Enis Berberoğlu muamması
Enis Berberoğlu’nun tahliyesi çok doğru bir karar. Bu tutukluluğa birinci günden itibaren sert dille karşı çıkmış bir köşe yazarı olarak Berberoğlu’na geçmiş olsun demek istiyorum.
Ancak sürece bakacak olursak, Berberoğlu’nun yeniden hapse girme tehlikesi var. Böyle bir olasılık beni endişelendiriyor. Yargıtay’ın kararının ne anlama geldiği ve bundan sonra hangi gelişmelerin yaşanabileceğini farklı siyasi kanatlardan çok sayıda hukukçuya sordum. Vardığım sonuçlar şöyle:
Yargıtay 16. Dairesi, Berberoğlu’nun 5 yıl 10 ay hapis cezasını onadı. Anayasa’nın 83. Maddesine göre milletvekili seçildikten sonra onanan suçların infazı için dönem sonu bekleniyor. Ancak Burhan Kuzu’nun bana hatırlattığına göre hemen bir sonraki madde, yani 84. Madde ise karar onandıktan sonra Meclis Genel Kurulu’na geleceği, orada okunduktan sonra da vekilliğin düşüp cezanın infaz edileceğini söylüyor.
Bu iki madde birbiri ile çelişiyor görünse de yine başka bir önemli hukukçuya göre genellikle vekil seçilmek için engel teşkil etmeyen, 1 yıl ve altı hüküm alan suçlarla ilgili 83. Madde, terör suçları gibi 1 yıl üzeri hüküm ile sonlanan suçlarla ilgili 84. Madde işletiliyor.
Yani Berberoğlu’nun dosyası Meclis açılınca Genel Kurul’a gelecek ve orada okunduktan sonra vekilliği düşmüş olacak.
GENEL KURUL’A NE ZAMAN GELECEK?
Peki Genel Kurula gelmesi için bir takvim var mı?
Hayır, Genel Kurul ne zaman gündeme alırsa o zaman gelir. Nitekim 2011’de cezası kesinleşen HDP’li vekillerle ilgili de benzer süreç yaşanmış, dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek dosyaları getirmeyi ertelemişti.
Ancak hukuken hüküm kesinleştikten sonra bekletmenin sistemi zorlamak olacağını söyleyen hukukçular da var. Öte yandan Berberoğlu’nun avukatı Murat Ergün’e göre Meclis büyük olasılıkla en azından Anayasa Mahkemesi’ndeki sürecin sonlanmasını bekleyecek.
Bu arada Yargıtay’ın kararını son derece tutarsız bulan hükümete yakın birkaç hukukçuyla konuştum. Daha önce yeniden milletvekili seçilen Berberoğlu hakkındaki davanın, dokunulmazlık nedeniyle durdurulmasını reddeden Yargıtay’ın aynı dairesinin, bu kez dokunulmazlığı kaldırmak için Meclis Genel Kurulu’nu işaret etmesinin bir çelişki olduğu görüşü de bazı hukuk çevrelerinde hakim.
Ancak karar nasıl yorumlanırsa yorumlansın bu aşamada top Meclis’te. Genel Kurul’a gelirse maalesef çok tatsız şeyler yaşanacak ve Berberoğlu yeniden cezaevine dönecek. Böyle olmaması için sağduyunun galip gelmesini diliyorum.
***
Bravo Andaç Haznedaroğlu!
Popüler diziler ve filmlerin yönetmeni olarak tanınan Andaç Haznedaroğlu, Suriyeli göçmenleri anlattığı ‘Misafir’ adlı bir film çekti. Henüz gidip göremedim, muhakkak izleyeceğim ancak ondan önce Haznedaroğlu’nun geçen pazar Cengiz Semercioğlu’na verdiği mülakattan beni çok etkileyen bazı bölümleri burada yazmak istedim. Zira bu sözlerde müthiş bir samimiyet ve gerçek bir rahatsızlık gördüm. Şöyle demiş:
“İlgimi ilk çeken bizlerin Suriyeli göçmenlere bu kadar nefretle yaklaşması oldu… Biz savaşın ne olduğunu bilmiyoruz. Türkler bu insanların keyfi göç yaptığını düşünüyor… Geçenlerde Suriyeli bir kadına yardım ettik. Kocası albaymış, işkence ederek öldürmüşler. Kadın buraya kaçmış. Orada albay karısıyken burada fabrikada çalışıyor. Ona çocuklarının okul masrafı için para verirken suratındaki acıyı anlatamam. Türkler bütün Suriyelileri dilenci zannediyor. Oysa iş sahibi olan ve ailelerini kaybedip buraya gelen çok kişi var. Böyle insanların uçurumdan düşmesi çok farklı bir şey. Sokakta olan orada da dileniyordu, burada da dileniyor. Ben uçurumdan düşen insanları fark ettim, filmimde de onları anlattım…
Son 2 yıldır dünyadan kopuk haldeyim. Arkadaşlarım bana ‘Sevgilimden ayrıldım, doğum günün var’ diyor. Bütün bunlar bana o kadar anlamsız geliyor ki… Faydalı şeyler yapmaya devam edeceğim. Kadınlar ve çocuklar ile ilgili projeler yapacağım…”
‘ASALAK TAKIMI’ MUAMELESİ
Beni bu sözler çok etkiledi. Haznedaroğlu, etrafımda çok sık gördüğüm hem de zaman zaman en yakınlarımdan işittiğim ve beni acayip rahatsız eden Suriyeli göçmenlere karşı tavrı müthiş analiz etmiş. O insanları aynı kefeye koyan kolaycılığa karşı çok önemli bir adım atmış. Yanı başımızda büyük dramlar yaşanıyor, belki 10 dakika mesafede ya da araba ile geçerken hemen yanımızdaki sokakta her şeyleri kaybetmiş binlerce insan yeni bir hayata tutunmaya çalışıyor.
Ama nereye gitsem “Suriyeliler ne olacak?”, “Bunlar başımıza bela kaldı” gibi vicdanımın kabul etmediği sözler işitiyorum. Her biri birer dünya olan o insanlardan sanki homojen bir ‘asalak takımı’ymış gibi bahsediliyor.
Andaç Haznedaroğlu işte bu bakışı kırmak için çok değerli bir iş yapmış. Kendisini gönülden alkışlıyorum! Değişim her zaman doğru hikayeyi anlatmakla başlar. Bu insanların her birinin farklı birer hikaye olduğunu anlatmaya başlarsak, Max Frisch’in zamanında Almanya’daki Türk işçilere bakışta hakim olan yaklaşım için söylediği “Biz işgücü istiyorduk ama onun yerine insanlar geldi” lafındaki yüzleşme gibi biz de Suriyelilere bakışımızla yüzleşebiliriz.