Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘Dün CHP’nin ağır toplarından bir ismin beni aradığından bahsetmiş, verdiği kulis bilgilerini paylaşmıştım. Aynı isim İzmir’i sorduğumda çok ilginç bir şey söyledi. Kaynağıma göre İzmir’de Kocaoğlu’nun desteklediği isim değil, bizzat kendisi yeniden aday yapılabilir.’

        Bu satırları 1 Aralık 2018 günü bu köşede yazmıştım. Yazının tamamının linki burada;

        Aziz Kocaoğlu aday olmayacağını ilan etmiş olmasına rağmen, çok güvendiğim, CHP’nin önemli isimlerimden bir kaynağım bana ‘Kocaoğlu yeniden çıkabilir, bekle ve gör’ demiş ve ben de yukarıdaki yazıyı yazmıştım.

        O yazıdan sonra çok sayıda mail ve telefon aldım. Hepsi iddiamın imkansız olduğunu, imkansız olmakla kalmayıp mantıksız olduğunu söylüyordu ve hatta ‘böyle şey olamaz, bu yazdığınızı iletişim fakültelerinde ibret olarak okutacağız’ diyen öğretim görevlileri ile bile karşılaştım. Onlara göre Aziz Kocaoğlu aday olmayacağını ilan etmiş ve konu kapanmıştı.

        Sonuçta ne oldu? Kocaoğlu iki gün önce Kemal Kılıçdaroğlu’na giderek yeniden aday olmak istediğini söyledi. Ben buradan bana tepki gösterenlere öncelikle CHP’nin karakterini ve siyasetçilerin geçmişteki hamlelerini daha dikkatli analiz etmelerini öneririm.

        Kocaoğlu, 2014’te Kılıçdaroğlu’na neden rest çekmiş?

        Gelelim bu iddiayı bana ileten kaynağıma… Kocaoğlu böyle bir çıkış yapınca CHP’li o ismi aradım. ‘Haklıymışsınız’ dedim. Ve sordum, ‘Bundan sonra ne olur?’

        Öncelikle bir önceki seçimlerle ilgili ilginç bir anekdot anlattı. Dediğine göre Mart 2014 seçimleri için İzmir ve ilçelerinin adayları açıklanmadan bir gün önce Aziz Kocaoğlu yine Kemal Bey’e gitmiş. Karşıyaka ve Konak için belirlenen isimlere itiraz etmiş ve şayet onun istedikleri aday gösterilmezse kendisinin de aday olmayacağını söyleyerek rest çekmiş.

        Bunun üzerine Kılıçdaroğlu, Kocaoğlu’nun işaret ettiği Hüseyin Mutlu Akpınar’ı Karşıyaka’ya, Sema Pekdaş’ı Konak’a aday olarak koymuş (Bu iki isim de bugün o ilçelerin belediye başkanlarına) ancak bu emrivaki hiç hoşuna gitmemiş. Kaynağımın söylediği, daha o günden Aziz Kocaoğlu’nu Kemal Bey’in 2019 seçimlerinde aday yapmamayı kafasına koyduğu ve Kocaoğlu’nun da bunu bildiği için ‘aday değilim’ açıklaması yaptığı.

        Fakat bu açıklamaya rağmen Kocaoğlu bu kez de yine adayların açıklanmasının kararlaştırıldığı günden bir gün önce Kemal Bey’e gitti ve bombayı patlattı. Patlatmasaydı durum ne olurdu?

        Tunç Soyer’e yönelik İYİ Parti’nin itirazı var. Meral Hanım rahatsızlığı Kemal Bey’e iletmiş ve Soyer’in babasının yaptıklarının arkasında durması nedeniyle tabanda rahatsızlık yarattığını, onun adaylığını anlatamayacaklarını aktarmış. Dolayısıyla Soyer ile ilgili Kemal Bey’in kafasında soru işaretleri oluşmuştu. Şimdi devreye bir de Aziz Kocaoğlu girdi. Peki bundan sonra ne olacak? Kılıçdaroğlu, Kocaoğlu’nu mu aday gösterecek?

        REKLAM

        Aday gösterilecek mi?

        Kaynağıma göre gösterme olasılığı yok denecek kadar az. Büyük olasılıkla Kocaoğlu aday yapılmayacak. Ya Kılıçdaroğlu hem İYİ Parti hem de Kocaoğlu ile restleşmeyi göze alarak Tunç Soyer ya da Tuncay Özkan’ı aday gösterecek-ki kaynağıma göre bu çok küçük bir ihtimal- ya da Kocaoğlu’nu küstürmeyecek bir orta yol arayacak.

        Şimdiye kadar konuşulmayan o isim

        Kimdir bu orta yol için bulunacak isim, diye sorduğumda Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila yanıtını aldım. Yani aralık başında bana Kocaoğlu’nun yeniden devreye gireceğini söyleyen kaynağıma göre; CHP’nin İzmir adayının, teşkilatın ve Kocaoğlu’nun sıcak baktığı Olgun Atila olma ihtimali kuvvetli.

        *****

        Ukrayna’ya satılan İHA’ların Kempe’nin anlattıkları ile ne ilgisi var?

        Çarşamba günü, Türkçeye çevrilen kitabının tanıtımı için İstanbul’a gelen, Atlantik Konseyi’nin Başkanı, deneyimli gazeteci Frederick Kempe ile katıldığım toplantıyı aktarmıştım. Orada Kempe, Soğuk Savaş döneminin Rusyası ile bugünkü Rusya arasında bir bağlantı kurmuştu. Bu gün onun çağrıştırdıkları üzerinden son günlerdeki gelişmelere bakalım…

        Ukrayna, geçtiğimiz hafta Türkiye’den 6 adet İHA alınması için anlaşma imzaladığını ilan etti. Bu, sürpriz olmayan ama arka planında birçok mesaj barındıran bir gelişme.

        Sürpriz değil, zira Ukrayna ile Türkiye arasında İHA alımına dair görüşmeler yaklaşık 2 yıldır devam ediyordu. El sıkışma, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun 3-4 Kasım Türkiye ziyareti sırasında olmuştu. Hemen akabinde Ukrayna Savunma Bakanı, Ukrayna Milli Güvenlik ve Savunma Konseyi Direktörü ve Ukrayna Devletine ait Ukroboronprom Şirketinin Başkanı bir anlaşma imzalamışlardı.

        Ukrayna’nın İHA alımından konu açılmışken ülkenin yaşadığı iç savaşı hatırlayalım. Zira bu iç savaş Soğuk Savaş Moskovasının cüretini taşıyan Rusya sebebiyle yaşandı ve bugün halen devam ediyor.

        Dünyanın unuttuğu katliam

        Ukrayna, topraklarında çok ciddi bir çatışmanın halen devam ettiği bir ülke. Ben bu kadar korkunç boyutlara varan ama dünyanın bu kadar yok saydığı ikinci bir ‘modern zaman katliamı’ hatırlamıyorum.

        Genel olarak uluslararası medya gözlerini hep Suriye’ye çevirdi. Elbette Suriye’de korkunç bir savaş var ama Ukrayna da Suriye ile yarışacak bir dramı yaşıyor. Rusya kendine yakın ayrılıkçı güçlere açıkça silah ve destek sağlıyor ve Avrupa’nın ortasında hastaneler ve klinikler bombalanıyor, çocuklar kadınlar öldürülüyor ve maalesef bu, artık konu bile olmuyor…

        Avrupa’nın ortasında 10 bin kişi öldü!

        Bakın Türkiye’den satın alacağı İHA’larla güvenliğini sağlamaya çalışan Ukrayna’da savaş ne boyutta…

        2014’te, Rusya’nın desteklediği Yanukoviç, AB Ortaklık Anlaşmasını imzalamayacağını açıklayınca büyük protestolar olmuş, Batı yanlıları Yanukoviç iktidarını devirmişlerdi. Sonrasında olanları hatırlıyorsunuz, Rusya ile sınırı olan Donbass bölgesinde silahlı gruplar Ukrayna askerlerine saldırmaya başladılar. Bu gruplar doğrudan Rusya’nın desteğini alıyorlardı. Kısa süre içinde Ukrayna’nın önemli endüstri merkezi olan bu bölge yerle bir oldu. Ne hastane kaldı, ne doğru düzgün fabrika. Kırım’da silahlı kişiler kol gezmeye başladı. Rusya yanlıları parlamento binasını işgal ettiler, karışıklığı fırsat bilen Rusya yarımadayı ilhak etti. 2014-2016 arasında yaklaşık 10 bin kişi öldü, bunlardan 3000’i sivildi!

        Ukrayna ne yapmak istiyor?

        Bugün Rusya, konsantrasyonunu Suriye’ye yöneltmiş görünse de halen Ukrayna’daki savaş devam ediyor, ölü sayısı artıyor ve savaş bölgesinde sağlık kuruluşlarına ulaşım imkanı yok denecek kadar az.

        İşte böyle bir tabloda Ukrayna doğal olarak kendini savunmak için silah alıyor. NATO’nun şemsiyesini ve Batı’ya yakınlaşmayı istiyor.

        REKLAM

        Ancak ülkenin toprak bütünlüğünü hiçe sayan, bir kısmını ilhak eden, içeride binlerce teröristi silahlandıran bizzat Rusya değilmiş gibi Ukrayna’nın kendini savunma hakkına yönelik de aba altından sopa gösteriyor Moskova… Nitekim Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zaharova, Türkiye’den İHA alınması ile ilgili olarak ‘Kiev rejimine silah verilmesi Ukrayna’daki iç krizi kötüleştirmemeli’ açıklaması yaptı.

        Kısacası Rusya ‘Ben dünyanın kabadayısıyım. Zorla toprak ilhak ediyorum, istediğim ülkeye silahlı elemanlarımı sokuyorum, kontrol sağlıyorum’ diyor.

        Bu tavır önceki hafta konuştuğum, Rusya tarafından zehirlenen Ukrayna eski Devlet Başkanı Victor Yuşçenko’nun bana söylediklerini hatırlattı. Şöyle demişti Yuşçenko: ‘ Maalesef Avrupa, Rusya’nın politikalarına karşı bir bütün olarak tepki göstermiyor. Herkes kendi derdi ile meşgul, halbuki Birleşik Avrupa’ya ihtiyacımız var.’

        *****

        İHA’lar ve Rusya

        Rusya, Türkiye ile Ukrayna arasındaki bu alışverişten hiç memnun değil. Öte yandan Türkiye ile yakın ilişki sürüyor. Önümüzdeki çarşamba, Başkan Erdoğan, Putin ile görüşmek için Moskova’ya gidecek. Ancak son dönemde Türkiye ve Rusya birbirine oldukça yakınlaşmış ve Suriye’de işbirliği içinde olsalar da Türkiye NATO üyesi olarak Rusya’nın Ukrayna politikasına karşı. Nitekim geçtiğimiz günlerde Bağımsız Kilise için Ekümenik Patrik Bartholomeos’tan Tomos yani bağımsızlık nişanını teslim almaya gelen Poroşenko ve Kilisenin Metropoliti Epifanius’a yönelik de son derece kolaylaştırıcı ve yol açıcı bir tavır takınmıştı Ankara.

        Türkiye’yi Rusya’ya mahkum olmakla itham edenlerin bu gelişmelere soğukkanlılıkla bakmasında fayda var. Zira ben son dönemde Türkiye’nin çok akıllı bir politika güttüğünü düşünüyorum. Çok yönlülüğü kuvvetlendiriyor. Tabii dış faktörler de yardımcı. ABD Suriye’den çekilmek için düğmeye basmış ve Türkiye’nin Patriot alması için yeniden bastırıyor durumda. Mevcut tablo Ankara’yı her taraf için ‘yanında bulundurulması gereken ülke’ haline getiriyor.

        Diğer Yazılar