Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "DEMOKRATİK açılım", "anadil", "haklar", "özgürlükler" gibisinden kavramlar son zamanlarda ortalıkta tozdurman halinde uçuşup duruyor ya...

        Modaya birileri de uymuş, ne demek olduğunu pek anlamadığım "Çerkes Hakları İnisiyatifi" diye birşey kurup bir de bildiri yayınlamışlar. Çerkes halkının toplumsal haklarını elde edip görünür kılmaya çalışacak, devlet eliyle anadilde eğitim ve öğretim ile haftanın yedi günü 24 saat boyunca yine anadilde radyo ve televizyon yayını talep edecek, bunun için demokratik ve kitlesel eylemler düzenleyeceklermiş; ilk eylem de önümüzdeki pazar günü Ankara'da yapılacakmış.

        Bravo sizeee! Bari bir de örgüt yahut siyasi parti falan kurup bağımsızlık talep etseydiniz? En azından "Özerk Çerkes bölgesi" yahut "Çerkes federasyonu" gibisinden birşeyler?

        İşin şakası bir tarafa, peşinen söyleyeyim: Dedelerimin ve büyükannelerimin yüzde elliden fazlası Kafkasyalı'dır, şimdi "Çerkes" diye nitelenen değişik Kafkas milletlerinden gelirler. Ama, ailemde "Çerkesliğin" bu derece baskın olmasına rağmen böyle bir açıklamayı ve bu şekildeki talepleri okuyunca hem hayrete düştüm, hem de utandım!

        RUS ÇARI'NIN KILICI

        "Hak", "özgürlük" yahut "inisyatif" gibi kavramları kullanıp bildiri yayınlayanlara hatırlatayım: Bugün Türkiye'de yaşayan Çerkesler'in cedleri, Türkiye'ye "Değişik yerler görelim" yahut "Gidip yeni dünyada şansımızı deneyelim" hevesiyle değil, Kafkasya'da özellikle 19. yüzyılın ortalarında yoğunlaşan, son derece kanlı Rus operasyonları yüzünden gelmişlerdir. Göçün sebebi, sadece ve sadece Rus kılıcından kaçmak, canlarını kurtarabilmektir. Sultan Abdülâziz döneminin sıkıntılar içerisindeki Türkiye'si yüzbinlerce Çerkes göçmene kucak açmış, yer, iş ve aş sağlamış hattâ devlette önemli görevler bile vermiştir.

        Kafkasya derneklerinin yaptığı hemen her yayında bugün "İz bırakan Çerkesler" şeklinde bir bölüm vardır ve Türkiye'de önemli yerlere gelmiş Kafkasyalılar'dan iftiharla bahsedilir. Listelere baktığınızda siyasetçisinden sanatçısına, işadamından âlimine kadar pekçok isim görürsünüz. Hattâ, içlerinde cumhurbaşkanı ve başbakan olan Çerkesler de yeralır ve bütün bu önemli isimlere ve gelinen makamlara rağmen "kimliğimiz eziliyor" yahut "haklarımız elden gitti" gibisinden sözler etmek, Türkiye'ye karşı apaçık nankörlüktür!

        BUNA "ÂTIFET" DENİR!

        Bir başka iddia: Genç nesil anadilini bilmiyormuş, Kafkas dilleri ve gelenekler unutulmuşmuş!

        Türkiye'deki diğer etnik gruplar dillerini unutmuyor, nesilden nesile devam ettiriyor ve hâlâ konuşuyorlar ise, Kafkas asıllı gençlerin o dilleri bilmemeleri kendi ayıplarıdır. Kültürel kimliklerini vakti zamanında hatırlamamış, merak etmemiş ve dillerini öğrenmemiş olmaları bir tarafa; büyükleri de öğretmemiş, bildiklerini aktarmamışlar demektir ve unutmanın kabahati devlete değil, ailelere aittir.

        Meselenin aslı şudur: Türkiye, Çerkesler'e asırlar boyunca sadece "âtıfet" göstermiştir. Bu sözün, yani "âtıfet"in ne demek olduğunu bilmeyen ve Türkiye'de bugün "Çerkesler'e özgürlük" talebinde bulunanlar bir zahmet buyurup sözlüğe baktıkları takdirde kelimenin mânâsını öğrenebilir ve "Acaba bir hata mı ediyoruz?" diye düşünebilirler.

        Kendilerini bu kadar nesil sonra hâlâ bir türlü "buralı" hissedemeyenlerin kültürel, siyasî, vesaire haklarını talep etmeleri gereken tek bir yer var: Kafkasya! İki nesil önceki aile büyüklerimizin "Katil Çar", "Hain Moskof" yahut "Vahşî Sibirya" hatıraları ile dolu olan diyarlar!

        Gücünüz yetiyorsa gidin, haklarınızı oradan isteyin...

        Diğer Yazılar