’den Halid Ziya’ya, zamanın diğer hanım yazarlarına, hattâ Fransız romancı Pierre Loti’ye kadar birçok tanınmış yazarın Prenses Kadriye Hüseyin’e gönderdikleri mektuplar bulunuyor. Yazarlar, mektuplarında Prenses’e hem kendilerini kitaplarını yolladığı için teşekkür ediyor, hem de edebî bahislerdeki kanaatlerini yazıyorlar...
Bunları okuduktan sonra hatırınıza “Kadriye Hüseyin’in Türk mü yoksa Mısırlı mı olduğu” gibi bir soru gelebilir...
Prenses Kadriye, bir Osmanlı yazarı idi! Şaire Leylâ, Nigâr, Fatma Âliye, Halide Edip ve imparatorluk devrinin diğer hanım yazarları gibi bir Osmanlı edebiyatçısı...
“Dünya Kadınlar Günü” münasebetiyle yeri göğü inleten araştırmacılarımıza, feministlerimize ve kadın hakları militanlarımıza “Kadriye Hüseyin” adında çok önemli bir hanım yazarın mevcudiyetini hatırlatırım...
Prenses Kadriye Hüseyin, kocası Mahmud ve oğlu Hayri Bey ile 1920’lerin ortalarında İstanbul’daki köşkünde... Bu mekân, günümüzde Cumhurbaşkanlığı’nın İstanbul’daki ofislerinden biri olan Huber Köşkü’dür. Kadriye Hüseyin, yazarlığa başladığı gençlik senelerinde. Mustafa Kemal Paşa’nın Kadriye Hüseyin’e elyazısı ile yazdığı ve “Prenses Kadriye Hanımefendi Hazretleri’ne. Mektubunuzu meserret-i mahsûsa ile aldım...” diye başlayan 1 Ocak 1922 tarihli mektubunun ilk sahifesi... Kadriye Hüseyin, edebiyatçılardan aldığı mektupları üzerilerine “Meslekdaş Mektupları” yazdırarak ciltletmişti. Bu ciltte kendisine 1911 ile 1917 arasında gönderilen mektuplar bulunuyor. Prenses Kadriye Hüseyin’in “Meslekdaş Mektupları”ndaki yazışmalardan bazıları. En üstte, Recaizade Mahmud Ekrem’in mektubu var... Kadriye Hüseyin’in Türkçe yazdığı ve Mısır’da şık bir şekilde bastırdığı eserlerinden ikisi: “Temevvücât-ı Efkâr” (solda) ve “Muhadderât-ı İslâm”. Prenses Kadriye Hüseyin’in 2014’te vefat eden gelini Fevziye Sultan, Paris’teki evinde...- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce